Cumhuriyet yaşıyor mu?
B u ülkeyi kuranlar savaşın içinden gelen insanlardı. Osmanlının çöküş nedenlerini yaşayarak öğrenmişlerdi. Bu yüzden radikal tedbirlere yöneldiler. Her öncü hareketinde olduğu gibi kendilerini takip eden çoğunlukla aralarında çok büyük bir mesafe vardı. Hatta derin bir uçurum demek daha doğru olur. O nedenle devrimler hep bıçak sırtında yürütülmüş ve yaşatılmıştır. Devrimler zaten bu tür sosyolojik koşulların ürünüdür. Baslatanlarla takipçileri arasındaki derinlik fazladır.
Günümüzde yaşanan sıkıntıların temelinde esas olarak bu durumun etkisi vardır. Çünkü devrimin lideri Cumhuriyet’i kurarken bilimi rehber edinmişti ama toplumsal yapının bilimle akrabalığı yoktu. Temel ilke olarak amaçladıkları bağımsızlık yoktu, egemenlik kullanabilecek halk yoktu, bunları sağlayabilecek özgür bireyler yoktu. Halkın refahını sağlayabilecek bir ekonomik yapı hiç yoktu. Gerçekçi olmak gerekirse, bugünkü anlamını kazanmış bir millet de yoktu. Diğer olmayanları saymaya bilmem gerek kaldı mı?
Liderliğin kadrosu dardı. Zamanla yoruldular da. Toprak meselesi de çözülemedi. Bunlara rağmen çok mesafe alındı. İstenen seviyeye gelinebildi mi? Hayır. Çünkü liderin yeri doldurulamadı. Liderin takipçilerinin yerini ortadaki büyük kesimin temsilcileri aldı. Ve gün geldi... Artçı diyebileceğimiz en arkadaki kesimin temsilcileri yeni öncü oldular. Devrim yerini karşı devrime bırakma noktasına dayandı.
Devrimin felsefi temelini teşkil eden bilim merkezli yaklaşım yerini, kökleri daha derinde olan inanç merkezli yaklaşıma; insanı ve halkı aydınlatmaya dayalı strateji yerini itaat eksenli davranmayı benimsetmeye bıraktı.
O nedenledir ki, günümüzde, insanı insan olarak yüceltmek, eğitimle, sanatla üretken kılmak gibi değerler, yerini, onu etnik kimliği, mezhebi üzerinden saygın kılmaya yönelik tercihlere bırakmıştır. Laiklik yerine sünni İslamcı yaklaşımın ya da en geniş anlamıyla kabul ettiğimiz Türklük yerine Lazlık, Çerkezlik, Boşnaklık, Kürtlük ikame edilmeye, yüceltilmeye çalışılmaktadır.
Birinci yol insanların liyakate dayalı olarak toplum hayatında yer tutmasını ve birleştirilmesini sağlarken; ikinci yol bölmeyi, parçalamayı getirmektedir. Bu nedenle ikinci yolun geleceği yoktur. Ama onarımı giderek zorlaşan tahribat devam etmektedir.
Cumhuriyet ile kazanılan bağımsızlık kaybedilmiştir. Halkın egemenliği tam olarak sağlanamamıştır. Ama Cumhuriyet, azımsanmayacak sayıda ve küçümsenemeyecek nitelikte insan gücü oluşturabilmiştir. Bundan dolayıdır ki, ümit vardır.
O halde Cumhuriyet yaşıyor diyebiliriz. Ama onu yüceltmek görevi olduğu gibi duruyor. Ve bizleri bekliyor. Bunun için uzaydan kurtarıcı beklemek ve asr-ı saadet avuntusuyla zaman kaybetmek, kendisini Atatürkçü, Kemalist, vatansever, yurtsever, millici, milliyetçi, demokrat, devrimci olarak niteleyenlerin işi olamaz.
Artık devrimi yeniden rotasına sokma zamanıdır.