Diploma
Üniversitelere lisans ve lisansüstü eğitim için ya da yatay-dikey geçişin şartları önceden ilan edilir. Bu şartları tutturamayan adayların başvuruları ilgili birim tarafından kabul edilmez. Diyelim ki şartları sağlamadığı gözden kaçtı ve başvuru kabul edildi. Başvuruları değerlendiren komisyon tarafından uygunluk verilmez ve öğrenci kayıt yaptıramaz. Diyelim ki yaptırdı ve derslerini vererek mezun oldu. Diploma iptal edilemez. Çünkü hata en baştan yapılmış, öğrencinin akademik yeterliliği ile ilgili olmayan idari bir sorun olarak meydana gelmiştir.
Üniversitelerde bazen bir öğrencinin idari kararla kapatılan, dönemi ya da adı değiştirilen dersler nedeniyle mezuniyet için gereken krediyi tamamlayamadığı olur. Böyle durumlarda fakülte yönetim kurulları ve üniversite senatoları, hak kaybına yol açmamak için öğrenciden yana karar alarak, mezuniyet için gereken kolaylıkları sağlarlar. Usul budur.
SİYASET YÖNTEMİ
Cumhurbaşkanlığına adaylığını açıklayan Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının İstanbul Üniversitesi tarafından iptal edilmesi bekleniyor. Gazeteci Abdülkadir Selvi dünkü yazısında, İstanbul Üniversitesi’nin verdiği mevzuata aykırılık nedeniyle diploma iptal edilmeli yönündeki raporu doğrultusunda, İşletme Fakültesi’nin diplomayı iptal etme kararı almasının beklendiğini yazdı. Fakülte, en başta kabul etmememiz gereken başvuruyu kabul ettik, seni yıllarca derslere soktuk, sınavlarını geçtin ve mezun ettik. Şimdi başa dönüyoruz, diploma iptal diyecekmiş. İçeriksizleşmiş, fikirden, çözümden kaliteden uzaklaşmış bir siyaset yapma tarzı bir topluma hâkim olduğu zaman, herkes birbirinin diplomasını ya da özel hayatını konuşmaya başlar. Usul budur!
Türkiye siyasetinde diploma tartışması, akademik-entelektüel bir yeterlilik ölçüsü olarak değil, siyasal güçler arasındaki hesaplaşmanın bel altı vuruşu olarak gündeme geliyor. Bu ülkede yıllarca Tayyip Erdoğan’ın diploması tartışıldı. Tamamen yapay bir tartışmaydı bu. Gerçekte kimsenin Erdoğan’ın diploması diye bir sorunu yoktu. O kadar yoktu ki diplomanın varlığı kanıtlandığında bile inanmak istemeyenler bildiklerini okumayı sürdürdüler. Çünkü mesele Erdoğan’ın diploması değil, bileğinin sertliğiydi. Dikkat ediniz, diploma türünden teknik konulara ilişkin tartışmaların zamanlaması anlamlıdır. Cumhurbaşkanı seçimindeki 367 yeter sayı tartışması gibi siyasi bir mücadelede yenilmekte olduğunu hissedenler ya maçın hakemini ya sahanın özelliklerini ya da oyunun kurallarını mesele etmeye başlarlar.
DİPLOMADAN SONRA
İmamoğlu’nun diploma tartışmasının, Erdoğan’ın diploma tartışmasından farkı, sonuç almak için gereken araçlara sahip olup olmamakta yatıyor. Erdoğan’ın diplomasız olduğu feryatları, CHP çevrelerinin AK Parti karşısındaki siyasal çaresizliğin itirafı gibiydi. Sonuç alamadığı gibi, kendi karamsarlığını büyütmeye yaradı. İmamoğlu’nun diplomasının sorunsallaştırılması ise, AK Parti çevrelerindeki güçsüzlük kaygısının dışavurumu ve bir tür rövanşizm gösterisi olmakla birlikte, öncekinden farklı olarak, sonuç almak için gereken araçlara sahip.
Nitekim iptal yönünde bir kararın ardından İmamoğlu’nun başvuracağı mahkemenin de fakültenin kararı doğrultusunda hareket etmesi ve yeni bir içtihat oluşturması mümkündür. İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığı gündemden düşer. Belki bu yoldan olmazsa, hakaret davasındaki mahkûmiyet üzerinden aynı noktaya varılır. Böyle bir durumda geçen seçimde Kılıçdaroğlu’nun bindiği kendini “gelmekte olan” zannetme kayığına muhtemelen bu kez Özgür Özel binecektir, ayrı mesele…
Senaryo her durumda Erdoğan’a yarayacaktır. Yeniden cumhurbaşkanı adayı olabilmesi için gereken anayasa değişikliği, İmamoğlu’nun tasfiye edildiği koşullarda Özgür Özel’in de adaylık şansını artıracağı için, bu işten alan da satan da razı olacaktır. Buradan milletin hissesine düşen şey nedir peki?
Siyasetten anladığımız şey bu türden sistem-içi ayak oyunları oldukça, kişisel açık aramaya dayalı mevzular tükenmek bilmez. Eller aya biz yaya… Oyalanıp dururuz.