27 Aralık 2024 Cuma
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Depresyondayım! (112)

Mustafa Mutlu

Mustafa Mutlu

Eski Yazar

A+ A-

Abdullah Gül, altı aydan fazla bir süre Cumhurbaşkanlığı’na ait Huber Köşkü’nü işgal etti.

55 güvenlik görevlisi ve 45 hizmetliyle paşalar gibi yaşadı.

Bu altı aylık işgal, devlete yüz binlerce liraya mal oldu.

Bugün itibarıyla bu konuda tam 112 yazı yazdım.

Hatta 100’üncü yazının yayınlandığı gün sizinle birlikte Tarabya’ya gidip Huber’in önünde “çay içme eylemi” bile yaptık...

Ancak o, bu çay içme eylemine kadar ağzını açıp da tek söz söylemedi.

Sonra işlerin sarpa sardığını görmüş olmalı ki, 103’üncü yazıdan sonra konuştu... Huber’den taşınmaya başladıklarını söyledi.

Köşkteki kişisel eşyaları belli; alt tarafı birkaç parça giysi, bir de hanımefendinin ıvır zıvırları...

Yok; öyle değilmiş...

Onların taşınmaları hâlâ bitmedi...

***

Tam “Bu macera da burada sona eriyor” diye sevinirken, dün bu sütunlarda okuduğunuz gelişmeyle neye uğradığımı şaşırdım.

Devletin köşkü Huber’den resmen ite kaka çıkardığımız Gül Hazretleri, bu kez de yine devletin Maslak’taki Ayazağa Kasrı’nı 49 yıllığına kapatmış!

Kendi adını taşıyan sözde bir demokrasi vakfı kurup, Milli Saraylar’a ait bu kasrı, vakfına 49 yıllığına tahsis ettirmiş...

“Kendi evim” dediği ama nasıl aldığını bir türlü açıklamadığı Kanlıca’daki 20 milyon liralık saray yavrusunda yaşayıp, Maslak’taki Ayazağa Kasrı’nı da çalışma ofisi olarak kullanacakmış...

***

Hani yaptığı açıklamada demişti ya, “Hayatım boyunca hiç kendi evimde oturmadım. Hep lojmanda ya da kamuya ait evlerde oturdum” diye...

Anlaşılan, fena alışmış:

Emekli oldu ama devlet malını terk etmeye bir türlü yanaşmıyor!

Kapıdan kovsanız bacadan giriyor.

Köşkten atsanız kasırdan çıkıyor.

***

Kısacası; yoruldum dostlar...

Hatta depresyona girdim!

Bu nasıl bir “beleş aşkı”dır ki; bir insanı bu hale getirir; çözemedim!

Onun adına ben sıkıldım...

***

Bu yüzden bugünlük bu kadar...

Ne Günün Sorusu’nu yazacağım ne de “isyan” edeceğim bugün...

Depresyondaki herkesin yaptığı gibi yorganı başıma kadar çekip bu kabustan kurtulmaya çalışacağım...

Bana ayrılan sütunların yarısını bugünlük boş bıraktığım için affedin beni...

Yarın kaldığımız yerden devam ederiz...

Dedim ya ruh halim hiç iyi değil:

Utanıyorum, sıkılıyorum, kaçmak, yok olmak istiyorum...

Biliyorum; bu durumda olması gereken kişi ben değilim ama ben zaten bu duyguları 112 gündür uğraştığım o kişi adına yaşıyorum!

Çünkü onun işi var:

Bedavaya kapatacak yeni “devlet mülkleri” arıyor!