'Dindar Emrah' 'edepsiz Emrah'!
Gelen ileti beni şaşırtmamıştı. Çünkü ben daha önceden şaşkındım! Başa döneyim dilerseniz.
Halkbilimci Ali Saraçoğlu'nu 1970'lerde tanıdım. Onunla hayatımdaki birçok kırılmayı yaşadım da diyebilirim.
Ali bey, öğrenciliğimde çalıştığım inşaat şirketinin muhasebe müdürüydü aynı zamanda. Dilci ve eski gazeteci olduğundan, iş dışı ziyaretleri ilgi odağım olduğu gibi (Ah o unutulmaz Akşit Göktürk, Nejat Birdoğan sohbetleri), onunla konuşmalarımız da apayrı bir dersti benim için.
Bunlardan biri kuşkusuz iki âşık Emrah üzerine yaptıklarımızdı. Emrahlar, neredeyse her günümüzdeydiler; ta ki, o güzelim Mustafa Sacit Saraçoğlu öldürülene, ve biz kendimizi Sen Hiç Oğul Emzirdin mi Kör Kurşun kitabına hazırlayana dek...
Onunla buluşmamızı ilginç kılan yanlardan biri; kuşkusuz benim Erzurumlu Emrah'ın kentinden, onun da Ercişli Emrah'ın akrabası olması.
Erciş'in namlı ailelerinden birinin oğlu olan Ali beyi hep Ercişli Emrah'ın akrabası olarak görmüşümdür. Ondan dinlediğim Emrah öyküleri, ezberinden okuduğu yüzlerce Emrah dizesi, daha önemlisi iki Emrah arasındaki kesin ayrımı koyup bunun somut bilgilerini/örneklerini ortaya çıkarma çabası Ali beyi hem halkbilimi alanında gözde kılmış, hem de benim gözümde Ercişli Emrah'ın akrabası belletmişti.
Bunu yer yer kendisine söylerken; "Ali ağabey, keşke ben de Erzurumlu Emrah için bir şey yapabilsem, biliyor musunuz benim resim öğretmenimin büyük dedesidir Emrah, Tanbura köyünden," dediğimi hatırlarım.
İlkin, 1958'de yazdığı "Ercişli Emrah'ta Aşk" yazısını okumuştum, ardından da uluslararası bir kongrede sunduğu o önemli bildirisini: "Türk Halk Şiirinde Ercişli Emrah Gerçeği ve Emrah ile Selbihan Hikâyesi".
Çocukluğumda Erzurumlu Emrah türküleriyle büyüyen ben, Ali beyin karşısında şaşkındım! Hele bir de Erçişli'den şu dizeleri okuyup:
"Gel seninle gidek bağ arasına
Ele gidek gelek yol incinmesin
Şirin leblerinden bir buse alak
Dudaklar zahmet çekip dil incinmesin", dediği:
"Bizim ki düpedüz edepsiz Emrah'tır; Erzurumlu çok dindar, tarikat ehlidir," sözleri kulağımdadır.
Saraçoğlu''nun bu ayrımı belirtmek için ömrünü verdiği Ercişli Emrah çalışması ancak ölümünden sonra yayımlanabildi. (*)
Ali Saraçoğlu'nun bu yerinde ayrımı bizlerin de Ercişli Emrah'ın keşfi, benim Erzurumlu Emrah'a sevgimi azaltmadı.
İki farklı Emrah'a sahip olmak bu toprağın zenginliği, değeri:
"Gözden yad edeli gül yüzlü yâri
Hemdem oldu âh-ı sehergâh bana
Bir daha görmezsem o şivekârı
Şimdengerû bana vah bana" diyen Erzurumlu Emrah'ı "geri" bulmak niye?!
Ali beyin "dindar" nitelemesi kadar "edepsiz" benzetmesinde de ironi vardı, bence. Onun deyimiyle; sapla samanı karıştırmamalı. Biri doğaya, insani aşka yakın/tutkun. Diğeri tarikata bağlı, ilâhi aşkın peşinde. Elbette ki şair yaşadığı yerin/coğrafyanın/iklimin/kültürün içinde biçimlenir.
Bakıyorum da bugün edep bekçiliği yapanlar sözlerini bir şairin dizesiyle bile taçlandırmaktan aciz, bilgisizler.
Siyaset de bilgiyle, birikimle yapılınca güzel, anlamlı. Ötesi kaba, ilkel, vandalca...
Başa dönecek olursam...
Bir sitem iletisi almıştım çok önceleri, bir okurdan. Dil Derneği Ömer Asım Aksoy Ödülü'nü alırken yaptığım konuşmamda bu ödülü Erzurumlu Emrah adına aldığımı belirtmiştim. Emrah'ı "gerici " bulan sevgili okur, bu davranışımı kınıyordu. O topraklarda onun dizelerini dinleyerek büyüdüm. Edebi belleğimde onun da izleri vardır, Gogol'ün de. Erciş'te büyüseydim eminim ki o ödülü Ercişli Emrah adına alacaktım. Bunda hiçbir yabanlık, değersizlik yok sevgili okurum.
"Dindar Emrah" da bizim, "edepsiz Emrah" da. Bilenler bunu böyle böyle anlatmalı:
"Dedim Erzurum nedir dedi ilimdir
Dedim gider misin dedi yolumdur
Dedim Emrah nendir dedi kulumdur
Dedim satır mısın söyledi yok yok" (Erzurumlu Emrah)
"Dedim dilber buse versen
Dedi tenha yere gelsen
Dedim sen Emrah'ın olsan
Dedi neynim kocalmış" (Ercişli Emrah)
Değerlerimizi değerbilmezlere bıraktıkça ortalığın neye dönüştüğünü de bilmem anlatmaya gerek var mı sevgili okurum?!
(*) Ercişli Emrah/Gökyüzünde Bölük Bölük Turnalar, Ali Saraçoğlu, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1999, 648 s.