Devrimine düşman bir olimpiyat
Paris 2024’ü 2 antrenörümüzün haykırışları özetliyor. Buse Naz Çakıroğlu’nun final maçından sonra Kadın Milli Boks Takımımızın antrenörü Nazım Yiğit "IOC, IBA'yı tanımıyorum diyor. Asıl IOC Türk düşmanı, boks düşmanı. IOC dünyanın en kötü hakemlerini toplamış getirmiş. Ben de IOC'yi tanımıyorum." dedi. Taha Akgül’ün bronz maçından sonra ise antrenörü Abdullah Çakmak “Türk olmamızın bedelini ödedik” dedi.
Oyunlarda ülkemizi temsil eden sporcularımızın çabasını izledik, antrenörlerimiz köşelerinde duramıyorlardı. Tokyo’dan beri durmadan Paris 2024 için çalıştıkları belli idi. Ancak yalnızdılar. Hakları için kavga eden yöneticileri göremedik. Aleyhimize kararları içimize attık, oyuncularımızın emeklerine gerekli saygıyı göstermedik.
KURALSIZ UWW
Dünya Güreş Birliği UWW kural kitapçığındaki ifade çok açık: “Finalistlerin yendiği güreşçiler repesaj maçı oynarlar” Kadınlar 50 kg finalini Kübalı Guzman oynadı, dolayısıyla Guzman’ın yendiği rakiplerinin repesaj ve bronz maçını oynaması gerekirdi. UWW ve OIC; yarı final maçında kilo fazlası nedeniyle hükmen yenik ilan edilen Hintli Phogat’ın yendiği güreşçilere bronz maçını oynattı.
Neden? Çünkü Phogat Japon ve Ukraynalı güreşçileri yenmişti, Guzman ise Türk ve Litvanyalı. Demek, Japonya ve Ukrayna UWW’de bizden daha güçlü. Eğer Guzman’a son anda 7-6 yenilen Evin Demirhan, kuralların gerektirdiği gibi bronz maçına çıksaydı rakibi Guzman’ın 10-0 yendiği Litvanyalı Dilité olacaktı. Kurallar uygulansa Evin’in bronzu garantiydi. Evin’in bronzu çalınırken Şeref Eroğlu neredeydi?
Erkekler grekoromen 130 kg son 16 maçında Hamza Bakır önde iken Mısırlı rakibini çırptı. Mısırlı, bacağını kullanarak çırpmayı engelledi ve Hamza’yı tuş etti. Kazandığımız karşılaşmayı bir bacak darbesi ile kaybettik. Dünya Güreş Birliği’nin grekoromen güreşe dair kuralları da çok açık: “Grekoromen güreşinde, rakibe herhangi bir eylemde bulunmak için bacaklarını aktif olarak kullanmak kesinlikle yasaktır.”
Grekoromen güreşin temel kuralı bacakları kullanmamaktır. Ne köşemizden ne da karşılaşma sonrasında Güreş Federasyonumuzdan Hamza’nın hakkını arayan olmadı.
TAHA AKGÜL YALNIZ BIRAKILDI
Erkekler serbest 125 kg’da ülkemizi temsil eden Taha Akgül’e rakip dayanmıyordu. İlk karşılaşmasında Porto Rikoluyu 10-0, ikinci karşılaşmasında Macar’ı 8-0 yendi. İranlı Zare ile yaptığı yarı final karşılaşmasının ilk yarısında pasif olduğu gerekçesiyle rakibine 1 puan verdi, 2. yarıda Zare gerçekten pasif idi.
Diğer ağır sıklet karşılaşmalarında genellikle olduğu gibi, 2. devrede İranlıya pasif kararı verilip skor 1-1 oldu. Bu karardan 10 saniye bile geçmeden; hakemler ne gördü de hemen Taha aleyhine pasif kararı vererek finale İranlı’yı çıkardılar? Madem 10 saniyede 2. pasif kararı veriliyor, Zare geri kalan sürede oyundan kaçmak dışında ne yaptı da 2. pasif kararını alamadı?
Taha bronz maçında Kırgız Lazarev’i 7-0 yendi. Bronz karşılaşmasından sonra hem Taha’nın hem Lazarev’in minderde ayakkabılarını çıkarıp mindere veda etmesi duygusaldı. Taha haksız yenilirken yalnız bırakıldı. Kazanınca da yalnızdı. Güreşte kazandığımız iki bronzdan birini kazandı. Her madalya aldığımızda güreşçilerimizin yanında yer alan Güreş Federasyonu Başkanı’nı, karşılaşma sonunda Taha’nın yanında göremedik.
Halbuki; Eroğlu, geçtiğimiz sene Taha Dünya Şampiyonası’nda yine üçüncü olduğunda, bronz madalyanın şampiyonluk değerinde olduğunu söylemişti. Olimpiyat bronz madalyasının ne değerde olduğunu öğrenemedik.
Judoda da hakem kararları aleyhimize idi. Özellikle Salih Yıldız ve Tuğçe Beder’in Fransız rakipleri ile oynadığı karşılaşmaları kazanma şansımız yoktu. Tekvandoda hakem rezaletinin en fazla yaşandığı karşılaşma Nafia Kuş’un Fransız Laurin ile oynadığı yarı final karşılaşması idi. Ne yumrukları ne tekmeleri sayıldı. Laurin, finalde de süre dolduktan sonra attığı tekme ile Özbek’in elinden altınını çaldı.
BU İŞTE BİR LGBTi’LİK VAR
Boksta IOC hem kabul ettiği yüksek testosteronlu ve Y kromozomlu sporcularla hem getirdiği dünyanın en kötü hakemleri ile herkesi çileden çıkardı. Ancak; ülkemiz açısından en büyük rezalet, Olimpiyat için Avrupa Oyunları’nda kota alan Tuğrulhan Demir’in CAS tarafından onanan doping cezasını Paris’e gittikten sonra kuradan önce öğrenmesi idi.
Uluslararası Olimpiyat Komitesi IOC’nin sırf Başkanı’nın Rus olması ve Rusya’ya ambargo uygulamadığı için inatlaştığı Uluslararası Boks Federasyonu IBA’nın diskalifiye ettiği iki boksörün Olimpiyata katılması ringde büyük adaletsizliğe neden oldu. Biri Cezayirli diğeri Taipeili bu iki boksör de altın madalya aldı.
IOC, Paris’te cinsiyet eşitliği hedefini koysa da; kadınların madalyalarını yüksek testosteronlu sporculara vererek bu eşitliği bozdu. IBA, Paris’te yaptığı açıklamada OIC’nin finansal kaygılar nedeniyle bu iki boksörü atamadığını belirtti. Kısaca; OIC’nin LGBTi+ fonlarına ve LGBTi+ destekleyicisi uluslararası sponsorların baskısına boyun eğdiğini açıkladı.
Batı emperyalizminin bir başka saldırı aracı olan Mülteci Takımı, Paris’te ilk madalyasını aldı. Boksta, yine cinsiyeti ile ilgili şüpheler taşıyan boksör Cindy Ngamba bronz kazandı. İngiltere’ye sığınan Kamerunlu boksörün sığınma nedeni lezbiyen olmasıymış. Kamerun’da olsa lezbiyen birini öldürürlermiş. Hayatta kalmasının nedeni İngiltere’nin ona kucak açmasıymış. Bu madalya açılışta ve oyunlar boyunca süren LGBTi propagandasına çok yakıştı.
TAYVAN DEĞİL ÇİNLİ TAİPEİ
Taipei’nin adını basınımızın Tayvan olarak vermesi de diğer yadırgadığım konu oldu. Çin; Taipei için Milliyetçi Çin ifadesinin kullanılması nedeniyle 1980’e dek Olimpiyatlara katılmadı. 1980 Moskova Olimpiyatları’nı da SSCB’de destalinizasyon politikalarının giderek artması ve Stalin miraslarının toptan reddedilmesi üzerine Sovyet komünizmini "Revizyonist” olarak tanımlaması nedeniyle boykot etmişti.
Milliyetçi Çin, Formoza, Tayvan gibi farklı isimleri kullanan ada için Çinli Taipei (Chinese Taipei) adının kullanılmasından sonra Çin Olimpiyatlara katılmayı kabul etmişti. Bu nedenle, IOC’nin kullandığı Taipei dışındaki tanımlar hatalıdır.
Atletizmde 100 metre, atlama ve yürüme branşlarında millî sporcularımızın aldığı dereceler ne yazık ki Dünya Atletizm Federasyonu World Athletics’in Türkiye’ye uyguladığı manipülasyon kısıtlamalarında haklı olduğunu gösterdi.
Yüksek atlama finalinde Yeni Zelandalı Kerr ve ABD’li McEven geçtiğimiz Olimpiyatta olduğu gibi altın madalyayı beraber almayı kabul edebilirlerdi. Kabul etmediler. Baraj atlayışına geçildi, önceki yarım şampiyonlara ders verdiler. Tokyo Olimpiyatları’nda yapılan uygulama, her ne kadar dünya ve ülkemiz basınınca bilinçsizce övülse de, bence bir sahtekarlıktır.
Barshim ve Tamberi’nin 2021’de kazandıkları altının üzerinde her zaman korkaklık izi bulunacaktır. Sonsuza kadar taşınacak bu itham ile Olimpiyat Şampiyonu olmak aşılamaz bir ikilemdir. Nitekim, yarım altına sahip bu iki korkak atlet bu sefer hakkettikleri yerde kaldılar.
2028’DE BOKS BRANŞI OYUNLARDAN ÇIKIYOR
Tokyo’da en fazla madalyayı karatede kazanmıştık. Paris’te karate yoktu. Paris’te en fazla madalyayı boksta kazandık. Los Angeles’ta şu an için boks olmayacak. Önümüzdeki aylarda bu karar umarım değişir. Başarılı olduğumuz sporların Olimpiyat programından çıkarılması, IOC’nin ne kadar tutarlı olduğunu da gösteriyor.
2028’de beyzbol, softbol, duvar tenisi, kriket, bayrak futbolu ve lakros oyunlara eklenecek. Boks ile break dansın da oyunlardan çıkması bekleniyor. Los Angeles’ta Olimpik olacak yeni spor dalları için Spor Bakanlığımız ve ilgili federasyonlar harekete geçmeli. En azından üniversitelerde bu branşlarla ilgili takımlar kurulmalı.
IOC’NİN PARİS’TEN ÖZÜRÜ
Kapanış töreni, IOC’nin Paris’ten özür dilemesi gibiydi. Açılışta kırmızı halı üzerinde Paris’in zengin müzik geçmişi LGBTi+ propagandasının yanında yokmuş varsayılarak Paris’e en büyük hakaret yapılmıştı. Oyunlar boyunca devam eden LGBTi+ söylemleri, yerini kapanış töreninde Fransa’nın unutulmaz ezgilerine bıraktı.
Édith Piaf, Yves Montand, Mireille Mathieu, Enrico Macias gibi unutulmaz sanatçılardan dinlediğimiz Sous Le Ciel De Paris ile başlayan kapanışta Chaarles Aznavour’un Emmenez-Moi’sı, Joe Dassin’in Champs-Élysées’si, Johnny Hallyday’in Que je T’aime’i ve nihayetinde Claude François’nın Comme D’Habitude’ün İngilizce aranjmanı My Way’i dinledik.
TRT, OLİMPİYATI BIRAKIP FUTBOL VERDİ
Los Angeles için 4 yıl var. 4 yıl boyunca Olimpik sporlarla ilgili yüzlerce organizasyon düzenlenecek. Daha oyunlar bitmeden TRT Spor Olimpiyatı bırakıp futbol yayını yaptı. Yine, Türk sporuna hiçbir katkısı olmayan futbol tartışmalarına girdik. 3 dakikalık görüntüyle bir haftamızı harcamaya başladık. Halbuki, Olimpiyat yayınında görev alan tüm spikerleri çok başarılı idi. 2028’de başarı için; döviz ve zamanımızı tüketen futbol lümpenliğini bırakıp ekranlarımızda ve hayatımızda ülkemizi gururlandıran Olimpik sporculara şans vermeliyiz…