22 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Devlet değil de siz küçülseniz Rahmi Bey?

Utku Reyhan

Utku Reyhan

Gazete Yazarı

A+ A-

Hangi iktidar gelirse gelsin Türkiye’nin en büyüğü olmaya devam eden Koç grubunun aile reisi Rahmi Koç son açıklamalarıyla gündemde. Rahmi Bey, devlette fazla kişinin istihdam edildiğini söylüyor. Tam ifadesi şöyle:

"Devlette 5.5 milyon kişi çalışıyor. Buna askerler dâhil değil. Dolayısıyla 2 milyon kişiyle bu devlet rahatlıkla döner.”

Asıl konuya gelmeden bir iki düzeltme yapalım. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığının Eylül 2023 verisine göre, kamuda 5,5 milyon değil, 5,1 milyon kişi istihdam ediliyor. Bu sayının içerisinde sadece memurlar değil, işçiler de yer alıyor. Bu sayı yalnızca genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerini değil, KİT’leri, belediyeleri ve belediye iştiraklerini de kapsıyor. Ayrıca subay, astsubay, sözleşmeli erbaş ve sözleşmeli erlerden oluşan Ordu mensupları da bu sayının içinde.

‘DEVLET HANTAL’

FİKRİ Rahmi Bey 2 milyon kişiyle bu devletin döneceğini neye göre düşündü? Neden 3 milyon, 2,5 milyon ya da 1,5 milyon değil de 2 milyon? Gibi dizisinde Yılmaz’ın hesapsızca yumurta haşlayan İlkkan’a sorduğu gibi: Seni 14. yumurtada durduran ne oldu? Bunun bir cevabı yok. Ya da İlkkan’ın cevabı gibi bir cevabı var: Kâfi olduğunu hissettim. Rahmi Bey, incelemiş ve hesap etmiş değil. Sadece çarpıcı olsun, milletin zihninde “kamuda istihdam çok fazla” fikri kalsın istiyor.

“Kamuda şişkinlik var”, “Devlet obez ve hantal” söylemi 1980 sonrası neoliberal-özelleştirmeci dönemde millete ezberletildi. Neden? Çünkü bu TÜSİAD ekibi, devletin dolayısıyla milletin zenginliklerine üç kuruşa çökmek istedi. Ve çöktü de. Tekel konumunda olan çok sayıda kamu işletmesi, Özal, Çiller, Yılmaz, Ecevit, Erdoğan iktidarları döneminde elden çıkarıldı. Eğitim ve sağlık gibi temel alanlar da piyasaya açıldı. O kadar ki, bilet basmak dışında gideri olmayan, yani hiç de “hantal” olmayan, kamuya her hafta dünyanın parasını aktaran Milli Piyango İdaresi bile satıldı.

KÜÇÜLTMEYE NEREDEN BAŞLAYALIM?

Rahmi Bey devletin neresini küçültecek mesela?

Bugün hâlâ devlet hastanelerinde bir doktorun bir hastaya ayırabileceği muayene süresi 5-6 dakika. Bu durumda doktor mu çıkarsın devlet? Sistemden bin bir zahmet randevu alabilenlerin durumunu Amerikan hastanesinde tedavi olanlar, emrinde şahsi doktorları olanlar göremez elbette.

Bugün hâlâ öğretmensiz sınıflar var. Çeşitli sendikaların raporlarına göre en az 100 bin öğretmen açığımız var. Öğretmen mi çıkarsın bu devlet? Evlatlarını, torunlarını mütevazı devlet okullarına göndermeye tenezzül etmeyen büyük beyazlar bu gerçeği anlayamaz şüphesiz.

Dört tarafımız Amerikan üssü. PKK ve FETÖ hâlâ faal. Orduyu mu küçültelim. Zaten küçülttük. Daha da mı küçültelim? Asayişten mi taviz versin devlet? Her başımız sıkıştığında 155-156 arıyoruz. Polis, jandarma mı çıkaralım?

Yargılama süreleri uzun diyoruz. Ağır cezadan icraya, aileden idareye bütün mahkemelere dosya yığılmış durumda. Bu ortamda hâkim-savcı mı çıkaralım. Acaba savcı başına kaç vaka düşüyordur? Hem adalet hızlı tecelli etsin istiyoruz hem de hâkim-savcı-kalem-mübaşir-infaz memuru azalsın diyoruz. Olur mu?

NEREDE BU DEVLET?

Lastiğimiz biraz çukura girse, “nerede bu devlet” diyoruz. Belediye otobüsünün, vapurunun seferi azalsa söyleniyoruz. Hızlı tren köyümüzden geçsin istiyoruz… Milyonlarca şirket denetlenecek, gıda işletmeleri incelenecek, toplu konut yapılacak, halk ekmek üretilecek, musluklardan su akacak, salgınlarla mücadele edilecek, elektrik iletilecek, çöpler toplanacak, ağaçlar dikilecek, adres kayıt işlemleri yapılacak, üniversiteler araştırma yapacak, yangınlar söndürülecek, doğalgaz aranacak, petrol çıkarılacak, afetlerle savaşılacak, seçimler gerçekleşecek, dini hizmetler görülecek, yüzbinlerce derneğin kayıtları tutulacak, uzaya uydu fırlatılacak, hava meydanları işletilecek, dünyanın dört yanına büyükelçiler, konsoloslar, ateşeler gönderilecek... Cek cek de cek cek. Ama devlet küçülecek… Bize kalırsa bir tek Özelleştirme İdaresi kapatılmalı ama onu da Rahmi Beyler ister mi?

3,5 MİLYON İNSAN NE OLACAK?

Peki Rahmi Beyler, kamudan çıkarmayı önerdikleri 3,5 milyon insana güvenceli ve insanca ücreti olan bir iş sağlayacak mı? Rahmi Beylerin savunduğu ekonomik model şudur: Devlet yine olsun (Sağ olsunlar). Ama bütün hizmetler özele devredilsin, taşere edilsin. Çöp mü toplanacak? Belediye 30 bin lira maaş vereceğine, biz 15 bin lira maaş verelim. Aradaki 15 bin de taşeron şirkete kalsın. Ama belediyenin cebinden yine 30 bin çıksın. Yani kamu kaynakları emekçiye değil de, bu babalara aksın. Hem iş güvencesi de olmasın. Tazminatı verilen yollanabilsin. “Devlet toplu iğne üretir mi” diye diye, “devlet hastane işletir mi”ye gelindi. Rahmi Beyler de zamanında “devlet rafineri işletir mi, devlet benzin mazot üretir mi” diye düşünerek devletin elinden TÜPRAŞ’ı alma lütfunda bulundular. Böylece hepimizin sırtından bir “yükü” almış oldular. Darphane gibi “para” üreten TÜPRAŞ artık Koç sülalesinin sırtında. Allah onlardan razı olsun. O paralar devletin-milletin olsa ne yapardık?

Özel olunca kalite de artacaktı. Bunu da yakinen görüyoruz. Sabancı’nın elindeki Ankara’da sürekli ve sürekli elektrik kesintisi yaşıyoruz. Zonguldak günlerdir soğukta ve karanlıkta ama Güler Sabancı Hanımın EnerjiSA’sı kârlarını yüzde 444 artırmış 9 ayda. Türkiye’nin yüzde 25’inin elektrik tekeli devlette kalsa, geliri Hazineye aksa çok kötü olurdu. Sağ olsunlar, bizi bu dertten kurtardılar.

TBMM DE KÜÇÜLSÜN

Rahmi Bey, sadece devleti iktisadi olarak küçültse iyi. Yasama’yı da küçültme derdinde. Şöyle söylüyor: 600 milletvekili var, 200’üyle rahatlıkla hallolur.

Aslında 100’le de hallolur? (Hallolan ne), Hatta 50 milletvekili de yeter. Rahmi Koç biliyor ki meclis ne kadar küçülürse güçlünün sesi o kadar çok çıkar. Meclis küçülürse, sermayenin meclis üzerindeki vesayeti o kadar kuvvetli olur. Meclis ne kadar küçülürse aykırı ses o kadar azalır. Mafyavari bir yapı kurulur ve mafya ile iş tutmak her zaman kolaydır. Esasen, Meclis’e de gerek yok. Devletin yasama işlerini pekâlâ TÜSİAD’ın profesyonel teknokratları yapabilir. Ensesi kararmış, çalışmaktan beli bükülmüş cahil rençber vekil seçse ne olur seçmese ne olur? Değil mi?

TERSİNİ Mİ YAPSAK BU KEZ?

Rahmi Bey nüfusumuzu da fazla buluyor ve adım adım düşürmeyi öneriyor. Sözleri şöyle: "Bir defa nüfusu kontrol etmemiz lazım. Başımıza ne geliyorsa nüfus artışından geliyor. Okul yetmiyor, gıda yetmiyor, hastane yetmiyor, hiçbir şey yetmiyor. Bu kadar nüfusla hareket etmek ve ekonomiyi sağlamlaştırmak zor. Çünkü kendi yarattığımız kaynak kendimize yetmiyor."

Acaba başımıza gelen her şeyin sorumlusu gerçekten nüfusumuz mu? Türkiye’nin milli gelirinde her geçen ay sermayenin payı artarken ücretlinin payı azaldıkça azalıyor. Acaba Rahmi Beyler, devasa kârlarından (mesela geçen yıla göre yüzde 150 artırdıkları kârlarından) biraz vazgeçseler, şu ülkede gelir adaletini biraz olsun düzeltsek? Bir de bunu denesek? Yıllardır devlet küçülüyor. Tablo ortada. Yani acaba diyorum, bu kez devlet büyüse de Koç ve benzeri devlet sırtından kazananlar küçülse? Bakalım o zaman nüfus sorun oluyor mu?

ASIL NİYET

İşin özü, “devlet küçülsün” söylemi de, “nüfus fazla” lafları da önümüze “Küçük Amerika” olma hedefinin konulduğu 1940’lardan bu yana, bağımsız başı dik Cumhuriyet kalesine girmek için koçbaşı olmuştur. Devleti küçültelim diyenler, sadece KİT’leri yağmalamamış, AB hukukunu da kendi hukukumuzun üzerine koymuş, Amerikan çıkarlarını Türkiye’nin çıkarlarının önünde görmüştür. Ergenekon ve Balyoz’la Türk Ordusu küçültülmek istenmiş, “çözüm süreçleri” ile “federasyon”, “özyönetim” fikirleri propaganda edilerek, üniter yapı da bölünerek küçültülmek istenmiştir. Dahası LGBT dayatması ile aile ve hatta insan bile “küçültülmüştür”. Yani Rahmi Bey’in bazı kesimlerin hoşuna gidecek “devlette istihdam azalsın” fikrinin altında, bambaşka hayaller vardır.

Utku Reyhan