Datça’dan Safranbolu’ya -(TAMAMI)
Eylül’le birlikte festival mevsimi de açılıyor. A tipi olarak tanımladığımız büyük festivallerin yanısıra, küçük ama sevimli birçok festival de bu açılaşa eşlik edecek. Aslında küçük olarak tanımladığımız festivaller lafın gelişi, hiç de küçük değiller, yalnızca bütçeleri söz konusu olduğundan, büyüklerin yanında küçük kalabiliyorlar.
Ama festivalleri bütçeleri ve çağırdığı konuk sayısıyla da ölçmek yanlış. Önemli olan, küçük bütçelerle yaptıkları büyük işler, etkinliklerin zenginliği ve sinemamıza olan katkılarıdır.
Belgin Doruk
Eylül’ün ilk haftalarında adı küçük, kendileri iki büyük festival var. İlki Datça Altın Badem Festivali. Artık iyiden iyiye gelenekselleşen Datça Altın Badem Kültür ve Sanat Festivali, yalnızca birbirinden değerli konuklarıyla değil, belgesel filme verdiği destek, onur ödülleri ve sinemamızın emektarlarını unutmamasıyla da öne çıkan festivallerden biri. Datça Altın Badem Kültür ve Sanat Festivali’nin en önemli yanı ise, hiçbir festivalin yapamadığı bir vefa borcunu ödemesinden geliyor. Bilindiği gibi hemen hemen tüm festivaller yaşayan kişilere ödül vermekle yetinirken, Datça Festivali, bununla yetinmiyor, aynı zamanda sinemamıza büyük katkılar sağlayan ve bugün aramızda olmayan yitirdiğimiz değerler için de her yıl düzenli olarak anma gecesi düzenleyip onları ödüllendiriyor. Ödüllendirmekle de kalmayıp onlar için kapsamlı kitaplar yapıyor. Geçtiğimiz yıllarda Kemal Sunal ve Sadri Alışık bu tür etkinliklerle anılmıştı. Bu yıl da Türk sinemasının Küçük Hanımefendisi Belgin Doruk, döneminin sanatçılarının anılarıyla anılacak ve ayrıca sineması ve yaşamı üzerine kapsamlı bir kitap yapılacak. Dünyada hiçbir festivalin ölmüş değerli bir sanatçı için bu tür bir çalışması yok. Bizde ise Datça gibi küçük ama etkinlikleriyle büyük festivallere taş çıkartacak bir anlayışa sahip festival bunu yaparak, yalnızca gününe değil, arkasına bakıp geçmişine de sahip çıkarak bu ilki gerçekleşiyor. Sanırım insana, gelecek denli geçmişe de yatırım yapan festivaller, ne denli bütçeleri küçük olursa olsun, etkinlikleriyle çok büyük olmanın üstesinden gelebiliyorlar. Tıpkı Datça gönüllülerinin yaptığı festival gibi.
Para ile değil sevgi ile
Bir diğer küçük ama etkinlikleriyle büyük olan festival ise Safranbolu Festivali. Safranbolu bir bakıma Türkiye’deki belgesel çalışmalarla özdeşleşen, bütünleşen ve onu koruyan bir festival. Ülkemizdeki en saygın ve en köklü belgesel film festivallerinden ilki. Her yerel yönetim, hangi siyasal partiye mensup olursa olsun, bu festivali devam ettirip gelenekselleşmesinde büyük katkılar sağlıyor. Festivalin her yıl, bir öncekine oranla büyüyüp gelişmesi ise yerel yönetimlerin festivale verdikleri önemden kaynaklanıyor.
Evet iki küçük, iki önemli, iki farklı festival. Sözünü ettiğimiz gibi her iki festivalin de yalnızca bütçeleri küçük, ama etkinlikleriyle yaptıkları işler çok büyük. Üstelik her iki festivalin kanıtladıkları çok önemli bir şey var. O da; festivallerin para ile değil, sevgi ile yapıldığı.
Sizin de yolunuz benim gibi bu küçük sevimli ilçelere düşerse, sakın festivali kaçırmayın. Festivalin tadı bu iki küçük ilçemizde bir başka oluyor.