23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Denize sevdalanmak!

Ethem Gönenç

Ethem Gönenç

Eski Yazar

A+ A-

Suyla yolculuğumda Köyceğiz, Ekincik Koyu’na demir attım. Ege ve Akdenizi teknesiyle karış karış dolaşmış bir deniz sevdalısı, İclal Elgün Sarp ile söyleşecektik. Tam çıpamı ayarlarken “merhaba Ethem Bey” diye biri seslendi. Bakındım, yanımdaki Altera adlı tekneden İclal el sallıyordu. Yanaştım ve atlayıverdim Altera’ya, İclal;
“Hoşgeldiniz ! Ethem Bey, bence insan olarak en büyük yanılgımız nedir biliyor musunuz, dünyanın tek sahibi olduğumuza ve doğadaki her şeyin sanki sadece bizim için yaratıldığına inanmamız. Bu yanılgıyla; dünyanın üstüne çökmüş bir karabulut gibi fütursuzca tüketip, doğayı değiştiriyor, bozuyor ve zarar veriyoruz. Keşke insan doğanın bir parçası olduğunu kabul ederek “bütünün” ayırdına varabilse, doğaya rağmen değil, doğayla birlikte hareket edebilse, onu koruyup kollasa ve “gerçek iyilik” hakim olsa dünyamıza!”
Denize sevdalanmak
“Ancak kırklı yaşlarda farkına varabildiğim efsunkar deniz, o zamana kadar hiç denizcilik deneyimi olmayan bana, içimde başka bir “ben”in var olduğunu gösterdi Ethem Bey! Bu yeni ben;
saatlerce dalgalarla boğuştuktan sonra anne kucağı gibi şefkatli limanlara vardığında, daha önce hiç hissetmediği müthiş bir tatmin ve haz duygusuna kapılıyor,
saçlarını uçuşturup yüzünü yalayan rüzgarın getirdiği tuza karışmış kekik kokusunun, yakınlardaki bir adanın habercisi olduğunu anlıyor,
güneşin ilk ışıklarıyla başlayan günün; doğumun, yeni başlangıçların ve umudun müjdecisi olduğunu biliyor ve yeni güne şükrediyor,
güneşin batarken gökyüzünü ve denizi kıpkızıl boyamasını hayranlıkla seyrediyor, kızıl topun suya değdiği o küçücük zaman diliminde neredeyse “cıss” edişini duyabiliyor,
gün batımının çağrıştırdığı hüzünlü ölümün, evrendeki süreçlerin doğal bir aşaması olduğunu kavrıyor,
kent ışıklarından göremediğimiz yıldızların nasıl da üzerimize yağacak kadar çok sayıda, gökyüzünü ışıl ışıl donattıklarını bir şölen gibi izleyebiliyor artık.”
Denizin öğrettikleri
“Ethem Bey, artık hayatta hırpalayarak da olsa çok şey öğreten harika bir öğretmenim var, Deniz!.. Bakın neler öğretti;
Rüzgarı, dalgayı tam karşına alıp da asla bir yere varamazsın. Rüzgara, dalgaya rağmen değil, onlarla birlikte ve onlara uyum sağlayarak hareket etmelisin.
Denizin ve rüzgarın gücüne saygı göstermelisin. Ne kadar iyi denizci olursan ol, bu güçleri hafife almamalısın. Bilki onlar senden üstündür.
Denizde planlarının yeni koşullara göre her an değişebileceğini bilmelisin. Sen, kontrol edemeyeceğin o değişen koşullara uymalısın.
Kötü olasılıklar için her zaman önlem almalısın, ancak sen önlem aldın diye onlar gelmemezlik etmez, bilesin. Gerçekleştiğinde, kadere boyun eğmeli ve tevekkül göstermelisin.
Akıp giden hayata direnmek yerine, değiştirebileceklerini değiştirip, değiştiremeyeceklerini kabul edip, hayatla birlikte su gibi akmalısın.
Dilerim ki berrak lacivert suların teknelerimizin altından fışırdayarak akıp gitmesi gibi, hayatlarımızda keyifle aksın Ethem Bey!”
Aksın be İclal dedim, berhudar ol..
Hadi rastgele!