Cumhuriyet kime teslim?..
Herkes farkındadır; muhalefet partilerinin geçmişteki hatalı stratejileri hiç beklenmedik bir anda Tayyip Erdoğan’ı çıkardı ortaya...
Ve o siyasi hatalar zinciri yalnızca AKP’yi yaratmakla kalmadı, “alternatif” olamama sorunu da AKP’yi son 15 yılda hep var edip durdu... AKP’ye karşı değil aslında, Erdoğan’a karşı “seçenek” yaratamamak konusunda millet de çaresiz bırakıldı...
İşte bu yüzden “tutunacak dal” arayışı ne yazık ki hep var oldu ve bu gidişle de hep tartışılacak gibi görünüyor!..
Çünkü yolsuzluklar, 17-25 Aralık’ta deşifre olan rüşvet rezaletleri, gerici kadrolaşma, ekonomik sorunlar, işsizlik, terörle mücadeledeki başarısızlık ve Suriye krizi gibi vahim çıkmazlara rağmen AKP’nin bir türlü alt edilememesi tez konusu olmalı...
İşte bu tablo milleti zaten iyice gererken, 16 Nisan’daki referandum oyunu da cumhuriyetin geleceği açısından iki ucu keskin bıçak görüntüsü verdi...
Bir yandan YSK’daki şaibeli uygulamalarla zafer kazandığını sanarak iyice bilenen AKP, diğer yandan bir kez daha AKP karşında mağlubiyet yaşayarak sarsılan, zayıflayan ve hatta dağılan muhalefet...
Velhasıl şaşırtıcı bir tablo var ortada... Yalnızca, AKP’nin “hayır” çıkan bir seçimin sonucunu YSK desteğiyle “evet”e çevirmesinin şaşkınlığı değil bu...
Asıl şaşkınlık şurada; Herhalde dünyada, iktidar karşısında bırakın hep mağlup olmayı, giderek güç kaybeden tek muhalefet anlayışı Türkiye’de olmalı... İşte asıl vahamet de burada zaten...
DAĞINIK MUHALEFETİN YOLU!..
“Muhalefet” derken kimden söz ediyoruz acaba?.. Yani “bu ülkenin geleceği hangi partiye teslim edilecek” sorusunun muhatabı kim olacak?..
CHP, MHP ve HDP ayrı ayrı sorunlar içinde bocalasa da, “muhalif güç” açısından ezelden beri var olan “alternatif” sorunu ne yazık ki giderek çıkmaza dönüşüyor...
Sahi, nerede daha geçen yıl oy oranı yüzde 14’e kadar ulaşan HDP?.. Kürt siyasetinin terörü dayatan PKK’sı tarihinin en büyük darbelerini alırken, legal siyaset merkezi HDP’nin bir daha toparlanabileceğini kimse düşünebiliyor mu acaba?..
Salt “AKP’ye karşı seçenek” yaratmak iddiasıyla kimi CHP çevrelerinin bile oy vermek zorunda kaldığı HDP, muhalefet seçeneği olma şansını kaybetmedi mi sizce?..
Bu erozyonda şüphesiz HDP’nin de, şiddeti dayatmaktan vazgeçmeyen PKK’nın da büyük payı var... Ve tabi ki, tam da referandumdan öncesinde HDP’li vekilleri, belediye başkanı, il ve ilçe başkanlarını cezaevine atan iktidarın da!..
MHP’ye gelince... Türk siyasetinin en şaşkın ve en çok belirsizliğe giden partisi olmalı MHP... Referandumda kendi tabanına direnerek ve kitleleri şaşırtarak AKP’nin peşinden sürüklenen MHP yönetim kadroları, yapılacak ilk genel seçimde nasıl bir erozyon yaşayabileceklerini araştırıyorlar mı acaba?..
MUHARREM İNCE’NİN ÇIĞLIĞI...
“Muhalefet” denilince, aslında akla ilk önce Meclis’in en büyük partisi CHP geliyor...
Ve referandum yenilgisi CHP yönetimini de yeniden tartışılır hale getirdi... Fikri Sağlar’ın “parti iyi yönetilemiyor” çıkışına, “kapının önü”nü gösteren Kılıçdaroğlu’na tek yanıt “CHP öfkeyle, tehditle, sopa sallanarak yönetilemez” diyen Deniz Baykal’dan gelmedi...
Son kurultayda Kılıçdaroğlu’nun karşısına lider adayı olarak çıkan Yalova Milletvekili Muharrem İnce, partinin daha iyi yönetilmesi beklentisiyle bayrak açtı...
Dün 14 milletvekiliyle basın karşısına çıkan İnce’nin şu önemli açıklamaları, önümüzdeki günlerde CHP’yi yeni bir dönemece getirebilir;
“- 16 Nisan’a kadar çok iyi bir çalışma yürüttük ama o günden sonra böyle olmadı. AKP kanunsuz bir başvuru yaptı. YSK tamamen kanunsuz bir karar verdi. CHP yönetimi de ne yazık ki üzerine düşeni yapamadı.
- 30’u 35 yapmak yetmiyor. Artık 50 artı 1 gerekiyor. CHP kendini bu yeni düzene göre yeniden düzenlemelidir. Yapılması gereken bellidir; derhal seçimli olağanüstü kurultay yapılmalıdır...
- Türkiye için demokrasi istiyorsak önce partimizde bunu sağlamalıyız. CHP Genel Başkanı istediği zaman istediği kişiyi genel başkan yardımcısı yapıyorsa, Cumhurbaşkanı’na ‘İstediğin valiyi istediğin zaman görevden alıyorsun’ diyemeyiz. Delegelerden korkmamalıyız... Mevcut delegeler de bizim kardeşimizdir, yeni delegeler de kardeşimizdir.
- Kurultay isteyenleri ‘disipline gönderirim’ demek yerine, birlikte kahve içmeye ihtiyacımız vardır. Kavga lüksümüz yok. Delegelere güveneceğiz. Ortak iyiyi bulmak zorundayız. Kendi üyesinin eleştirilerine katlanamayanlar, büyük uzlaşmayı nasıl kuracaklar?..
- Partimizi lütfen yormayın... Ülkemizi lütfen yormayın. Değişim taleplerini kapatmaya çalışmayın... CHP’nin yeni kadrolara, yeni söylemlere ihtiyacı vardır. Bunu zamanında yapmazsanız, zamanı yöneten olmaktan çıkar, zamanın yönettiği kişi olursunuz. Toplayın olağanüstü kurultayı, bu işi bitirin.
- Kimse gitmesin benim partimden. Herkes gelsin. Daha önce gelmeyenler de gelsin. Kapının önüne koymak çözüm değil, kapının önünü bayram yerine çevirmek lazım.”
Gelelim yazının başına... Sürekli yenilgi alan muhalefet partileri kendi içindeki sorunları çözemezlerse, iktidar seçeneği olacak değişimi geçiremezlerse, söyler misiniz referandum tuzağıyla cumhuriyeti darbeleyen AKP ile nasıl mücadele edilecek acaba?..
Bu çok önemli sorunun yanıtı güçlü olmayı isteyenleri ezmekte değil, gücü büyütecek kadroları etkili hale getirmekte gizlidir...