23 Aralık 2024 Pazartesi
İstanbul 11°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Cumhuriyet öğretmenleri

Koray Gürbüz

Koray Gürbüz

Eski Yazar

A+ A-

Herhalde tüm toplumda, üzerinde en fazla mutabakat sağlanan konu “eğitimin önemidir.” Hangi fikirden olursa olsun yurttaşların ortak görüşü, iyi bir eğitimle her sorunun ortadan kaldırılabileceğine dairdir. Ancak eğitimin kalitesi konusunda kastedilen şeyin sadece binalar ya da lüks araçlar olmadığı da aşikardır. Her şeyden önce eğitim sisteminin zamanın ve ülkenin koşullarına uygun olması, mevcut durumu iyi analiz etmesi ve hepsinden öte “idealist öğretmenlerin” varlığı kaçınılmazdır.
DÖRT BİR YANA OKULLAR
Aynı zamanda “Başöğretmen” olarak da bilinen Atatürk’ün ve onun ardından gelen Cumhuriyet kadrolarının eğitime bakışı da tam olarak böyledir. Atatürk ve arkadaşları, Anadolu’nun isimsiz çocuklarının ancak doğru eğitim politikalarıyla kendi kabuklarını kırabileceklerini ve isimlerini tarihe yazdırabileceklerini düşünüyorlardı. Anadolu’nun dört bir yanında açılan okullar, köylere kadar Cumhuriyet fikrinin idealist öğretmenler eliyle götürülmesi, Köy Enstitüleri gibi çağ açan, milletin kaderini değiştiren uygulamalar hep aynı inancın, “eğitimle her şeyin değiştirilebileceğine” olan inancın ürünleriydi. Atatürk, dünyadaki örnekleri de takip ediyordu elbette. Finlandiyalı birkaç idealist eğitimcinin neler yapabileceğini gösteren “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” romanının tavsiye edilen eserler arasında yer alması ve Anadolu’nun bir gelincik tarlasına dönüştürülmesi çalışmalarında aynı idealist bakış açısının benimsenmesi de tesadüf değildir. Tam aksine hissedilen inancın yansımalarıdır.
Elbette bu durum Atatürk ve mücadele arkadaşlarının deneyimlerini de yansıtmaktadır. Osmanlı’nın çöküş sürecinde eğitimin kalitesi ve yönü her zaman tartışmalı olmuştur. Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun tabiriyle “Mektepler sadece bir zekâ mezarı!” durumundadır ve Türk çocuklarına umut aşılamak yerine umutsuzluk, yetersizlik ve kimliksizlik aşılanmaktadır. Okula ulaşabilen az sayıdaki çocuk da ideallerini kaybetmiş eğitimcilerin ellerinde ve hiçbir stratejik hedefi olmayan bir müfredatın içinde kendilerine, toplumlarına ve kültürlerine yabancılaşıyorlardı. İşte bu koşullarda Atatürk ve silah arkadaşları devrimi gerçekleştirdiler. Ancak asıl devrimin “eğitim devrimi” olduğunu da bir an bile unutmadılar. Hatta öyle ki 1921 koşullarında, düşman birlikleri Afyon’a ve Eskişehir’e saldırırken Mustafa Kemal, Maarif Kongresi’ne katılmaktan geri durmamıştır. Zaten Mustafa Kemal’in şu sözleri her şeyi açıklamaya yeter: “En önemli, en esaslı nokta eğitim meselesidir. Çünkü eğitim bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüce bir toplum halinde yaşatır ya da bir milleti esarete ve sefalete terk eder.”
ORDUNUN OMURGASI
Gerçekten de öyledir. Milli bir eğitim modeli oluşturamayan milletler ne yaparlarsa yapsınlar toplumsal çürümeden kendilerini kurtaramazlar ve asla gelişemezler. Eğitim ve kültür devrimini gerçekleştiren milletlerse tarih boyunca bölgelerine ve dünyaya örnek olurlar.
Kanaatimiz odur ki eğitim ordusunun omurgası da öğretmenlerdir. Cumhuriyet’i 100.yılına taşıyan da Mehmetçikler gibi milletin bekası için kendini feda eden Cumhuriyet öğretmenleri olmuştur. Öğretmenler, Cumhuriyet’in silahsız gücü olarak mücadelenin hep en önünde yer almışlardır. Ve bu yolda pek çoğu hayatını hiçe saymıştır. Şehit Asteğmen Kubilay aynı zamanda bir öğretmendir. Gericilerin karşısına bir eğitimci olarak da çıkmıştır. Fedakâr öğretmen anlayışı Kubilay’dan beri hiç değişmemiştir aslında. Henüz 21 yaşındayken PKK terör örgütü tarafından şehit edilen Neşe Alten de Anadolu’ya ışık taşımak için koşarken bir an bile tereddüt etmemiştir. Ne mutlu bizlere ki bugün hala Anadolu’nun dört bir yanında öğretmenlerimiz fedakârca ışık saçmaktadır. Atatürk’ün açtığı yolda Aybüke Öğretmenler, Necmettin Öğretmenler canlarını vermekten bir dakika bile çekinmemişlerdir. Zaten bu millet de onların sayesinde geleceğe umutla bakmaktadır. Her doğan günde yeni öğretmenler Cumhuriyet ışığını Anadolu’ya taşıyarak Türk bayrağını yüreklerde yükseltmektedir. Bu anlamda Atatürk Cumhuriyetinin eğitim neferleri olan öğretmenlerimizin “Öğretmenler Günü’nü kutluyor, her birine Türk milletinin umudu oldukları için teşekkürü bir borç biliyorum.