Cumhuriyet gazetesinde Atatürk galip geldi
Türkiye’de son yıllarda yaşanan özel yapılanmaları anlamak için Cumhuriyet Gazetesi’nde yaşananlara bakmak yeter.
Laik, cumhuriyetçi, ulusal değerlere bağlı ve halkçı devrimci bir gazete olan Cumhuriyet, “yetmez ama evetçi” bir ekibin eline verildi. Bu öyle bir ekipti ki AKP Lideri Tayyip Erdoğan’a karşı gibi görünse bile onun yol arkadaşları olan PKK’nın siyasal uzantısı HDP ile ve FETÖ ile dirsek temasında idi.
Mustafa Balbay, Ümit Zileli, Bedri Baykam gibi ulusalcı, Atatürkçü, laik yazarları atmışlar yerlerine Aydın Engin gibi FETÖ kumpaslarını öven kalemleri getirmişlerdi.
Bu süreç, CHP’ye, Kemal Kılıçdaroğlu’nun monte edilmesiyle atbaşı yürütülen bir süreçti.
FETÖ’CÜ SALDIRI
Bu dönüşüm, Amerikan kaynaklı FETÖ’nün bir operasyonu idi. Fethullahçılar, Cumhuriyet Gazetesi’ne ilk büyük saldırıyı 21 Mart 2008’deki Ergenekon operasyonu ile yapmışlardı. Bu tarihte gazetenin baş yöneticisi İlhan Selçuk, 80 yaşında olmasına karşın polis baskınıyla içeri atılmıştı.
Sonrasında, gazetenin sahibi olan Cumhuriyet Gazetesi Vakfı’na sızma hareketini başlattılar. Bu FETÖ’cü-HDP’ci ekip; İlhan Selçuk öldükten sonra Cumhuriyet Vakfı’nı hile ile ele geçirdi. Türk basın tarihinde hiç örneği görülmemiş biçimde, gazetenin avukatı olan bir şahıs, gazetenin sahibi/patronu haline gelmişti. Vakıf senedine aykırı biçimde seçim yaparak yönetime el koyan bu ekip Can Dündar’ı ithal ederek gazetenin başına geçirmişti. Böylece Yeni CHP’ye paralel olarak Yeni Cumhuriyet Gazetesi oluşturulmuştu.
Okuyucu, Cumhuriyet’in çizgi değiştirdiği anlayınca gazeteyi bırakmıştı. Desteğini yitiren bu ekip gazetenin mal varlıklarını satarak ayakta durmaya çalışıyordu. Tam çökeceklerken Tayyip Erdoğan, MİT Tırları haberi yüzünden gazeteye tavır takınınca, muhalif kesim istemeden de olsa Cumhuriyet yönetimine arka çıkmıştı. Yani, Erdoğan, haksız ve hırçın saldırısı ile, bu Sorosçu Cumhuriyet yönetimine hayat öpücüğü vermişti.
GAZETENİN ONURUNU KURTARAN ADAM
Mustafa Kemal düşüncesinin sesi olan Cumhuriyet Gazetesi’ni ABD planlarının aracı yapan ekibe karşı, gazetenin İlhan Selçuk’tan sonraki en önemli yöneticisi olan Alev Coşkun baş kaldırdı. Sayın Coşkun, başkan yardımcısı olduğu Cumhuriyet Vakfı’nın yasaya aykırı olarak yönetildiği iddiasıyla mahkemeye baş vurdu. Kendisine atılan iftiralardan yılmadan davayı takip eden Alev Coşkun yerel mahkeme kararı ile haklı çıktı. Elbette ki işgalci ekip bu kararı temyiz etti. Yargıtay, 3 Temmuz’da bu davayı görüştü ve yerel mahkemenin verdiği kararı onayladı.
Dava, yıllarca sürmüş olsa bile, şu an Cumhuriyet Gazetesi’ni yönetenlerin haksız oldukları yüksek yargı tarafından da karar altına alınmış oldu.
Gördük ki bir insanın, sadece bir 1 insanın bilinçli ve onurlu duruşu ile basın tarihimizde çok önemli bir dönüşümün kapısı açılmıştır.
Biliyoruz ki gazeteyi şu an hukuksuz biçimde yöneten ekip direnecektir. Ama er geç Cumhuriyet Vakfı yeniden toplanacak ve yeni bir yönetim kurulu seçecektir. Eminim ki o yönetim, bu gazeteyi, kripto FETÖ’cü ve HDP sevicilerden temizleyecek kurucusu Yunus Nadi ruhuna uygun hale getirecektir.
Cumhuriyet Gazetesi’ndeki işgalcilere karşı verilen ulusal mücadelede Büyük Atatürk’ün ruhu bir kez daha galip gelmiştir.