Devrim ve Mayakovski
Rus şiirinin yanı sıra dünya şiirinin de öncü ve büyük adlarından Mayakovski 1930’da bugün intihar ettiğinde, bu intiharın nedenleri üstüne Resimli Ay’da şöyle yazmıştı Nâzım Hikmet:
“Bunu en doğru bir surette şair Damyan Bedni şöyle izah ediyor:
‘Ağır bir hastalık, tesâdüfi bir yalnızlık ve şahsî bazı ıstırapların birleştiği bir anda, eski, ferdiyetçi insiyaklar harekete geldiler. Eski Mayakovski, yeni Mayakovski’yi bir zayıf anında yakalayıp öldürdü...’
Mayakovski ölümünden evvel bir mektup bıraktı. Bu mektupta: ‘İntihar hiçbir şeyi halletmez. Vatandaşlarıma bu işi kat’iyyen tavsiye etmem’ diyor...
Bu mektup yeni Mayakovski’nin eski Mayakovski’nin eliyle ölürken bile vatandaşlarına verdiği mükemmel bir ‘hayata’, ‘yeniye’, ‘yarına’ inanma dersidir...”
ÇAĞDAŞ RUS ŞİİRİNİN SİMGESİ
Başta Baudelaire ve Lorca olmak üzere dünya şiirinin Neruda, Aragon, Eluard gibi birçok devini Türkçeye kazandıran, Mayakovski’den seçmeleri de Şiirler adıyla çeviren Sait Maden, büyük şairin intiharını şöyle açıklıyor:
“Mayakovski çağdaş Rus şiirinin simgesi sayılıyor. Onun geniş soluklu, coşkulu lirizmi, şiir diline getirdiği yenilikler, yaşamı ve yapıtlarıyla uyandırdığı ilgi, devrimin baş ozanlığını üstlenip sonra bağımsızlık tutkunu, özsever kişiliğiyle devrimcilik sorumluluğunu bağdaştıramayarak genç yaşta canına kıyması, adını sürekli gündemde tutan etkenler oldu.”
Kimi açıklamalar, yaşamının son döneminde Mayakovski’nin ruhundaki gelgitlerin odağında aşk acılarının yer aldığı yönündedir. Cem Bayındır, şairi tüm yönleriyle ele aldığı “Eskimiyen”deki yazısında, intiharının nedenleri arasında aşk yaşamının tuttuğu yeri ayrıca irdeleyerek Lili Brik, Veronica Polonskaya ve Tatiana Yakovleva ile yaşadığı sorunlu ilişkilere değiniyor.
KOMÜNİSTLERİN ÖZELEŞTİRİSİ
Genç yaşta devrimcilerle tanışan Mayakovski, ateşli kişiliğiyle onlara katılır. Şiirlerinde çağın düşünsel yönelimleriyle devrimci kişiliğinin kesişmelerini de başarıyla yansıtan şair, 1917 Ekim Devrimi ve sonrasında şiirini sosyalizmin kuruluşuna adar. Lenin onun Marşımız ve 150 milyon şiirlerinden hoşlanmadığını belirtmekle birlikte; “Toplantı yapmaktan başka bir şey yapmayanlar” şiirini, Madenciler Kongresi’nde şöyle değerlendiriyor:
“Gerçi şiirden pek o kadar anlamam, ama bu şairin şiir kabiliyetine hayran olanlardan değilim. Oysa hanidir, hem siyasi hem idari bakımdan böyle bir zevk duymuş değildim. Mayakovski, şiirinde, toplantılarla hiç acımadan alay ediyor; toplantı üstüne toplantı yapmayı iş edinen, bundan başka bir şey yapmayan komünistlerle eğleniyor. Şiir hakkında ne düşünülür, bilmiyorum, ama siyaset tarafından alacak olursak, göğsümü gere gere söyleyebilirim ki, söylediği tamamıyla doğru ve haklı...”
PROPAGANDA ESTETİĞİ
Sait Maden, şair için yaptığı şu değerlendirmede devrimin sorunlarıyla boğuşmayı sanatının asıl meselesi saymasına işaret eder:
“1917’den sonra kendini devrimin hizmetine verir Mayakovski. Şiirleri, oyunları, yazıları ve çizip boyadığı afişlerle devrimin günlüğünü tutar sanki ve bundan övünç duyar. Bir propaganda, bir politika şiirinin yaratıcısıdır ve bu yenilik uğruna iç dünyasını örtme, yadsıma gereği duymuştur.”
Mayakovski, daha sonraki yıllarda, “yaşamındaki tutarsızlıklara” değinerek kendisini her toplantıda soru ve sataşmalarla güç durumlara düşürmeye çalışan dar kafalı kimi genç komünistlerce sürekli hırpalanır. Ondaki kişilik yarılmasını bu tür saldırıların da derinleştirdiğini öne sürenler hiç az değildir.
Sait Maden, son bakışta, Mayakovski’nin şiirinde bireyin özel dünyasının yanı sıra devrimin sesini de bulur:
“Yüksek sesle haykıran bir şiirdir bu. Geniş alanlarda, büyük kalabalıklar önünde bağıra bağıra söylemek için üretilmiştir. Sokağın estetiğidir tek ölçütü: konuşmaz, haykırır; yürümez, koşar. Sokağın dilidir kullandığı dil...”