23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Deniz Köpüklerinin Çocuğu Afrodit

Yaşar Atan

Yaşar Atan

Eski Yazar

A+ A-

Adı, “gökyüzü“ anlamına gelen tanrı Uranus’un Akdeniz’e saçılan hayalarındaki tohumlarla, denizin köpükleri döllendi. Ve bu olaydan sonra, güzeller güzeli bir kız çocuğu dünyaya geldi: Yunancada “köpük” anlamına gelen “afr”dan türeme ve “köpüklerin çocuğu” anlamında Afrodit adını verdiler ona.

AKDENİZ’İN KÖPÜKLERİNDEN DOĞDU

Doğar doğmaz da, ona yardımcı olmak üzere, elindeki yay ve oklarla, istek tanrısı yaramaz Eros geldi hemen yanına. Daha sonra gelen Dört Mevsim Tanrıçaları onu bir güzel giydirip kuşattılar; takılar taktılar, allayıp pulladılar... Sonra da ellerinden tutup hep birlikte Kıbrıs’ta karaya çıkardılar. Oradan da bulutların üstündeki Olimpos Tanrılar Ülkesi’ne, Baştanrı Zeus‘un sarayına doğru yolcu ettiler...

Deniz Köpüklerinin Çocuğu Afrodit - Resim : 1
Aşk tanrıçası Afrodit’in doğumu

Bu yolculuk sırasında Afrodit’in yürüyüp geçtiği topraklardaki uyuyan sular birden ürperek uyanıyor ve bembeyaz, kıpkızıl çiçekler püskürüyordu her taraftan. Artık yer gök onun parlaklığıyla ışıl ışıl aydınlanıyordu. Birara tanrıça Afrodit, eğilip ayaklarının altında açan o mavi menekşelerden birini koparıp saçlarının arasına iliştirdi…

Olimpos’taki saraya vardığında da, toplantı halindeki tanrılar, böylesine bir güzeli aniden karşılarında görünce hemen ayağa kalktılar. Gerçekten de Olimposlu bütün tanrı ve tanrıçalar, böylesi bir güzellik karşısında şaşkına döndüler!

OLİMPOS’TA BİR DÜĞÜN ŞÖLENİ

Bir gün Olimpos sarayında bir düğün şöleni düzenlendi. Tatsızlık çıkartır endişesiyle çağrılmayan kavga tanrıçası Eris dışındaki bütün tanrı ve tanrıçalar, orada eğleniyorlardı. Ne var ki eğlencenin tam ortasında Eris, gene de yapacağını yaptı; Baştanrı Zeus’un masanın üstüne havadan bir altın elma düşürüverdi!.. Masada Zeus’un karısı tanrıça Hera, kızı tanrıça Atena ve sonradan Olimpos’a gelen güzelik tanrıçası Afrodit vardı…

Deniz Köpüklerinin Çocuğu Afrodit - Resim : 2
Baştanrı Zeus ve karısı tanrıça Hera

Hemen tanrıça Hera ve kızı Atena, altın elmayı kaptılar! Üzerinde; “Baştanrı Zeus bu elmayı masasında oturan tanrıçaların en güzeline sunsun!” diye bir yazı vardı. Baştanrı Zeus, zıpkın yemişçesine bir süre donakaldı! Çünkü karısı tanrıça Hera da, kızı Atena da oradaydı. Her biri zaten kendini evrenin rakipsiz güzeli sayıyordu! Üstelik sonradan Olimpos’a gelen, ama güzelliğiyle gerçekten evreni büyüleyen tanrıça Afrodit de masasında otuuyordu. Baştanrı Zeus bu netameli seçicilikten kurtulmak için, üç tanrıça arasında ve Kazdağları‘nda bir güzellik yarışması düzenlenmesini önerdi. Yarışmayı kazanan altın elmayı alacaktı!.. Dünyada yapılacak bu ilk güzellik yarışmasına, Troya kralının oğlu prens Paris’in hakemlik etmesi uygun görüldü. Bu yakışıklı delikanlı, Edremit yakınlarındaki Kazdağları’nda çobanlık ediyordu...

Deniz Köpüklerinin Çocuğu Afrodit - Resim : 3
Kazdağları’nda, Altın Elma Güzellik Yarışması

Yarışmaya katılan bu üç tanrıçadan her biri, birinci seçilme karşılığında bir rüşvet önermek üzere, gizli gizli Paris’in Kazdağları’ndaki çoban kulübesine gitti. Kulübeye ilk giden Zeus’un karısı Hera, bütün Asya kıtasının imparatorluğunu sundu rüşvet olarak. Ne var ki Paris öyle mal-mülk delisi değildi. Troya ülkesi, hem halka hem kendine çoktan yetip artıyordu... Daha sonra giden tanrıça Atena da, bütün dünyaya yayılacak ün ve şan önerdi ona... Paris bu rüşvete de içinden gülüp geçti:

Deniz Köpüklerinin Çocuğu Afrodit - Resim : 4
Aşk okları salan yaramaz Eros

Çünkü ülkesinin onu tanıması bile yeterliydi... En sonunda Afrodit geldi kulübesine. Ve Paris, tanrıçayı görünce çarpılmışa döndü! Çünkü Afrodit’in yanındaki Eros, elindeki yayla onun yüreğine aşk okları salmıştı... Tanrıça, çobanın önünde şal ve entarisini savuraraktan bir oyuna başlar gibi kırıttı; birkaç kez havada döndü... Sonra Paris’e yaklaşıp; “İşte, sana benim kadar alımlı olan Yunanistanlı güzel Helena’nın aşkını öneriyorum!” dedi ve gözden kayboldu...

Deniz Köpüklerinin Çocuğu Afrodit - Resim : 5
Afrodit, güzel Helena’yı Paris ile tanıştırıyor

Bir süre sonra Zeus’un huzurunda yapılan yarışmada hakem olan çoban Paris, tanrıça Afrodit’in tanrıçaların en güzeli olduğunu açıklayıverdi!..

Böylece evren güzeli seçilen Afrodit de, birara Yunanistan’a giden Paris’e verdiği sözü tutmak üzere, yaramaz Eros’u görevlendirdi. Eros da aşk okları gönderip Yunanistan’daki güzel Helena’yı Paris’e deli divane âşık etti. Ne var ki apar topar Paris’le kaçıp Troya sarayına gelen güzel Helena; Ege’nin iki yakasında oturan komşu ve kardeş halkların, yıllarca birbirlerine düşman kesileceklerinin henüz bilincinde değildi.

Velhasıl tanrıça Afrodit’in iyi ve kötü serüvenleri bitip tükenir gibi değildi! Çünkü o hem göksel hem de dünyasal aşkı birleştiriyordu kişiliğinde. O yüzden gözüne kestirdiği tanrıların ve bazı ölümlülerin yüreklerini tutuşturup onları hep olağanüstü serüvenlere itiyordu... Örneğin kral Minos’un kızı Aryadne; Afrodit yüzünden gönlünü ülkenin düşmanı Teseus’a kaptırdı ve Teseus’un Labirentos’a girip canavarı öldürmesi için bir yumak iplikle ona yardımcı oldu. Ne var ki Teseus da onu ıssız bir adada yapayalnız bırakıp gitti!.. Gene Afrodit’in kıskançlığı yüzünden nice ölümlü kadınlar, onun şerrine uğrayıp anlatılmaz acılar çekti... Söylediğimiz gibi, Afrodit’in buyruğundaki Eros, hedefini hiç şaşırmayan iki çeşit ok kullanırdı: Biri, vurduğu gönülleri sevgi ve sevinçle doldurur; öteki de inanılmaz ölçüde öldürücü tutkuların sarmalında kıvrandırırdı..

Kısacası Afrodit’in Eros aracılığıyla gönüllerini yaktığı kurbanlarının listesi çok uzundu!

Hiçbir güç, evrenin bu delişmen tanrıçasını bir yerde bağlı tutamazdı; ne Olimpos’ta, ne de dünyamızda!.. Ama Afrodit’in en sevdiği ve sevildiği yerler, Akdeniz ülkeleriydi. O yüzden bu ülkelerden hangisine gitse, yürüdüğü toprakların altında uyuyan tohumlar aniden çatlar ve ürpererek uyanan sular yeryüzüne çıkıp dağ bayır demeden, coşa coşa akmaya başlardı. Ve bütün Akdeniz baştan sona bereket kesilirdi... Çünkü üremenin ve üretmenin tanrıçasıydı o. Gene bu arada Afrodit, en soylu ozanların, yanık müzisyenlerin, mermere can veren heykeltraşların da en yakın dostuydu...

O yüzden bütün bu sanatçılar, binyıllardır hep onun saldığı o aşkla yandılar ve o aşkla bestelerinde, resimlerinde, şiirlerinde ve yonttukları mermerlerde en güzel Afrodit’i yaratmaya çalıştılar...

oOo

(*) : (*) Mitolojiyle ilgilenen okurlarımız için son çıkan kitabımız:

HOMEROS’UN İZİNDE – İLYADA ÖYKÜLERİ

(Boyalı Kuş Yayınları)

Deniz Köpüklerinin Çocuğu Afrodit - Resim : 6