Değişim fetişi
Ekrem İmamoğlu’nun son çıkışı kendisine yakın medya dışında özel bir heyecan yaratmadı. Bunun bir sebebi seçmenin psikolojisi. Yenilginin yarası hala sıcak, CHP seçmeni, şimdilik “biraz bekleyip görmekten” yana.
İmamoğlu’nun etkisini azaltan diğer faktör ise Genel Merkez’in yaptığı hamleler. Ekrem Bey, “CHP’de değişim şart!” diyor ya hani, Genel Merkez’dekiler de pek farklı bir şey söylemiyor. Üstelik söylemekle de kalmıyor. Partinin en üst yönetim organının neredeyse tamamı değiştirildi bile.
Bunlara bir de Ekrem Bey’in “mütereddit” hali gelince, “Kurtar bizi Ekrem Baba!” sloganlarının atılma ihtimali hepten zayıflıyor.
DEĞİŞİM FETİŞİ
Türkiye’de solun iki kadim fetişi vardır. Biri birlik, diğeri değişim. Kemal Kılıçdaroğlu son seçimde birlik fetişini fazlası ile doyurdu. Komünistinden sosyal demokratına tüm solcuları arkasına katmakla kalmadı, Erdoğan düşmanlığında birleşen sağ partileri de yanına aldı. FETÖ ve PKK bile Kılıçdaroğlu’na açık açık destek ilan etti. Herhalde bundan daha “beter” bir birlik sağlanamazdı.
Şimdi geriye “değişim fetişi” kaldı. İşte İmamoğlu da buraya oynuyor. Ama değişim derken neyi kast ettiğini anlamak zor.
Ekrem Bey, CHP’de tam olarak neyin değişmesini istiyor? Misal, “CHP Atatürk çizgisinden uzaklaştı, tekrar oraya dönsün.” mü diyor? Yoksa “Bu kadarı yetmez daha da küreselci daha da liberal olmalı.” mı diyor? “CHP’nin sağcılarla birlik olması hataydı sol kimliğine dönsün.” mü diyor, yoksa “Daha da sağcılaşmalıyız.” mı diyor? “HDP/PKK ile bu kadar yakınlaşmak doğru değil.” mi diyor, yoksa bu odaklarla daha fazla yakınlaşmayı mı istiyor?
Bunların hiçbiri değil. Ekrem Bey, ideolojik bir değişimden söz etmiyor, siyasi bir değişimden söz etmiyor, taktiksel, pozisyonel bir değişimden bile söz etmiyor. Sadece “ben Kemal’den daha iyi yaparım” sinyali verip “genel başkan değişsin” demeye getiriyor. Onu da açık açık ifade edemiyor!
Böyle bir değişim formülüne gerçekten değişim denilebilir mi varın siz karar verin.
İDEALLER
Ekrem Bey’in konuşmasında ilginç bir ayrıntı daha var. “İdeallerim için yürümeye devam edeceğim.” diyor.
Farkında mısınız, Ekrem Bey’in ne gibi bir ideali var hiçbirimiz bilmiyoruz!
Dört yıldır yönettiği şehre hizmet bile Ekrem Bey’in idealleri arasında yer alamadığına göre, “idealim” dediği şeyin aslında şahsi kariyer hedefleri olduğu anlaşılıyor. Ne diyelim, yolu açık olsun ama, işin bir de öbür boyutu var. Çünkü İmamoğlu bu hali ile, bunca yıl Kemal Kılıçdaroğlu’nun kariyer hedefleri için kullanılan CHP seçmenine “Gelin sizi biraz da ben kullanayım.” diyor.
TROLLER
Trollüğün tabiatını anlamamız lazım. Yenilgiden sonra suskunlukları en çok bir hafta sürebildi. Şimdi tekrar ortaya çıktılar bas bas bağırıyorlar, küfür ediyorlar, tehdit ediyorlar. Böylesi bir kafadan sağlıklı bir özeleştiri, sağlıklı bir değerlendirme çıkması mümkün değil. Muhalefet bir milim ileri doğru yol almak istiyorsa irili ufaklı trollerini susturmalı. Ancak en önde gelen siyasetçileri, yazarları trollük yaparak ekmek yerken, tescilli troller CHP yönetiminde görev alırken bu mümkün mü bilmiyorum.
HALKA KÜFÜR ORTAKLIĞI
Herkes troller gibi değil, suskunluğu seçenler de var. Ama onların tavrı da ne kadar ahlaki tartışılır. Cumhuriyet yazarlarından biri, acı ve ıstırap içinde kendisine gelen bir mesajı paylaşıyor.
Bir okuyucusu “Artık siyasi konularla ilgilenmeyeceğim, seni de takip etmiyorum, hakkını helal et.” yazmış. O da “Muhalefet siyasetçilerinin bu insanlara karşı bir sorumluluğu yok mu?” diyerek acı içinde paylaşıyor. Ne kadar dokunaklı değil mi?
Maalesef değil. Çünkü kendisine gelen mesajda “muhalif seçmen” aynen şöyle diyor: “Bu …. yaptığım halkı kurtarma çabasından vazgeçiyorum”. Ve bizim Cumhuriyet yazarımız bu sözlerden zerre rahatsız olmuyor.
Kafa bu kafa işte. Sadece seçmeni değil, gazetecisi, yazarı, siyasetçisi hepsi birlikte Türk halkına küfür ediyor. Halkı koyun, kendisini onu değiştirecek üstün bir varlık olarak görüyor. Allah sizi bildiği gibi yapsın...