Davutoğlu’nun rolü
Susurluk kazası sonrasında derin ilişkileri ortalığa saçılan Tansu Çiller, merkez sağdaki rakibi Mesut Yılmaz’ı karşı cepheden uzaklaştırabilmek için mitinglerde var gücüyle bağırıyordu: “Mesut Yılmaz Perinçek’in yanında, Perinçek’in yanındaa…”
3 Kasım 1996’da Susurluk’taki kazada siyasetçi-bürokrat-mafya üçgeninde oluşmuş gladyo ağı açığa çıkmıştı. Doğu Perinçek, kazadan kısa bir süre önce Tansu Çiller ve Fethullah Gülen’in merkezinde olduğu derin ilişkilere ilişkin MİT raporunu kamuoyuna açıklamış, ardından Çiller Özel Örgütü adlı bir kitapta bu ilişki ağının otopsisini yazmıştı. Mesut Yılmaz’ın gladyo ile hesaplaşmak diye bir derdi yoktu. Ama onu TBMM’de kurulan araştırma komisyonuna ifade veren konumlardan alıp en azından tarafsızlaştırabilmek için bir “öcü” göstermek gerekiyordu. Çiller’in yaptığı buydu. 2003 yılı başları. ABD Irak’a saldırmak için kuzeyden yani Türkiye topraklarından cephe açmak istiyordu. Mazlum bir milletin emperyalist saldırganlığa maruz kalması bir tarafa, ABD ile komşu olacaktık. Meclis’ten kabul teskeresi çıkarsa Türkiye’ye 65 bin ABD askeri konuşlanacaktı. PKK şimdiki gibi sınır ötemizden değil, bizzat ülkemizin içinden ABD ordusunun himayesine kavuşacaktı. Ancak Perinçek önderliğinde İşçi (Vatan) Partisi TBMM üzerinde ciddi bir baskı kurdu. Teskerenin çıkmaması ihtimali belirince Erdoğan AK Parti grubunda konuşmuş ve öcü göstermişti: “Hayır derseniz Doğu Perinçek’e oy vermiş olursunuz.”
Yıl 2011. Sheraton otelde Kılıçdaroğlu ile gizli görüşme yapmasıyla tanıdığımız ABD büyükelçisi Ricciardione Gaziantep çarşısında çeşitli ünlülerin portrelerinin halılara işlenmiş olduğunu görünce, dükkân sahibine sormuştu: “Doğu Perinçek yok mu?” Olmadığını öğrenince rahatlamıştı. İşler yolundaydı, Irak’a yönelik Amerikan saldırısı ve milli güçlere yönelik Ergenekon saldırılarına karşı toplumsal tepki uykudaydı.
Uzatmayalım, bugüne gelelim…
Mersin Emniyeti FETÖ hücre evine baskın yapıyor, il imamını yakalıyor. Çeşitli kanıtların yanı sıra örgütün kapatılan yayınevlerine ait çok sayıda kitaba da el konuyor. FETÖ'cü haber siteleri Kur'an-ı Kerim'e bile el koydular diye haber yapıyor. Davutoğlu TV'ye çıkıyor ve şöyle söylüyor: "Geçen hafta polis bir operasyon yaptı, suç unsurları arasında Kur’anı Kerim tefsirleri var. Bu zihniyet Perinçek’in bir yansıması."
Davutoğlu, Perinçek'i hükümetin gizli ortağı olduğunu söyleyerek Erdoğan’a ve AK Parti’ye Perinçek öcüsü gösteriyor.
Görünen o ki, millet ittifakının muhafazakâr kanadında Babacan daha ağırbaşlı, program açıklayan devlet adamı rolünü oynarken, vatan savunması cephesine Perinçek öcüsü üzerinden vuran sopa rolü Davutoğlu’na verilmiş. Bu role siyaseten bir şans verilebilir mi? Tansu Çiller siyasetten silindi gitti. Ricciardione’nin selefleri pek mutlu değiller. Çünkü Tayyip Erdoğan, BOP eşbaşkanlığını bıraktı. PKK’nın üzerine yürümeye, FETÖ’yü tasfiye etmeye, Rusya ile ilişkileri düzeltmeye yöneldi. Kendisine verilen koçbaşı rolüyle Davutoğlu’nun siyaseten bir geleceği olabilecek mi? İhtimaller muhtelif. FETÖ’den özür dileyip genel af çıkaran, PKK ile açılım masasına oturan, İran ve Rusya’nın uçaklarını düşürüp ABD ile birlikte Suriye işgaline girişen bir düzeni yeniden kurmaya karar verirsek Davutoğlu gibi siyasetçilere çok ihtiyacımız olacak.
Sayın Davutoğlu, yukarıdaki örneklerin gösterdiği üzere, siyasette karşı programın simgelerine hücum etmek üzerinden geçerlilik kazanmış bir iddia olamayacağını görmelidir. Programınızın geçerliliğini belirleyen unsurlar hayattaki karşılıkları yani toplumun özlemlerine ve ihtiyaçlarına cevap verebilme kapasitesi ile ilgilidir.
Tabi madalyonun bir de diğer yüzü var. “Koca koca” partilerin az oy alan bir partiye ve liderine saldırmak zorunda kalmalarının sırrı tam da bu hayattaki karşılık meselesi olabilir mi? Ne bileyim, belki de toplumun özlemlerine ve ihtiyaçlarına cevap veren program tam bağımsızlıktır, üretim ekonomisidir, komşularla dostluktur, Cumhuriyet kültürünün ve kurumlarının ayağa kaldırılmasıdır. Buna hücum etmeyeceksin de neye edeceksin