29 Eylül 2024 Pazar
İstanbul 23°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Demek ki neymiş!?-(TAMAMI)

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

Haber şöyle: “AK Parti Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar’ın Zonguldak’ın Çaycuma İlçesi’nde katıldığı cami temel atma töreninde yaptığı konuşmadaki ‘Dindar bir nesilden kime zarar gelir? Vatana, memlekete, dinine, kendisine, ailesine faydası olur. Ateist, dinsiz bir gençten hiç kimseye fayda gelmez. Kafamızı, gözümüzü de yarsalar, bıçakla da saldırsalar, kurşun da atsalar bu hafta 4+4+4 geçecek” sözlerine, Eğitim-Sen tepki gösterdi. Eğitim-Sen Çaycuma Temsilciliği, yazılı açıklama yaparak ‘Toplumu dindarlar, dinsizler. Ateisler diye kamplara ayrıştırmak ve sadece bir mezhebin, bir inancın sözcülüğünü yapmak, devletin ve devleti yönetenlerin görevi değildir’ dedi.” (Milliyet, 28.03.12)

***

Eğitim-Sen Çaycuma Temsilciliği yanlış yapmış. Özcan Ulupınar gibi ademlere bir tek şu öneriyi yapmak yeter: “Gel kardeşim, hapishanelerde yatan bütün tutuklu ve mahkumlara dindar mı, dinsiz mi olduklarını soralım. Alacağımız cevapların sonuçlarına razı mısın?

Örneğin şu töre cinayeti işleyenlere, boşandıkları kadınları öldürenlere sorulsun; baba ve ana katillerine sorulsun; torununu, kızını, yeğenini, kız kardeşini hamile bırakanlara sorulsun, bunların kaçta kaçı dindar ya da dinsiz?”

Özcan Ulupınar’ın hesabına göre Deniz Feneri sanıkları dinsiz olmalı. Sivas yangıncılarının kaçı dindar, kaçı dinsiz? Gördüğü rüyada kendisini aldatan karısını tam 15 yerinden bıçaklayan adam (Sözcü, 28.03.12) acaba dindar mı, dinsiz mi?

Türkiye’deki dinsizlerin nüfus toplamındaki oranı ne? Yüzde bir bile değil! Ülkede işlenen suçların tamamını dinsizler işlese bile sayıları yetmez! Son on yılda, AKP döneminde, işlenen suçların failleri arasında bize bir tek dinsiz ve Allahsız göstersin şu Özcan Ulupınar.

***

Sadece iktidar partisinin değil bütün siyasal partilerin, bu türden konuşmalar yapan, iddialar ortaya atan milletvekillerinden, yöneticilerinden hesap sorması beklenir ama bizim Türkiye’de böyle bir şey beklememiz son derece iyimser ahmaklık olur.

Örneğin, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa İsen, “Muhafazakar kesimin nasıl bir demokrasi anlayışı varsa, ‘muhafazakar estetik’ ve ‘muhafazakar sanat’ın yapısını oluşturmak gibi bir yükümlülük içindeyiz” (Vatan, 26.03.12) demiş.

Elbette, herhangi bir muhafazakar kesimin kendine özgü bir demokrasi anlayışı olamaz. Demokrasinin tanımı tektir. Demokrasinin muhafazakarı ya da asrîsi olmaz. Bu türden ayrımlar yaparsanız, günümüzde olduğu gibi, demokrasiyi bacağından kasap çengeline asarsınız.

Üzülerek söyleyeyim ki muhafazakar estetik de mümkün değil. Ancak, evrensel estetik ölçütlerine göre, bazı sanat yapıtları muhafazakar, bazıları öncüdür. Örneğin manzumeci Necip Fazıl’ın manzumeleri muhafazakardır, Nazım Hikmet’in dizeleri öncü ve moderndir.

Bir zamanlar Kültür Bakanlığı Müsteşarlığı yapan Türk Dili ve Edebiyatı profesörü Mustafa İsen’in Alman Nazileri gibi, İtalyan Faşistleri gibi totaliter estetik peşinde olması şaşırttı beni. Özgür ve demokratik toplumlarda hiç kimse sanatsal yaratı biçimlerini ve yöntemlerini kalıplara dökemez. Muhafazakar Jdanov’lara Türkiye’nin kesinlikle ihtiyacı yok.

***

Bir başka örnek: CHP’nin müftü emeklisi İstanbul Milletvekili İhsan Özkes de “Karl Marx, ‘Din halkların afyonudur’ dediğinde İslamı tanımıyordu. Eğer İslamı tanımış olsaydı, ‘din afyondur’ sözünü kesinlikle söylemeyeceğini düşünüyorum. Onun yaşadığı koşullarda ve kast ettiği din halkın afyonu sözsünde İslam yoktur. Onun kast ettiği o günkü düzende sömüren kilisedir. O sözü İslama dair algılamak yanlıştır. Marx İslamı tanısa belki Müslüman olurdu, neden olmasın.” (Vatan, 26.0312) demekte.

Kuşkusuz Marx, doğu toplumlarını da İslamı da İhsan Özkes’ten çok daha iyi tanıyordu. Marx’ın sözünü ettiği “din” halkların sömürülmesine izin veren din adamlarının dinidir. Soysuz din adamları bizzat “din” değildir. Soysuz din adamı da, siyasetçi de İslam coğrafyasında mebzul miktarda bulunmaktadır.

***

Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Bursa’da yapılan “Bediüzzaman Said Nursi Haftası” programında yer alan bir toplantıda, “İngiliz işbirlikçisi” Said Nursi için “O bir yiğit ve kahramandır” demiş (Yurt, 26.03.12). O bir politikacıdır, Said Nursî gibi bir meczubun büyük bir düşünür olduğunu da ileri sürebilir.

Ama o toplantıda “Hayatı, fikirleri ve yaptıkları ile Bediüzzaman Said-i Nursi bizim için muhteşem bir örnektir” diyen Bursa Valisi Şahabettin Harput özel hayatında (almasa daha iyi ya) bir meczubu kendine örnek alabilir. Ama bir valinin o toplantıda işi ne?

Başbakan yardımcısı, valiye, “Sizin ne işiniz var burada?” diye neden sormuyor, hakkında neden soruşturma açtırmıyor?