Daha farklı bir savunma modeli düşünmek
Ülke savunması bir devletin olmazsa olmazlarından biri. Hele de bizim bulunduğumuz coğrafyada oksijen, ekmek ve su kadar hayati. Bulunduğumuz coğrafyada ordusuz kalmak, savunmasız kalmak ya da zayıf bir silahlı kuvvetlere dayanmak suretiyle Türkiye’yi iç ve dış tehditlerden korumak mümkün değil. Bunun örneklerini tarihte Anadolu’da kurulan devletlerin çöküşünde, yok olmasında görmek mümkün.
Tabii ordu ya da silahlı kuvvetler çok organize ve iç ve dış tehdidin önlenmesinin dışında da çok farklı alanlarda kullanılabilecek bir güç. Örgütlü, disiplinli ve makine gibi dakik işleyen bir teşkilatı silah gerektiren veya silah gerektirmeyen her türlü görevde kullanabilirsiniz. Geçmişten günümüze çok farklı ordu modelleri ve savunma konseptleri ortaya konmuş ve uygulanmış. Bunlar ekonomi, geliştirilen silahlar, dış ve iç tehdit vb. orduya verilmesi düşünülen görevlerle yakından ilgilidir. Tabii ordu beslemek ve savunma bir devletin omurgası olmasının yanında da pahalı bir iştir. Bazen de ülkeler savunma için gerekli silah, teçhizat ve malzeme için diğer ülkelere bağımlı olmak durumundadırlar. Özellikle gelişmiş silah sistemleri söz konusu olduğunda bu bağımlılık silah sanayi güçlü ülkeler tarafından yaratılmaktadır.
BAĞIMSIZ POLİTİKA BELİRLENEMİYOR
Silah sanayii güçlü ülkeler, diğer ülkelere silah, teçhizat ve malzemeyi kendi politikalarına uygun olarak vermekte veya vermemekte, istedikleri şartları silah sattıkları ülkelere dayatmaktadırlar. Üstelik yeni geliştirilen silah, teçhizat ve malzemeyi diğer ülkelere satmamakta, teknoloji transferine yanaşmamakta ve silah tekelini ellerinde bulundurmayı sürdürmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri de gelişmiş silah, malzeme ve teçhizat açısından ABD ve Almanya vb. ülkelere bağımlıdır. Bu konuda belirli ülkelere bağımlılıktan kurtulmak için ülke ve ürün çeşitliliğine gitmek bakım ve idame sorununu ortaya çıkarmaktadır. Bu bağımlılık Türkiye’nin ABD ve Almanya vb. ülkelerin politikalarına uygun hareket etmesin, Türkiye’nin politikalarının yönlendirilmesine yol açıyor ve ülkeyi zor durumda bırakıyor. Bütün bu sorunları aşmak için Türkiye’nin silahlı gücünü ve savunma konseptini yeniden gözden geçirmek, savunma gücünü yeniden teşkilatlandırmak, savunma konseptini yeniden belirlemek gerekiyor. Nasıl bir savunma teşkilatı olmalı, savunma konsepti nasıl belirlenmeli ve nasıl uygulanmalı, bu savunma gücü ve savunma konseptiyle ülkenin güvenliği, bekası nasıl sağlanabilir? Bu konudaki özgül düşünceyi nasıl geliştirebiliriz?
TAKLİDE GEREK YOK BİRİKİMİMİZ YETERLİ
Yeni savunma sistemimiz hem ekonomik hem de yeterli güvenlik ve bekayı sağlayabilecek ve halka dayanacak bir sistem olmalı. Caydırıcılık sağlamalı, milli güç unsurlarınca desteklenmeli ve onları tamamlamalıdır. MÖ 209’dan bu yana neredeyse 2500 yıllık daimi ordu geleneğine ve güvenlik konsepti geliştirme yeteneğine sahip Türk milleti bu konuda Batı’yı taklit etmek durumunda değildir.
Yeni savunma gücü ve konsepti karşılaşılabilecek tehditler ve gelişmiş silah sistemlerine sahip ülkelere karşı asimetrik bir anlayış içinde geliştirilmelidir. Tehditler yakın dönemde karşılaşılabilecek tehditlerden karşılaşılması daha az muhtemel tehditlere göre sıralanmalı ve savunma gücü bu tehditlere uygun hazırlık durumu esas alınarak belirlenmelidir. Savunma konsepti de ülke menfaatlerinin korunması için pre aktif bir anlayışla geliştirilmelidir.
Türkiye milli menfaatleriyle, ekonomisiyle, karşılaşılabileceği iç ve dış tehditlerle uyumlu, caydırıcı, pre aktif ve millete dayalı bir savunma gücü ve savunma konsepti geliştirmelidir. Tabii bu yaklaşım Türkiye’nin bölge ülkeleriyle ittifakı, Avrasya birliği içinde yer alması, yeni istihbarat anlayışı ile birlikte ele alınmalıdır. Yani Batı’nın dayattıklarını kabul etmek gibi bir yaklaşımımız olmamalıdır. Türkiye her konuyu milli menfaatleri açısından ele almalı ve yeniden teşkilatlanmalıdır.