Cumhuriyet-halk egemenliği-(TAMAMI)
Cumhuriyet sözcüğü Arapça’dan gelme olup 19. Yüzyıl sonlarında cumhur kökünden üretilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk, cumhuriyeti halk egemenliği karşılığı olarak kullanmıştır. O’nun asıl düşüncesi, cumhuriyetten demokrasiye uzanan yolu mümkün olan nispette kısaltmak ve halkın egemenliğine dayanan bir çağdaş anayasayla demokratik sistemi ülkesinde kurmaktı. Kurduğu partinin adının Cumhuriyet Halk Partisi olması bile bu düşüncenin ürünü olmalı. Vatan başyazarı Ahmet Emin Yalman, 1923 yılı başlarında Mustafa Kemal’e “İnşallah zaferi kazanırsınız da Washington gibi çiftliğinize çekilir oturursunuz” diyerek O’nun siyaset üstü olmasını belirtmişti. Cumhuriyet’in ilanını ve Mustafa Kemal’in Cumhurbaşkanı seçilmesini, O’nun kişiliğini zedeleyen bir girişim olarak görmüştü. Ona göre TBMM, dışarıdan verilen kararları onaylama mevkiine indirilmişti. Hele halifelik de kaldırılacak olursa Türkiye’nin içte ve dışta pek çok şey kaybedeceğini öne sürerek şunları söylemişti: “Hilafet bizden giderse 5-10 milyonluk Türkiye Devleti’nin İslam dünyası için hiç ehemmiyeti kalmayacağını, Avrupa siyaseti karşısında da küçük ve kıymetsiz bir hükümet mevkiine düşebileceğimizi anlayabilmek için büyük dirayete lüzum yoktur!’” (Prof. Ş. Turan, M. Kemal Atatürk, s. 393)
Yalman, fena halde yanıldı. Cumhuriyet ilan edildi, Gazi cumhurbaşkanı oldu ve bugünkü şartlarda bile Türkiye Cumhuriyeti, 74 milyona varan nüfusuyla, dünyanın üzerinde durduğu, ordusunun, basınının, aydınının sesinin kısık çıkmasına karşın hâlâ Ortadoğu’nun en güçlü ülkesidir.
CHP’de yeni ilkeler ve bütünleşme
CHP’nin laiklik ve cumhuriyetçilik ilkeleri yanında devletçilik ve devrimcilik ilkeleri, bugün CHP Genel Merkezi’nin önünde dalgalanan altı oklu bayrakla, Atatürk’ten başlayan çağdaşlaşma ve yenileşme, bütünleşme hareketini belirtiyor.
Bunları sıralayalım...
CHP’nin cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve devrimci nitelikleri onun değişmeyen belirgin içeriğidir.
Ulusal ülküye bağlı kalmak, ulusun istenç ve egemenliğini, devletin vatandaşa, vatandaşın devlete karşılıklı görevlerinin hakkıyla yerine getirilmesini düzenleme yolunda kullanmak.
“TC halkını ayrı ayrı sınıflardan oluşmuş değil, bireysel ve toplumsal hayat içinde iş bölümü yönünden çalışma gruplarına ayrılmış bir topluluk saymak, esas prensiplerimizdendir.” (ATTB, s. 549-552)
İşte bütün bu nedenlerle CHP’nin kırmızı çizgileri bunlardır.
Atatürk diyor ki: “Kuşkusuz düşüncelerin, inançların başka başka olmasından yakınmamak gerekir. Çünkü bütün düşünceler ve inançlar bir noktada birleştiği durumda, bu hareketsizlik işaretidir, ölüm işaretidir.” (AGY, s. 57)
Mustafa Kemal Atatürk, ulusal bağımsızlık düşüncesine bir de kişi için özgürlük tutkusunu şu sözlerle açıklıyor: “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir.” Sabiha Gökçen’in aktardığına göre, O’nun en beğendiği kişi Tevfik Fikret’ti. Fikret sadece son derece iyi bir şair değil, aynı zamanda devrimci düşünce felsefesinin de büyük bir temsilcisidir. Şimdi O’nun ilkeleri yok ediliyor, Atatürk’ü Türk halkına unutturmak için elden gelen gayret sarf ediliyor hatta Cumhuriyet’i kuran bu önder, cehaletin kirlettiği ağızlar tarafından diktatör ilan ediliyor.
Hayret ediyorum; O’nun kurduğu parti nasıl oluyor da Atatürk’ü savunma gücünü kendisinde göremiyor? TSK o görevini unuttuysa, siz gerçek CHP’liler, siz Atatürkçüler, Kemalistler hâlâ susacak mısınız?
Yoksa CHP, değiştikçe, yenileştikçe; Atatürk’ü ve fikirlerini benimsemez hale mi geliyor?
CHP tabanı ayağa kalkmalı, Atatürk’e karşı gidişe açık yolu tıkamalıdır.