Değişim başladı alkışlar Ali Koç’a!
Geçen hafta sonu kongre üyesi olduğum Fenerbahçe Spor Kulübü’nün İstanbul’da yapılan Genel Kurulu’na katıldım. Oyumuzu, Ankara’dan bizimle birlikte gelen bazı yakınlarımız ve dostlarımızla birlikte Sn. Ali Koç lehine kullandık.
Sonuç bütün beklentilerin üzerinde yaklaşık yüzde 78 Ali Koç, yüzde 22 Aziz Yıldırım olarak gerçekleşti.
Sn. Ali Koç ve ekibi tartışmasız, çok büyük bir teveccühle tarihi bir zafer kazandı. Sn. Koç, bu süreçteki kararlılığı, mütevaziliği, etik değerlere olan bağlılığı ve müthiş bir çalışma disiplini ile çalışan ekibi ile birlikte samimi olarak alkışı hakkettiler.
Sn. Aziz Yıldırım, keşke böyle bir akıbetle yüzleşmeseydi. Sn. Ali Koç’un adaylığını bizzat kendisi açıklayarak ve efsane başkanlar arasına girip, onursal başkan sıfatı alarak işin başında açıklasaydı.
Neyse, yine de Fenerbahçe camiası, büyük hizmetleri ve FETÖ kumpasına karşı cesur duruşu ve mücadelesi nedeni ile kendisine minnettar olacaktır, olmalıdır.
T. Erdoğan ise hiç gereği yokken, kongreden bir gün önce bir TV programında “tecrübe kazanır, tecrübeli olana oy verilir” anlamında sözler sarf ederek, Fenerbahçe Kongresine ilişkin bir manada 20 yıldır Başkan olan Aziz Yıldırım’ı ima ve işaret etti sanki.
Ama gelin görün ki, Fenerbahçe’nin bilinçli, Cumhuriyet değerlerine gönülden bağlı, takımlarını canı gibi seven, vefakâr ve cefakâr kongre üyeleri, T. Erdoğan’ın işaret ettiği “tecrübeyi” değil, değişimi- niteliği, vizyonu ve yeniliği ezici bir çoğunlukla kabul ettiler. Fenerbahçeli olmayanların dahi bu sonuçtan memnun olduklarını ve sevindiklerini gördük, görüyoruz.
Bu sonuçların, spor ve futbol camiasına olduğu kadar, gelecek seçimlerde “değişim” umuduna ve heyecanına da olumlu yansımaları olacağına dair çok sayıda yorum yapıldı sosyal medyada.
Kuşkusuz ki, siyasetle-sporu karıştırmamak gerekir. Ama karıştıranlara karşı hak ettiği tavrı ve cevabı sandıkta vermek de kaçınılmaz bir ödevdir.
Ne demişler, değişmeyen tek şey değişimdir! Haydi hayırlısı...
***
M. ŞİMŞEK SEVDALILARI YİNE ÜZÜLECEK!
Merkez medyanın ve iş dünyasının bir bölümünde, ülkenin ekonomide içine sürüklendiği bu vahim tablonun bir numaralı sorumlusu ve görevlisi olan bir M. Şimşek sevdasıdır gidiyor ne hikmetse?
Ülkeyi sıcak paraya dayalı ağır borçlanmaya ve tüketime sürükleyen hatalı ekonomi politikalarının sorumlusu da, uygulayıcısı da, T. Erdoğan tarafından 15 yıldan beri Ekonomiden sorumlu olarak Bakanlık ve Başbakan Yardımcılığı görevlerine getirilen M. Şimşek değil midir?
Ekonomi bu haldeyken, “ateşe benzin döken” popülist kararlarla, piyasaya ikramiye, kredi-teşvik boca eden, vergi, prim vb.leri erteleyen, kara paracılara bayram yaptıran mali aflar çıkartan kararların tamamı M. Şimşek’in bilgi-talimat ve sorumluluğu altında yapılmadı mı?
Bankalara yüzde 17-20 ile mevduat toplayıp yüzde 12 ile konut kredisi verme baskısı yapmak, serbest piyasa ekonomisinin neresinde var?
Petrol fiyatlarındaki artışı, seçim korkusuyla Akaryakıt Otomatik Fiyatlandırma Mekanizmasına yansıtmamak, piyasa ekonomisinin neresine sığar?
Fiilen donmuş, geri dönme şansı azalmış milyarlarca liralık krediyi “yeniden yapılandırma” adı altında, yüzdürerek, “Zombi” haline gelmiş şirketlerin riskini, bankacılık sektörüne yıkan uygulamalar piyasa ekonomisinin neresinde yazılır?
Batı bize algı operasyonu yapıyor, faiz lobisi bize kötülük yapıyor diye konuşup, sıkışınca Batıya, finans-kapitalin ayağına koşa koşa giderek, “aman dileyen” davranışlar hangi piyasa ekonomisinin mantığında var?
Bakın dün Mayıs 2018 ayına ait enflasyon rakamları açıklandı. TÜFE yüzde 12.1, ÜFE ise, yüzde 20.16’ya yükseldi.
Fiyatlara şimdi ertelenen zamlar ve ötelenen vergiler yansıtılmaya başlandığında 24 Haziran’dan sonra durumun çok daha vahim olacağı görünüyor.
M. Şimşek’in, Londra’ya seyahatinden sonra 2 gün düşer gibi olan doların, yine eski seviyelerine yükselmesi, ekonomi yönetiminin ne inandırıcılığının, ne de kredibilitesinin kalmadığının en önemli göstergesi maalesef.
Bu gidişatla, Merkez Bankası faizleri yine -yeniden en az 3 puan arttırmak zorunda kalarak yüzde 20’lere çıkaracak, enflasyonun ise M. Şimşek’in açıkladığı yüzde 5’lik hedefin en az yüzde 200 fazlası ile yüzde 15’lere hatta yüzde 20’lere doğru artış trendine girmesi kaçınılmaz görünüyor.
Siz hâlâ M. Şimşek’in demode olmuş, neo-liberal ezberlerini yazdığı tweetlerine bakarak, övgüler düzün bakalım...