Dindar ve kindar nesil iş başında...
Televizyonda dizi izleme alışkanlığım yok; keşke olsaydı... Çünkü hayali dizi kahramanları için gerçek cenaze töreni düzenlenen bir ülkede yaşıyorum ve sırf dizi seyretmediğim için “ayrık otu” gibi kalıyorum.
Dün gündeme yine bir “dizi” damgasını vurdu:
Fox TV’de yayınlanan, “O Hayat Benim” dizisi...
Ama senaryo gereği değil; gerçek bir olayla!
***
Pastel Film yapımcılığında ekrana gelen ve başrollerini Ezgi Asaroğlu, Keremcem, Ahu Sungur, Gülsen Tuncer, Oya Başar ve Sinan Albayrak’ın paylaştığı dizinin seti saldırıya uğramış...
Kimliği açıklanmayan birileri seti basarak, “Oruç tutmuyorlar” diye oyunculara ve çalışanlara saldırmış...
Analı avratlı küfürler edip yumruk atmış...
Yetmemiş; saldırganlardan biri 10 kiloluk mermer parçasını, bir set görevlisinin başında parçalamak istemiş!
***
Dizinin oyuncu kadrosunda yer alan Ceren Moray, Twitter’da paylaşmasa; olaydan haberimiz bile olmayacak!
Büyük bir olasılıkla ülkenin dört bir yanında her gün yaşanan ama üzeri örtülen onlarca olay gibi kapanıp gidecek...
Ne yazık ki artık Türkiye’nin gerçeği bu:
Kendisini “din polisi” ilan eden bazı densizler her ramazanda aynı terörü estiriyor...
Bilmiyorlar ki kimse onlar gibi inanmak, onlar gibi düşünmek, onlar gibi yaşamak zorunda değil!
Akıllarına bile getirmiyorlar ki herkesin inancı sadece kendisini bağlar!
Düşünmüyorlar ki en az kendileri kadar inançlı insanlar bile bazen iş ya da hastalık nedeniyle ibadetlerini yerine getiremeyebilir...
Ama tüm bunlar umurlarında bile değil:
Oruç tutmuyorsan onların gözünde kafirsin ve ölümü hak ediyorsun!
***
Ceren Moray attığı twitte demiş ki:
“Mesele nefretin hangi sette, hangi dükkanda, hangi semtte olduğu değil... Mesele, nefretin geldiği nokta! İnsanların, kendilerine benzemeyenlerin ölmelerini dilemesi...”
***
Bu teşhis elbette doğru...
Ama olayın bir de “adli” boyutu var:
Bu saldırıyı kim ya da kimler düzenledi?
Onları kim kışkırttı?
Örneğin yıllar önce eğitim sistemini değiştiren ve buna gerekçe olarak, “dindar ve kindar bir nesil yetiştireceklerini” açıklayan siyasetçinin de “kışkırtıcı”lardan biri olarak yargılanması gerekmez mi?
Eğer bu soruların yanıtı bulunmazsa ve suçlular müstahak oldukları cezalara çarptırılmazsa, saldırılar kitleselleşir ve yaygınlaşır...
Sayın savcılar; aşağıdaki ramazan manisi size:
***
Dizi dizi, gerici...
Kimi oyuncu, kimi izleyici...
Bulmazsanız mermerli teröristi...
Sezon finalinizi yapsın seyirci!
156+51!
Huber’den dolaş da gel; gül de gel!
Kanlıca’yı aş da gel; gül de gel!
Yirmi milyonu anlat da gel; gül de gel!
Maslak Kasrı’nı geç de gel; gül de gel!
Kralın takılarını kap da gel; gül de gel!
Düğün takılarını bozdur da gel; gül de gel!
İki çift açıklama yap da gel; gül de gel!
Kafayı yedik gülüyoruz; sen de artık gül de gel!
GÜNÜN SORUSU
Erzurum’da yol kenarında sigara içen bir kadın, “Bizi tahrik ediyorsun” diyen iki adamın sözlü ve fiziki saldırısına uğramış... Adamlar, kadının şikayetçi olması üzerine karakola götürülüp ifade vermiş... Daha sonra da serbest bırakılmış... Sorum Erzurum Cumhuriyet Başsavcısı’na:
Anayasa’yla koruma altına alınan kişisel hak ve özgürlükleri yok etmeye kalkışan bu iki haddini bilmez hakkında yapılan suç duyurusunun takipçisi olacağımızın farkında mısınız?
HAPİSTEKİ EYLEMCİYE...
Devleti soymakla suçlanan bakanlar ve çocukları özgür!
Onlar hakkında operasyon yapan polisler ve yargılamak isteyen savcılar, hakimler ise cezaevinde...
Neymiş; Fethullahçılarmış da... Hükümete karşı kumpas kurmuşlar da...
İyi de kardeşim; çocuklardan ne istiyorsun?
Bursa’da, “17 Aralık Operasyonu” için basın açıklaması yapan Türkiye Gençlik Birliği (TGB) üyeleri de mi Fethullahçı?
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında, hakaret içeren slogan attıkları iddiasıyla 11’er ay 20’şer gün hapis cezasına çarptırıldılar.
Mahkeme, 6’sı hakkındaki cezayı erteledi ama daha önce benzer bir suçtan hüküm giyen Binali Yıldız’a verilen hapis cezasını ertelemedi.
Bir taşımacılık şirketinde çalışan ve üç çocuk babası olan Binali, cezasını çekmek üzere Bursa E Tipi Cezaevi’ne konuldu.
Cezasını çekmeye giderken de hiçbir pişmanlık falan duymadığını söyledi!
***
Seçimler bitti ama tablo aynı dostlar:
Hırsızlık yapmak değil, “hırsız” demek suç!
Siz, siz olun; “hırsız” demekten vazgeçmeyen çocuklar yetiştirin...
Bir çift söz de hapisteki Binali’ye:
Dik durduğun için alnından öpüyorum!
GÜNÜN İSYANI
Seçim gecesi AKP’li bir koalisyona içeriden ve dışarıdan asla destek vermeyeceklerini açıklayan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, dün Diyarbakır’da yaptığı açıklamada, hükümeti kurma görevi kendisine verilirse AKP’ye gidebileceklerini söylemiş... İsyanım kendisine:
Bu neyin kafası Başkan; yüzde 13’le Başbakan olma rüyası görüyorsun?