Derbi ve gerçekler
YAZI günüm geldi çattı ama kafamda bin bir düşünce, bir türlü spor yazısına odaklanamıyorum. Aklıma doların önlenemeyen yükselişi yüzünden herkesin alım gücünün düşmesi geliyor. Futbolcular ve teknik adamlar rahat çünkü anlaşmaları dolar ya da avro üzerinden olduğu için bir kayıpları yok. Hatta daha da zenginleştiler ama bırakın bir günü, her saat başı değer kazanan dolar yüzünden futbolcu ve teknik direktörlerimizle dolar veya avro üzerinden anlaşma yapan kulüplerimiz anbean fakirleşiyor.
A Milli Futbol Takımımızın Cebelitarık Milli Takımını 6-0 ve deplasmanda da Karadağ'ı 2-1 yenmesiyle bir an mutlu olurken, doların artışı sonucu asgari ücretin 270 dolar civarına indiği gerçeğiyle karşı karşıya kalınca, gözüne araba farı gelen tavşan gibi yüzümdeki gülümsemeyle donup kalıyorum.
RÜYADAN UYANMAK...
Şükrü Saracoğlu stadı 50 bin kişilik. Cebelitarık ülkesi tüm nüfusuyla, çoluk çocuk, yaşlı genç demeden hep beraber stada gelse tribünlerde 17 bin kişilik yer boş kalır. Cebelitarık'ın nüfusu 33 bin küsur ama işsizlik yüzde 2,5 ve kişi başına düşen yıllık milli geliri de 60 bin 300 sterlin yani 900 bin lira civarı. O yüzden adamlar 6 tane gol yese de, hiç umursamadan sarmaş dolaş gidiyorlar. Mutluluk katsayıları yüksek, yarınları için endişeleri yok.
Bizim gibi açlık sınırında yaşarsan sıkıntılarını unutmak için tek mutluluk kaynağın sahalarda alınan sonuçlar olur ama milli maçlar bitti ve kısa süren rüyadan uyandık. Doların yükselişiyle biraz daha fakirleştiğimiz gerçeği tüm acımasızlığıyla ortaya çıktı.
Dolar aldı başını gidiyor. Akıntıya kapılan kayığın içindeki kişiler gibi çaresizce kaderimize razı vaziyette yolun sonunu bekliyoruz. Diyorlar ki sen spor yaz, bırak bu işleri. Tamam da her gün fakirleşirken nasıl futbol afyonuna kendimi kaptırabilirim ki, sanki her şey güllük gülistanlıkmış gibi...
ELİM KLAVYEDE AKLIM DÖVİZDE
Bu hafta Galatasaray-Fenerbahçe derbisi var, elim klavyede ama aklım dolarda. 2019'un mart ayıydı. O zamanki hazine bakanının "dolara yatırım yapanlar yanar" sözüne güvenerek, o günkü kur olan 5,50 liradan dolar olarak borçlanan fanatik Galatasaraylı akrabam, doların 11 lirayı geçmesi üzerine ilk defa derbiyi hiç umursamıyor. Her hafta benimle futbol muhabbeti yapan akrabam ilk defa "bırak derbiyi yandık, yandık..." diyor. Çünkü derbiyi düşünecek durumu ne yazık ki yok. Anlayacağınız, dolar artınca, futbol derdine çare olamıyor.
Bendeniz'in seslendirdiği bir şarkı vardı; "Güvendiğim dağlara kar yağdı" diye. Durumumuz aynen böyle. 2015 yılında dolar 2,58 lirayken cumhurbaşkanı "Dolara yatırım yapan yaya kalır" dedi, güvendik. Sonra da 2019 yılında Maliye ve Hazine Bakanı olan Berat Albayrak "Dolara yatırım yapma amacıyla, 6 liradan bugün dolar toplayıp, 10-11 lira olmasını bekleyenler var" dedi, yine güvendik. Dolara yatırım yapmadık ve bu yüzden birikimlerimiz eridi gitti, araba bile alamadık, hakikatten "yaya" kaldık. Bakanımıza inanıp bekledik ama sonuçta da dediği gibi yandık...
TEK ÇARE ÜRETİM
Oysa bu döviz belasından kurtulup ülke olarak refaha kavuşmanın reçetesi belli: Cumhuriyetimizin kuruluş ayarlarına tekrar sıkı sıkıya sarılıp üretmekten başka çare olmadığını anlamak için ekonomi profesörü olmaya da gerek yok.