Cumhuriyet’in başındaki asıl utanç!..
Savcılık, Cumhuriyet gazetesini mahveden Hizmet Çetinkaya-Akın Atalay-Orhan Erinç üçlüsünün de aralarında bulunduğu sorumlularla ilgili iddianameyi tamamlamış...
Soruşturmada tuhaflıklar mı var, hukuksuzluk mu hakim, iddianame şaşırtıcı mı, “belgesiz” mi ya da “dayanaksız” mı, tüm bunlara tabiki mahkeme karar verecek...
Ancak unutmayalım ki; yok yere cezaevinde tutulan Musa Kart gibi birçok Cumhuriyet çalışanının “FETÖ”cü olması ne kadar olanaksızsa, gazeteyi yöneten kimi zavallı döneklerin cemaatle işbirlikçi tavırları da bir o kadar gerçektir...
Cumhuriyet’in rotasından çıkmasından, Atatürk’ten uzaklaşmasından ve laiklik duyarlılığını yitirmiş halde “liboş” çizgide yayın yapmasından “taraf” olanlar, gazeteyi mahvedenlerin rezaletlerini istedikleri kadar görmesinler... Görünen başka gerçekler net biçimde ortadadır;
Kimi zavallılar; “ne olmuş yani, gazetenin çizgisi değişmişse” diye köşelerinde yazarak Nadir Nadi ve İlhan Selçuk’a ihaneti alkışlasa da, Cumhuriyet Vakfı senedinin “başlangıç” bölümünde, o gazetenin “Atatürk tarafından kurulduğu, ilke ve devrimlerin savunucusu” olduğu gerçeği kesinlikle örtbas edilemez...
Yani Cumhuriyet’in patron değil, “vakıf gazetesi” olduğunu ısrarla göz ardı eden işbirlikçiler, vakıf senedinin çiğnenemeyeceğini, kurşunlara siper olarak o gazeteyi ayakta tutan vefakar okurlara ve gerçek cumhuriyetçi çalışanlara ihanet edilemeyeceğini liboş kafalarına iyice sokmalılar...
İDDİANAMEYİ YAZDIRTAN EYLEMLER!..
Sosyal medyadaki kripto FETÖ’cülerle sözde “solcu yazar” geçinen karanlık çehrelerin kimi Cumhuriyet yazar ve yöneticileriyle ilgili gözardı ettikleri başka vahim gerçekler de var...
Örneğin; “vakıf”taki seçim oyunlarıyla yönetimi ele geçiren, cumhuriyet karşıtı kadrolaşma ve yayın çizgisiyle gazeteyi mahveden Akın Atalay adlı avukatla köşesini korumak için ona koşulsuz teslim olan Hizmet Çetinkaya ikilisinin, gazetenin geçmişini de utandıran faaliyetlerine ne demeli acaba?..
İddianamede yazıldığı gibi, “Cumhuriyet’in yayın çizgisinin 2013’ten itibaren FETÖ’yle kesişmesinin, geçmişinin ve kuruluş felsefesinin tam aksi yönünde değişime uğraması” nın sorumluları aranırken, bu ikilinin ilişkileri, cemaati savunan eylemleri ve yazıları çamurla mı örtülecek?..
Mesela; gazetede sansür ve tasfiyeyle Atatürkçü yazar bırakmayan, Cumhuriyet’in asırlık yazarı Oktay Akbal’ı bile hasta yatağında işten atan Atalay’ın FETÖ’cü yayınevleri kapanırken canını dişine takarak siper olmasının belgeleri ortada değil mi?..
Ya da; sözde “40 yıl Fetullah’la mücadele eden” Çetinkaya’nın FETÖ’cü “Gazeteci ve Yazarlar Vakfı”na gizemli (!) biçimde teslim olması, cemaat sofrasına oturması ve utanmadan o dinci vakfın yöneticileriyle kol kola fotoğraf çektirmesi nasıl göz ardı edilecekmiş acaba?..
GAZETEYİ BATIRAN KADRO...
“Yeni Cumhuriyet”te zavallılar bitmez ki!.. Örneğin, etliye-sütlüye, yozlaşmaya karışmayan, Gazeteciler Sendikası (!) yöneticiliği ve Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı geçmişinden utanmayarak, emekçi gazetecileri sansür eden ve tazminatsız işten atan Orhan Erinç adlı zavallıya ne demeli?..
El öperek İlhan Selçuk’un koltuğuna oturan Orhan Erinç; gazete, FETÖ’cü TUSKON’un gezilerine muhabir gönderirken ve kimi yazarları Pensilvanya’ya uğurlarken başını neden kuma gömdü acaba?..
Cumhuriyet’i “FETÖ ilişkileri”yle muhatap ederek itibarını yerle bir eden Can Dündar ve ekibi gazetenin başına bir “çuval” gibi geçirilirken, nasıl ve neyle ikna edildi bay Erinç?..
Ve de cemaat haberlerinin, gazetenin web sitesindeki sinsi kriptolarca nasıl ters yüz edildiğini görmedi mi Erinç?.. Ne yapalım o haberleri, gazetenin başına çöreklenenlerin suratına mı çarpmalı yine?..
Peki; Cumhuriyet gazetesi iddianamesinde yazılan şu satırlar soruşturmayı yürütenlerin mi utancı, yoksa asırlık gazeteyi “vakıf” oyunlarıyla ele geçiren, malını mülkünü yok pahasına satanların mı?.. Okuyalım bakalım;
“Atatürkçü çizgisiyle bilinen, TSK mensupları arasında ve bürokraside rahatlıkla kendisine yer bulabilen Cumhuriyet gazetesi; FETÖ/PDY’nin diğer yayın organlarının (Taraf, Zaman, Bugün, Samanyolu TV gibi) itibarsızlaşması sebebiyle örgüt tarafından hedef seçilmiş, gazete ve örgütün birbirine bütünüyle zıt çizgileri, öncelikle gazetenin güncel yayın politikasını belirleyen Cumhuriyet Vakfı’nın ele geçirilmesi suretiyle kesişmeye zorlanmıştır.”
KURTARIN CUMHURİYETİ...
Yinelemekte yarar var; Cumhuriyet gazetesi bu ülkeye lazım...
AncakYunus-Nadir Nadi ve İlhan Selçuk çizgisini, Atatürk ilke ve devrimlerini savunan, özgürlükçü sol değerlere önem veren, cumhuriyetin ve demokrasinin varlığını yaşamsal bulan eski Cumhuriyet olmalı bu...
Aksini savunanlara sormak lazım; Orhan Erinç, Hizmet Çetinkaya, Akın Atalay adlı zavallıların elinde, geçmişini- kimliğini, malını-mülkünü, binasını-matbaasını, etkisini-yetkisini, okurunu-kalitesini yitiren bir Cumhuriyet gazetesinin tetikçi-işbirlikçi “Taraf” gibi kripto müsveddelerinden ne farkı kalır ki?..
Cumhuriyet’e 26 yıl “emek” vermiş bir gazeteci olarak; vakıf senedindeki çizgiyi savunanlara, Çetinkaya gibilere yüzbinlerce lira pompalanırken, aç karnına çabalayan çalışanlara ve vefakar okurlara bir kez daha seslenmekte yarar var;
Cumhuriyet lazım bu ülkeye... Gazetenin adının “FETÖ” ile birlikte anılmasına ve suçsuz “gazeteci”lerin zindana atılmasına neden olan işbaşındaki zavallılar koltuklarında durduğu sürece, Cumhuriyet ne yazık ki vahim bir “iddianame”ye muhattap olmaktan çok daha kötü günler görecektir!.. Kurtarın o gazeteyi!..