25 Kasım 2024 Pazartesi
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Davutoğlu ve Malezya rezaleti

Utku Reyhan

Utku Reyhan

Gazete Yazarı

A+ A-

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 6-8 Ocak 2014 tarihleri arasında Japonya, Singapur ve Malezya’yı kapsayan bir Asya gezisine çıkar. Ancak heyette çeşitli bakanlar ve iş insanları olsa da Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu yoktur. Bugünlerde Cumhurbaşkanı'nın yanında Dışişleri Bakanı olmadan bir dış geziye çıkması hayli garip karşılanırdı. Ancak o günlerde 3 önemli Asya ülkesine yapılan ziyarette Dışişleri Bakanı'nın olmayışının çok da üzerinde durulmadı.

Peki, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun o günlerde başka bir programı mı vardı? Dışişleri Bakanlığının “Dış Politika Kronolojisi / Ocak 2014” arşivine bakarsanız Davutoğlu’nun 2-9 Ocak 2014 tarihleri arasında bir programının olmadığı görülmektedir.

O halde neden Dışişleri Bakanı bu geziye dâhil edilmemiştir? Acaba henüz taze olan FETÖ’nün 17-25 Aralık 2013 operasyonlarına karşı tavır almadığı için mi? Hayır. Davutoğlu gerçeği bu FETÖ operasyonundan sonra Ak Parti içinde anlaşılmaya başlansa da Japonya-Singapur-Malezya gezisine davet edilmemesinin nedeni bu değil. Çünkü Başbakan Erdoğan’ın 2014 yılındaki diğer yurt dışı temaslarına bir devlet teamülü olarak Dışişleri Bakanı Davutoğlu katılmaya devam ediyor.

DAVUTOĞLU VE MALEZYA SEÇİMLERİ

Davutoğlu geziye davet edilmiyor çünkü Malezya’da istenmiyor. Çünkü Davutoğlu 6 Mayıs 2013 tarihinde gerçekleşen Malezya Genel Seçimlerinde muhalefetin kazanması için çalışma yürütmüş. Muhalefet cephesinin lideri durumundaki Enver İbrahim’in kazanması için el altından maddi manevi olanakları seferber etmiş. Hatta İbrahim’in kampanyasına destek için reklam ajansları bile Malezya’ya yönlendirilmiş. Aldığımız birinci elden bilgilere göre bu faaliyetten Başbakan Erdoğan’ın bilgisi yok!

Peki, seçimlerde ne oluyor? Ülkeyi, 1957’deki bağımsızlıktan bu yana yöneten Ulusal Cephe (Barisan Nasional), 222 sandalyeli federal parlamentonun 133’ünü kazanarak yeniden iktidar oluyor. Ayrıca yerel parlamentolardaki 505 sandalyenin 275’ini de yine Ulusal Cephe kazanıyor. Böylece Enver İbrahim’in başında olduğu üç partili muhalefet bloğu seçimi kaybediyor.

Başbakan Necip Razak seçim sonrasında da Başbakan olarak devam ediyor. Bizim medyaya pek yansımasa da seçim zaferi sonrası yaptığı balkon konuşmasında Razak, Türkiye’yi seçime müdahale çabalarından dolayı neredeyse “düşman” ilan ediyor. Başbakan Erdoğan’ın seçimlerden sonra gerçekleştirdiği ziyaret bu ortamda zar zor gerçekleşiyor. Hatta ilk aşamada sadece 6 saatliğine planlanabilen ziyaret, sonrasında güç bela uzatılabiliyor. Erdoğan’ın Razak ile görüşmesinden sonra tansiyon düşüyor ve yavaş yavaş ilişkiler normale dönüyor. Tabii ne kadar normalleşse de bu tür müdahale çabalarının uzun vadede sürekli “güven” problemleri yaratacağını söylemeye gerek yok.

Peki, Ulusal Cephe'nin yönettiği Malezya’nın Türkiye ile ilişkileri kötü müydü? Ya da Malezya’nın Türkiye’ye karşı hasmane bir tutumu mu vardı? Hayır yoktu. Hatta özellikle Türkiye’deki muhafazakâr siyasi çevreler için Malezya, İslam ile demokrasinin ve teknolojik gelişmenin bir arada gözlenebildiği örnek bir ülkeydi. Üstelik Malezya’nın Sabiha Gökçen Havalimanı’na ortak olmak dâhil Türkiye’de önemli yatırımları da vardı. Malezya, bağımsızlığını kazandığı günden bu yana Çin başta olmak üzere bölge ülkeleriyle barış ve iş birliği çizgisi izleyerek kalkındı. Türkiye ile her zaman çok iyi ilişkileri oldu.

Ülke nüfusunun yüzde 30’unun etnik olarak Çinli oluşu da başka bir olgu. 2018’deki bir konuşmasında Başbakan Mahathir Muhammed, Çin kökenli vatandaşların ve Çinli yatırımcıların Malezya’daki kalkınmanın ana unsuru olduklarını ve onlardan faydalanmaya devam edeceklerini belirtti. Muhammed, önceki Başbakanlık döneminde de “Doğu’ya bak” stratejisini benimsemişti. Tam da bu yüzden Malezya, ABD tarafından “dizayn edilmek” istenen ülkelerden biri.

DAVUTOĞLU’NUN DOSTU ENVER İBRAHİM

Peki, Davutoğlu’nun gayriresmî olarak desteklediği Enver İbrahim kim? Müslüman Kardeşler çizgisine yakın bir isim. Gençlik döneminde ABD destekli anti-komünist örgütler içerisinde yer almış. ABD’de kurulan “Uluslararası İslam Düşünce Enstitüsü”nün kurucuları arasında. İbrahim eskiden Ulusal Cephe içerisinde yer alıp Başbakan Vekilliği görevine kadar yükselse de Başbakan Mahathir Muhammed onu bir süre sonra dışlamış. Nedeni mi? Çünkü Enver İbrahim neoliberal ekonomik çizgiyi savunuyor. İbrahim, 1997’deki Güneydoğu Asya Ekonomik Krizi’nde Endonezya, Güney Kore ve Tayland’ın yaptığı gibi IMF’ye başvurulmasını ve kemer sıkma politikalarını savundu. Başbakan Muhammed ise krizin arkasında Soros gibi döviz spekülatörlerin olduğunu söyleyip bu önerileri reddetti. Muhammed, ülkeden IMF’yi kovduğu gibi döviz hareketlerine de sıkı kontrol uyguladı. Millî ekonomiyi ve sanayiyi geliştirme hamlesiyle ülkesini finansal krizden çıkarttı ve bu gelişme “Asya Mucizesi” olarak adlandırıldı.

Elbette her Batıcı gibi Enver İbrahim de Batı basınında sürekli pohpohlanır. TIME dergisi onu “dünyanın en etkili yüz kişisi” listesine alır. ABD’nin iş birlikçilerini fonlama merkezi olan NED (Ulusal Demokrasi Fonu) onu konferanslara davet eder. Ülkesinde gayriahlaki ilişkilerinden ötürü hapse girse de (sonunda Kraliyet affıyla çıktı) Batı basını onu demokrasi kahramanı olarak ilan eder.

Anlattıklarımız tanıdık gelmiştir. Komşularla “sıfır sorun” diye yola çıkan Davutoğlu’nun bırakın komşularımızı, dünyanın öbür ucuyla bile ilişkilerimizi dinamitlemesi kimseyi şaşırtmamıştır. Aynı sabotajı Suriye ile ilişkilerde de yapmadı mı? İki ülke tarihlerinin en ileri iş birliği seviyesindeyken Suriye’ye “Batı demokrasisi” ihraç etmeye ve orada bir iç savaş tezgâhlamaya kalkmadı mı? Ve bugün Suriye ile ilişkilerde gelinen nokta ortada. Rus uçağının düşürülmesindeki heyecanlı kabadayılığı hâlâ akıllarda. Davutoğlu’nun dış politikalarıyla Türkiye, Azerbaycan'la bile kavgalı olmayı başarmıştır.

Şimdi “Kılıçdaroğlu’nun birlikte iktidara geleceği dostlar” kontenjanında yer alan Davutoğlu, işte böyle bir dışişleri anlayışına sahipti. Uluslararası ilişkilerde en yapılmayacak şeyi, yani başka ülkelerin içişlerine karışmayı, dahası oralardaki Amerikancıları desteklemeyi kendisine meslek edinmişti. Bakanlığı, Türkiye’nin milli çıkarlarının dışında, kendi gizli emellerinin aleti konumuna düşürmüştü. Şüphesiz onun döneminde Dışişleri merkez bürokrasisine doldurulan FETÖ’cüler de bu operasyonun parçalarıydı.

Acaba kendisi de 4 yıl Malezya’da bulunan Davutoğlu’nun Enver İbrahim’le ilişkilerinin kökeni hangi tarihlere dayanıyor? Zamanında FETÖ’nün de çok etkin olduğu Malezya’da terör örgütünün bu ikili ile ilişkileri ne seviyedeydi? Doğrusu araştırılmaya değer.