Din, gelenek ve Edizergiller
Din sosyolojisinin temel bilgisidir; dinin dogmaları genel ilke olarak değişmez ama din ile insan arasındaki ilişki değişir. Toplum ve birey maddi dünyanın kanunlarına tabidir. Bu kanunların başında değişme gelir. Her şey değiştiği için, toplumların kurumsal yapıları, değerleri, kuralları da değişir. Din kurumunun bu değişmeden etkilenmesi iki biçimde olur. Birincisi değişen ve gelişen toplumsal koşullara cevap veremeyen dinler yavaş yavaş ortadan kalkarlar. İkincisi, din ve toplum arasındaki ilişkinin değişmesi, dinin toplumsal yorumlanma tarzlarının farklılaşması şeklinde olur. Bu farklılaşma bazen dinin dogmalarının nasıl anlaşılması gerektiği noktasına kadar varabilir. Örneğin teslis (üçleme) inancından ne anlamak gerektiği konusunda Hristiyanlar arasında farklı yorumlar ortaya çıkmıştır.
Allah’ın varlığı ve birliği bilgisi beş yüz yıl önce de İslam’ın değişmez bilgisiydi bugün de öyledir. Ama beş yüz yıl önceki toplumların yapısı ile bugünkü toplumların yapısı aynı olmadığından, insanların dini algılama tarzı değişmiştir. Beş yüz yıl önce bir insanın başka bir insanı satın alması, onunla eşya hukuku içinde ilişki kurması ve köle olarak kullanması normal kabul edilirdi. İslam, köleliğin insanlık dışı yönünü törpüleyen bir anlayış getirmesi bakımından eskiye oranla ilerici bir rol oynadı. Ama bu kurumu ortadan kaldırmadığı, hafifleyerek kalkması işini zamana bıraktığı için, Müslüman toplumlar sonraki yüzyıllarda kölelik kurumunun varlığını olağan kabul ettiler. Öyle ki Suudi Arabistan’da köleliğin yasa dışı haline getirilmesi ancak 20. yüzyılda Batı’nın baskısıyla mümkün olabildi. Geçtiğimiz yüzyıllarda din ile harman olmuş ve aynı anlama gelmeye başlamış olan cincilik, müneccimlik vb. türünden pek çok gelenek, modern sanayi toplumunun yapı ve işleyişine ayak bağı olduğu için hurafe oldukları saptanarak, dini bilgiden ayırt edilmişlerdir.
Geçen hafta kendince yorum yaptığı her konuda çağın değer sisteminin dışına yuvarlanan Ali Edizer adında bir vatandaşın sözleri büyük tepki çekti. Hiçbir vatandaşımızın bedensel olarak 21. yüzyılda, zihnen 13. yüzyılda yaşamak yüzünden böylesi bir kişilik parçalanmasına uğramasını arzu etmeyiz. Ama bu şahıs Sağlık Bakanlığı’nda müsteşarlık, GATA’da başhekim yardımcılığı gibi görevlere tırmanabilmiş, kamu politikaları üzerinde etkili olabilmiş biriyse, sorun bireysel olmaktan çıkıp siyasal bir soruna dönüşmüş demektir.
İçimizdeki Edizergillerin küçük bir bölümü tarihsel ve toplumsal değişmenin sonucu olarak günümüzde anlamı kalmamış hatta ayak bağına dönüşmüş uygulama ve itikatların din değil gelenek olduklarını anlamayanlardan oluşuyor. Tarikatların öncülüğündeki büyük kısmı ise gelenek dışı bir dini yavan ve kullanışsız bulduğu için ya da aşırı din duyguları ve geçmişe sadakat duygusu içinde her ikisini aynılaştırmaktan yana olan insanlardan oluşuyor. Bu kesimin kamu kurumlarında gizlilik metodlarıyla örgütlü bir faaliyet yürütmesi, salt inanç alanı ile ilgili bir işlev görmediklerini ve görmeye de niyetli olmadıklarını gösteriyor. Durup durup “Diyanet Kapatılsın” kampanyası açanların, Türkiye’de tarikatların büyük bölümünün siyasal alan dışında kalmayı kabul etmediklerini ve illegal siyasi partiler gibi hareket ettiklerini görmemeleri mümkün mü?
Edizergillerin bilmediği ve bilemeyeceği şey, çağdaş toplumun demokratik devrimlerin kazanımları üzerine kurulu olmasının ne anlama geldiğidir. Bugünün dünyasında temel insan haklarının varlığı kabul edilmiş ve devlet güvencesine alınmıştır. Bu nedenle insan alıp satmak yasa dışı olmakla kalmaz, değer sistemlerimizde gayrimeşru kabul edilir. Toplumun din ile kurduğu tarihsel ilişkide rasyonel düşünmeye engel olan, insan aklının özgürce işlemesinin önüne korku, özgüvensizlik, tabiiyet ilişkileri vb. engeller çıkaran yorumlar ve uygulamalar, bugünün toplumsal idrakinde din değil, geçmiş yüzyılların din zannedilen gelenekleri olarak görülür ve geçersiz kabul edilir. Bu durum, köleliği doğru bulmadığı gibi, cin çıkarmaya ya da kendisinden üstün olduğunu kabul ettiği bir başka bireyin karşısında bireysel iradesini, aklını ve vicdanını teslim etmesini gerektirecek ilişkileri de doğru bulmayan günümüz insanını dinden çıkarmaz. Çünkü dinin dogması değil, bireyle din arasındaki tarihsel ilişki değişmiştir. Edizergiller, çağdışılıklarının ve cehaletlerinin ürünü olan kibirleri içinde, geçtiğimiz yüzyılda Müslümanların sokakta mintanla gezdiğini zannetmeleri bir yana, en az Edizer kadar imanlı olduğundan şüphe edilmeyen II. Mahmut’un neden kılık kıyafet de dâhil bir dizi alanda değişmeye gitmek zorunda olduğu sorusunu sormamışlardır bile. Oysa bilmek ve anlamak merak etmekle başlar, yobazlık ise merakın bittiği yerde…