Cumhuriyet tangosu
Cumhuriyet Bayramı’na birkaç gün kala, kendilerine “Uslu Adana Platformu” diyen grup patlattı bombayı.
Adana’da düzenlenen tango festivalini “Zina Festivali” ilan edivermişler. Hadi geçmiş olsun.
“Müzik eşliğinde kadın/erkek arasında bedensel yakınlaşma sağlanarak sahnede zinanın sergileneceği bir festivalin dinimizde yeri yoktur!” falan demişler.
Aklıma tanıdığım en samimi dindarlardan Murat Menteş’in sözü geldi. “Yobaz, bir başkası mutlu olacak diye aklı çıkan kişidir.”
Yani seninle aynı mutsuzluğu paylaşmayanı gördüğünde affetmeyeceksin. Harbici yobazlık bunu gerektirir.
Hem tangonun tek günahı “bedensel yakınlaşma” olsa neyse. Atatürk zamanını ve cumhuriyet balolarını hatırlatmak gibi bir vebali de var.
O cumhuriyet baloları ki, batılı tarzda kadın-erkek ilişkilerinin millete tanıtıldığı yerlerdir aslında.
O cumhuriyet baloları ki, kimilerine göre “Türkiye’nin dinden-imandan çıkmasının” vesikasıdır.
Olaylar 1920’lerde geçtiği için de balolarda bol bol tango, vals, fokstrot, rumba, çaça yapılır.
1927’de dönemin İstanbul valisi açıklamıştır: “Dans salonlarında kadınların erkeklerle dans etmesi kesinlikle yasaklanamaz.”
Cumhuriyeti kuranlar bir çeşit Balkan-Akdeniz ülkesi yaratmak hevesindedir. Muhtemelen Atatürk’ün aklında hâlâ doğup büyüdüğü Selanik ve aşk yaşadığı Sofya vardır.
Atatürk’e “deccal”, cumhuriyeti “dinden çıkma” olarak görenler yıllarca nefretle bakmıştır balolarda tango yapanların resimlerine.
Neden? İki tango yüzünden din elden gittiği için mi? O tango yapanlardan biri kendileri olmadığı için mi yoksa?
Sadece dans değil, sanatın tamamı insanı mahalle baskısından kurtarıp doğaya döndürmek için.
Şahsen dans etmeyi hiç sevmem. O yüzden dans edenlerle meselem yoktur. Hatta izlemek hoşuma gider.
Ama çoğu insan doğası gereği dans etmek ister. Edemiyorsa ya bunun için savaşır ya da boyun eğer. Boyun eğenlerin en büyük kâbusu da boyun eğmeyenlerdir.
Onları döktürürken her gördüklerinde kendi boyun eğmişlikleri gelir akıllarına. Bu yüzden tahammül edemezler.
Biraz da partide kimsenin dans etmediği gençler gibidirler. İçlerindeki burukluk zamanla pisttekilere karşı gareze dönüşür.
Bu yüzden dansın en büyük düşmanları onu çılgınca isteyip de yapamayanlardan çıkar.
Rüyalarında kendilerini ağızlarında gülle tango yaparken gördükten sonra danssız ve kahkahasız bir hayata uyananlardan.
Onlara düşman olmayalım. Onları dansa davet edelim. Onların da dans edebileceği bir tarz, bir müzik, bir pist arayalım.
Hey, cumhuriyet biraz da bu demektir, değil mi?