22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Demedi demeyin!

Uğur Civelek

Uğur Civelek

Eski Yazar

A+ A-

Ağustos ayı başından bu yana küresel ölçekte yaşananlar, pek öngörülebilir türden değildi! Beklentilerin olumsuzlaşmasını engellemek ve panik eğilimlerin yaşanması olasılığını azaltmak için senaryolar üretenler, kendi yalanlarından oluşan tuzaklara yakalanmaktan kurtulamadılar! En güçlüyüm havası ile herkesi aptal yerine koyanlar ise en büyük aptal durumuna düşmekten kaçınamadılar!

Küresel ölçekte siyasi istikrarsızlık endişelerinin yeni rekorlar kırdığı ve güven bunalımının derinleştiği bir dönemden geçiyoruz. Ekonomik beklentiler ise düzenli olarak olumsuzlaşıyor; daha önce deneyimlenmemiş koşullarda el yordamı ile yapılabilenler günün kurtarılmasına yetmiyor. Tahvil piyasalarında son bir yıl içinde yaşanan eğilimler ve geleceğe ilişkin beklentilerdeki dramatik değişim, felaket tellallarını yaya bırakacak türden bir olumsuzlaşma sergiliyor.

Küresel kredi krizinden bu yana geçen on yıl boyunca sorunları ağırlaştırmaktan başka bir şey yapılamadığı açıkça gözleniyor. Küresel ölçekte faaliyet gelirleri azalmaya devam ediyor ve rekabet koşulları olumsuzlaşıyor; faaliyet dışı gelir üreten yüksek kaldıraçlı pozisyonlar ise uzunca bir süredir zarar üretiyor. Söz konusu dönem boyunca küresel borçluluğun ikiye katlanmış olması ise önemli bir kısmının geri dönemeyeceği ve sistemin çökmek üzere olduğu anlamına geliyor.

Siyasiler ve finansal piyasalar kendi kafalarına göre takılıp ortalığı batırıyorlar; sonra da “Cafer’’ yerine koydukları para otoritelerini “bez getir diyerek’’ temizliğe çağırmak dışında pek bir şey yapamıyorlar! Beceriksizlik ve açgözlülüklerin gizli kalabilmesi ve geniş kesimlerin öfkesinin kontrol dışına çıkmaması için başka bir çözüm üretemiyorlar! Bizim gibi kırılgan bazı ekonomiler ise küresel koşullar konusunda tam aksini varsayarak hesap yapmak açmazından kurtulmayı istemeyen bir görünüm sergiliyorlar!

Yakında gelişmeler kontrolden çıkmaya başlayınca, zamanla yeni dönemin taşları yeni koşullara uygun olarak yerini bulacak gibi görünüyor. Fakat o gün gelinceye kadar, körler ve sağırlar birbirlerini ağırlamaya veya başka bir deyişle aldatmaya devam edebilir! Etkili ve yetkili kesimler küreselleşme denilen kuralsızlığın iflas ettiği gerçeğini görmezden gelerek, finansal kesimi altyapının en hayati kesimi olarak değerlendirerek üretimi ve ağırlaşmış sosyal sorunları görmezden gelmeye devam edebilir!

Geniş kesimleri çaresizliğe sürükleyen sorunlar ağırlaştıkça, siyasi zeminlerde sert sarsıntıların yaşanması ve gerçekleri görmezden gelenleri iktidardan göndermeleri kaçınılmaz olacak gibi görünüyor. Geniş kesimlerin talep ve ihtiyaçları ile mevcut kurumsal yapınınkiler uyuşmuyor; ortak payda geometrik bir hızla küçülerek yok oluyor. Eğer durum böyle olmasa idi Arjantin’de yapılan ön seçim sonuçları birilerini çok tedirgin etmezdi! Avrupa Birliği üyelerinde benzer durumlar yaygınlaşmaz, geleceğe yönelik belirsizliklerin yeni rekorlara koşmasına sebep olmazdı.

Bir şekilde başlamış ve yaygınlaşma eğilimi sergileyen ticaret savaşları, başka bir deyişle küreselleşmenin boşluğunu doldurmaya hazırlanan korumacılık hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı bir dönemi müjdeliyor! Bu işin bayraktarlığını yapan ABD Yönetimi ise farkında olamadan tetiklediği sürecin figüranı olmaktan kurtulamayacak gibi görünüyor!

ABD Başkanı, Osaka da Çin Lideri ile yaptığı mutabakata aykırı olarak ek gümrük vergisi uygulama kararı alıyor. Olumsuzluklar bardağı taşmaya ve riskten kaçınma eğilimi devreye girmeye başlayınca, söz konusu uygulamanın bir kısmını ileri bir tarihe kaydırıyor; bu hamleyi Çin’e yapılmış bir jestmiş gibi pazarlamaya kalkışıyor! Piyasalar, eğilimlere bu oranda müdahil olunmasına tepki veriyor; Çin yönetimi ise mutabakata uyulmadığı için misilleme de bulunma kararı alıyor. Birilerinin tüccar mantığı ile kurguladığı pazarlık süreci elinde patlıyor!

Küresel ölçekteki güven bunalımı anormal seviyelerde geziniyor; bu koşulları normal imiş gibi pazarlamak pek olası görünmüyor. Çaresizlik nedeniyle iyimser varsayımlara dayalı hayali hesaplarda ısrar edenler ise hem çok üzülecekler ve hem de kendilerine güvenenleri çok üzecekler!