Darbe girişimi ve durduğumuz yer!
Türkiye’nin önde gelen ceza hukukçularından, sevgili ağabeyim Celal Ülgen’le birlikte Ulusal Kanal ekranlarında, Kral Çıplak’taydık...
Sezonun son programıydı.
İyi hazırlanmıştık!
Ancak sonradan anladık ki birileri bizden daha iyi hazırlanmış!
***
Programın yarısına geldiğimizde, rejideki arkadaşlar İstanbul’daki Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün Anadolu-Avrupa yönünde trafiğe kapatıldığı bilgisini ilettiler.
Haberi canlı yayında “son dakika” gelişmesi olarak duyurdum ama çok da önemsemedim.
***
Sonra köprülerden görüntüler gelmeye başladı. Tanklar geçiyordu.
Daha neye uğradığımızı anlamamıştık ki bu kez Ankara haberleri devreye girdi:
“Jetler başkentin üzerinde alçaktan uçuş yapıyor...”
“Genelkurmay’dan silah sesleri geliyor!”
Sonrasını biliyorsunuz:
TSK’ya yuvalanmış Fethullahçı askerler, üzerlerinde artan “yargı baskısını” hissedince paçalarını kurtarmak için çareyi “darbe”de bulmuşlardı.
***
Evet; ülkenin iki gündür yaşadıklarının tüm suçu Fethullah Gülen Terör Örgütü’nde...
İyi de onları bu hale getirenler sütten çıkma ak kaşık mı?
Her seçimden önce ve sonra “okyanus ötesi”ne selam çıkan siyasetçi; çok mu masum!
“Ne istediler de vermedik” itirafı her şeyi anlatmıyor mu?
***
Recep Tayyip Erdoğan, yıllardır “darbe mağduru” rolünü oynuyor ama kimseyi ikna edemiyordu.
Çünkü o, darbe mağduru falan değil, darbelerin nimetlerinden yararlanan bir siyasi figürdü.
Sonunda muradına erdi:
Gerçekten de bir darbe girişiminin hedefi oldu.
Ama bu girişim; yıllardır “savcılığına” soyunduğu davalarda mağdur ettiği yurtseverlerden değil, o operasyonlarda kendisine destek veren Fethullahçılardan geldi.
***
Diyeceksiniz ki, “Peki, sen ne düşünüyorsun?”
Bu kavga hukuka saygılı gerçek demokratların...
Laik, sosyal bir devletten yana olanların...
Güçler ayrılığı ilkesine ve parlamenter demokrasiye sahip çıkanların...
Atatürk ilke ve devrimlerinden ödün vermeyen ve bu uğurda bugüne kadar Fethullah Gülen-AKP ikilisinin faşizan baskısına muhatap olanların kavgası değildir!
Bu kavga dini siyaset alet eden “eski ortaklar”ın, güç ve çıkar kavgasıdır!
Bu kavga; gerek Fehullah Gülen, gerekse AKP’yi kullanan ABD’nin, bölge için yazdığı yeni senaryosunun bir parçası olan kavgadır. Bu yüzden Türkiye’deki laiklik yanlısı Atatürkçülerin, ilericilerin ve yurtseverlerin “darbe karşıtı” olmak dışında; bu “kavga”da yeri yoktur!
***
Sağduyuyu elden bırakmayın dostlar; şöyle düşünün:
Fethullahçı subaylar amaçlarına ulaşıp yönetimi ele geçirseydi; bugün Türkiye belki de “Yeni İran”, Fethullah da “Yeni Humeyni”ydi...
Bu yüzden darbe girişiminin bastırılmış olması çok önemlidir.
Ancak...
Darbecileri on yıl boyunca devletin tüm kritik kadrolarına yerleştiren AKP iktidarları da en az onlar kadar sorumludur.
Bu darbe girişiminin hesabı sorulurken, onları besleyip büyütenler de asla unutulmamalıdır.
ARINMAK!
“Her şerde bir hayır vardır” diyenlerden değilim.
Keşke yüzlerce canı kaybettiğimiz böyle bir şer, hiç olmasaydı da; hayrı eksik kalsaydı!
Yine de züğürt tesellisi kabilinden “sevinç payı” bulmaya çalışalım:
***
İktidar, darbe girişiminden sonra hemen düğmeye bastı ve Yargıtay’ın 140, Danıştay’ın 48 üyesi hakkında gözaltı kararı çıkarıldı.
2 bin 745 hakim ve Sinop Valisi Yasemin Özata Çetinkaya ile çok sayıda kamu görevlisi, yüzlerce polis ve on bine yakın asker ve askeri öğrenci “uzaklaştırıldı”. Binlerce asker ve askeri öğrenci yakalandı.
Bunların hepsinin “Fethullahçı” olduğunu düşünürseniz; devletin son 14 yıldır ne halde olduğunu hesaplamanız kolaylaşır!
Türkiye sadece bu Fethullahçılarla değil; onları devletin kritik kadrolarına yerleştirenlerden de hesap sormalıdır!
GÜNÜN SORUSU
Fethullah Gülencilerin darbe girişiminden sonra ülkedeki tüm camilerde sala verildi ve ezan okundu. Yapılan anonslarda da halkın ve cami cemaatinin, sokağa çıkıp darbecilere karşı direnmesi istendi. Sorum Diyanet İşleri Başkanı’na:
Halkın yurttaşlık bilinciyle sokağa çıkmasına neden fırsat tanımadınız da yine dini kullandınız?
İktidarın alması gereken ders
Fethullahçı subayların darbe girişimi bastırılır bastırılmaz AKP’li bazı siyasi figürler ortaya çıktı ve yine toplumu ayrıştırıcı demeçler vermeye başladı.
Oysa bu darbe girişiminin bastırılmasında sadece iktidar partisinin değil, belki ondan daha çok muhalefet partilerinin duruşu etkili oldu.
Kimse; “AKP iktidarından kurtulma” fikrinin dayanılmaz albenisine kapılıp darbe şakşakçılığı yapmadı.
Herkes demokrasiye ve halk iradesine sahip çıktı.
Umarım AKP ve Recep Tayyip Erdoğan, muhalefet partilerinin bu sağduyulu yaklaşımına sağduyulu bir yanıt verir ve toplumu germekten, insanları ötekileştirmekten, başkanlık inadından, saray yaşamından vazgeçer; diğer partilerle el ele vererek gerçek demokrasinin önünü açar!
Peki; AKP’nin ve Erdoğan’ın bu yazdıklarımı yapacağına inanıyor muyum?
Elbette, hayır!
AMERİKA!
Önce Kristof Kolomb buldu Amerika’yı,
Sonra biz
Umutlar azaldı, günden güne, mutluluklar...
Ve ekmeğimiz!
***
Bir çocuk ağlarsa dağ başında
Gözyaşında Amerika akar
Vurdularsa birini, kanı şorladıysa...
Bilin ki o kurşunlarda Amerika var!
***
Kişi kişiye köle tutulduysa,
Asıldıysa...
Darağaçlarında Amerika var
Ama biz yine de direneceğiz...
Sonuncumuza kadar
Cahit Külebi
GÜNÜN İSYANI
İsyanım, kendilerine verilen emirlere itaat edip Boğaziçi Köprüsü’nü trafiğe kapatan askerleri linç etmeye kalkışan gözü dönmüş güruha:
O erlerin suçu ne? 18 bin lira bulamadıkları için vatani görevlerini yapmaya gitmek mi?