Demokrasi özürlü müyüz?
Demokrasi var mı yok mu? 1950’de geldi Türkiye’ye. Hala var mı yok mu tartışıyoruz. Anlaşılan uymuyor demokrasi bize. Belki de demokrasi özürlüyüz diye düşünüyorum. Seçmen var, oy var gizli oy var aleni tasnif var ama bir türlü olmuyor olmuyor. Sandıktan her şey çıkıyor da demokrasi çıkmıyor. Aslında benim sırılsıklam demokrasi yanlısı olduğumu herkes bilir. Bunun için yaptığım mücadelelerle başıma gelen pişmiş tavuğun başına gelmemiştir. Şansına yaşıyorum şimdi. Bu günkü demokratik hükümet karşısında ne yalan söyleyeyim ben bizim kuşağımızdaki tek parti sistemini arıyorum. Bugün Rus halkı ve Türki devletlerin eski Sovyet Rusya’yı aradıkları gibi.. Ancak bizim konumuz Fenerbahçe. Pek siyasete dalmak istemiyorum. Çünkü yadırganır.
Peki Fenerbahçe’de demokrasi var mı? Türkiye’yi yönetenler, demokrat olmazsa, yönetim demokrasi olmazsa Fenerbahçe’de nasıl olacak? Bir anlamda Fenerbahçe küçük çapta devletin bir kopyası. Aynı olaylar sergileniyor. Aynı sonuçlar alınıyor. Eğer bir kulübün seçmenleri kongre süreci içinde yedirilip, içiriliyorsa bu süreç içinde onlarca mameze büyük restoranlarda izzet ikram ediliyorsa, onların gereksinimleri sağlanıyorsa, seyahatlere götürülüp, ceplerine maç bileti konuyorsa, başkan kendi listesini tepeden inme belirliyorsa, kongrede oy almak için 6-7 bin kişinin aidatını ödüyorsa, devlet büyükleri ve aileleri giriş aidatı vermeden üye olabiliyorsa, kulüp içindeki müesseselerin hiçbir özgürlüğü yoksa, yukarıdan kumanda ile çalışıyorsa, kulübün haysiyet divanı üyeleri vicdanından öteye sadece kulüp başkanının emri ile çalışıyorsa, denetleme kuru da aynı şekilde ise yapılan usulsüzlükleri korkudan ortaya koyma olanağı yoksa böyle bir yönetim biçiminin terminolojideki neresidir siz söyleyin.
Hafızamda kalan bir anı. Ali Şen başkan. Dağlara taşlara yazılıyor. Her açıdan güçlü bir insan. Zaman geliyor. Eleştirilmesi gerekiyor. Ama bir türlü cesaret edilip, kendisine söylenemiyor. Böyle bir özgürlükleri yok. Ama akıllı adam Ali Şen. Bir şeyler hissediyor. Boğaz’da yemek düzenliyor. Arkasından ne konuşulduğunu duymak istiyor ve garsona talimat veriyor. Ben kalkınca sen bu insanları dinleyip bana anlatacaksın diyor, rol icabı tuvalete gider gibi yapıyor. Masadan kalkarken yöneticiler de ayağa kalkıyor. Ama Ali gidince lafın bini bir para. Garson da arkasından konulanları Ali Şen’e anlatıyor. Gördünüz mü Kulüplerdeki demokrasiyi?
Türkiye’ye 1950’de demokrasi geldi ama Fenerbahçe Kulübü gitgide demokrasiden uzaklaştı. O dönemin Fenerbahçe’sinde seçimlerin nasıl yapıldığını, rakip başkan adaylarının birbirlerine nasıl davrandığını ve demokrasinin nasıl işlediğini daha önce ayrıntılı olarak anlatmıştım. Tekrarlamak istemiyorum.
Not: Sevgili Ali Şen’in torununu trafik kazasında kaybettiğini üzüntü ile öğrenmiş bulunuyorum. Büyük bir acı. Allah sabır versin.
YÜKSEK DİVAN GERÇEĞİ!
Fenerbahçe’de bir yüksek divan kurulu var. Yüksek sözcüğü olduğuna göre önemli bir müessese galiba. Yoksa kolay kolay bu sıfat verilmez. Diğer kulüplerde böyle bir olay var mı bilmiyorum. Divan Kurulu bir anlamda senato ve okumuşlar meclisidir. Belirli bir süre Fenerbahçe de çalışmış ve emek vermiş yaşlı insanlardan kurulu bir müessese. Kuruluş amacı da bu... Bu kurulda, kulübün önemli meseleleri konuşulur, tartışılır ancak nihayetinde karar mercii Yönetim Kurulu’dur. Divan Kurulu bir öneri müessesesidir. Ne var ki bu müessese son yıllarda amaçlarından tamamen sapmış durumda. Toplantıda, sadece kayıkçı kavgaları ve “geyik muhabbeti” yapılmakta. Dişe dokunur hiçbir konu gündeme gelmez. Gelse de tartışılması herkesi rahatsız eder. Giderek önemini kaybeden bu toplantılara gelenlerin sayısı azalmaya başladı ancak bulunan bir çare ile toplantı sabahları ilgiyi arttırmak için “brunch” verilmeye başlandı. Evinde kahvaltı yaptıktan sonra bu bruncha katılanların sayısı artmaya başladı. Kaliteli bir brunch bu aslında.. Her şey var derde devadan gayri. Ne var ki böyle bir durumda karınlarını iyice doyuran katılımcıların, toplantıda değil konuşmak ayakta bile duracak mecalleri kalmıyor. Kiminin şekeri, kimin kanında üre fazla. Uyumakta haklılar. Bu sırada haklarında idam kararı bile verilse umurlarında olmaz. Konular ne kadar önemli olursa olsun 10:30 gibi başlayan toplantıda 2 saat içinde salon boşalmaya başlar. Hatta yöneticilerin de canı sıkılır ve toplantıyı terk ederler. Ne kadar önemli konu olursa olsun ben; 75 yıldır bu kurullara katılan biri olarak toplantının saat 17:00’ e kadar sürdüğünü görmedim.
Geçtiğimiz Pazar günü Divan Kurulu’nda yeni yapılan tüzük tadili tartışması vardı. Tam anlamıyla statükocu, kayırıcı ve de hayalci bir tadil teklifi vardı ortada. Sanırım başkanın tüzükte yapılacak olan değişiklik ile bir milyon üye kaydederek hem ekonomik olarak güçlenmeyi hem de tüm herkese kafa tutabilecek nitelikte bir ütopya oluşturmayı düşünüyor. Kongrede üyelerinin bu öneriye karşı nasıl harekete edecekleri merak konusuydu. Ama bana göre bu toplantılar, eski Yeşilçam filmleri gibi başından sonu belli olur. Bu hususu bildiğimden arkadaşlara “Kimse fikrini söylemeyecek muhtemelen” diye belirttim ve hatta iddiaya girdim. Dediğim gibi de çıktı ve tadil önerisi oylama ile kabul edildi. Bu toplantılara artık pek katılmıyorum. Yıllarca mevcut düzen karşısında görüşlerimi söyledim. Herkes “Bravo Kapitane” diye arkamı sıvazladı ama sonuçta bir baktım ki arkamda 10 kişi bile yok. Artık yaş da kemale erdi ve bu nedenle artık katılmamaya çalışıyorum.
FB, TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK SİVİL ÖRGÜTÜ!
Fenerbahçe Kulübü derneğinin yeni tüzüğü Aziz Yıldırım’ın isteği doğrultusunda kabul gördü. Bu hususta çok çalıştı başkan. Kongre’nin başında %10’luk çoğunluk güç sağlandı. Bu bilgileri toplantıya gidenlerden öğrendim. Merak ettiğim bir konu var. Bu durum karşısında üyeler ne düşündüler?. Tüzük hakkında Sayın Başkan Yıldırım’ın çeşitli açıklamaları oldu. Demokratik bir tüzük yaptık dedi. Bundan evvelki tüzükler antidemokratik mi idi? Başka türlü yapılamaz ki. Dernekler yasası zaten demokratik. Başka bir açıklamasında ise Fenerbahçe için Türkiye’nin en büyük sivil örgütü olduğunu açıklıyor. Demek ki. Fenerbahçeliler de bu örgütün üyesi oluyor. Çok alerjik bir kelime kullanmış. Eskiden bu sözleri kullansaydı sorunlar doğabilirdi. İlahi başkan bu toplum düzeni içinde ne söylesen ne yapsan haklısın!