Diploma cehlini alsa da eşeklik baki kalır!
Hüseyin Aygün renkli bir kişilik. Balyoz kumpasıyla tutuklanan askerlerle dayanışma içinde oldu. Gazetemiz 29 Nisan 2014 sayısında Sayın Aygün’ün Balyoz’da tespit ettiği kumpasın 9 gerekçesini paylaşmıştı. 2011-2015 24.dönem CHP Tunceli milletvekiliydi. Aygün, bir hukukçu ve yazar. Kendisini “solcu” ve hatta bir adım daha ilerde “sosyalist” olarak tanımlıyor. Söylemleri ve eylemleri sebebiyle hapis de yatmış. Zaza/Alevi kökenli olduğunu, Zazaların Kürt milliyetinden olmadığını İrani ve Aryan dil ailesinin mensubu bir halk olduğuna inanır. Sami, İrani (Aryan) ve Hint-Avrupa dil familyası terminolojilerinin ne zaman türetildiğini, başta İngiltere, Fransa, Almanya ile Batı sömürge devletlerin bu tanımlamalar ile güttükleri sinsi amaçları daha önceki birçok yazımızda açıklamıştık.
BÖYLE ALEVİLİK OLUR MU?
Aygün, Fethullah Gülen ile Cem Vakfı Başkanı Prof. İzzettin Doğan’ın Aleviliği/Cem Evlerini, camilerin bir alt kategorisine dönüştürülerek iğdiş etme faaliyetlerinde birlikte hareket ettiklerini iddia etmişti. Alevilik yıllardır Avrupa'da nasıl bir asimilasyonla karşı karşıya? “Alisiz, Hüseyinsiz, Ehlibeytsiz, Kerbelasız Alevilik savunucularının amacı ne? 12 İmam ve Kerbela kültürünü "gericilik" ilan edenler kimler? Ocakları kaldırıp, yerine "dernekler"i koymak isteyenlerin hedefi ne?” dediği twit ile Avrupa’da içi boşaltılan ve Aleviliği ayrı bir din olarak sunanları tenkit etmişti. Almanya’da Kuzey Ren Vestfalya Eyalet Parlamentosunun, Aleviliği “ayrı din statüsünde” tanımıştı. Aydınlık gazetesi ve Ulusal Kanal birçok programda Avrupa’da özelde de Almanya’da Batılı devletlerin “Alevi” dernek ve kuruluşlara özel ihtimam sağladığı ve birçok “Alevi” derneklerin Kürtçü bölücü örgütler tarafından kontrol edildiği hatta kendileri tarafından kurulduklarını ortaya koymuşlardı. Sayın Aygün, bu açıklamalarıyla bu tespitleri bir kez daha teyit etmektedir.
“Alevilik yalnızca Türkiye ve Ortadoğu ülkelerindedir, buradan yayılmıştır, "İslam'ın var olduğu" topraklardadır -Avrupa'ya nasıl ve hangi amaçla yayıldığı biliniyor-. Alevilik, hiç tartışmasız, Hak-Muhammed-Ali yoludur. Ehlibeyt ve 12 İmam yoludur. Zazaca'da "Raa Oli", "Raa Yimam Uşen", "Raa Hese Huşe", "Raa Des u Dı Yimam" olarak adlandırılır. Bu adları Türkçe'ye çevirin, aynı şey karşınıza çıkar. Aleviliği İslam'dan ayırmak, İslam'ı DAEŞ'e teslim etmek demektir. İslam'ı DAEŞ'ten, Nusra'dan, Boko Haram'dan ibaret zannetmektir. Aleviliğin "İslam olmadığını", tarihte sadece Aleviler'i katletmek, yakmak isteyenler söylemişlerdir… Bu görüşler Aleviliğe zarar veriyor.” diyerek doğru ve haklı bir tepki vermişti.
AYGÜN ÇELİŞKİ İÇERİSİNDE
Birçok konuda mütevazın (dengeli) tespitlerde bulunabilen sayın Aygün’ün aşağıda sunacağımız söylem ve eylemleri ile içine düştüğü tenakuzları (çelişkileri) görmek üzücüdür. Tunceli seçim çalışmaları esnasında PKK için terör örgütü demişti. PKK tarafından kaçırılıp 2 gün alıkonduktan sonra serbest bırakıldığını iddia etmişti. Kendi isteği ile gittiği ve onlara misafir olduğunu söyleyenler de oldu. Yıllar önce sayın Aygün’ün “Yeni CHP” tabirini kullanması ve Yeni CHP’nin değiştiğini söylemesi dikkate değer bir tespit. Y-CHP’nin Kılıçdaroğlu sonrasında geçireceği dönüşümleri ya öngörmüş ya da bu konuda kendisine daha önceden teminatlar verilmiş olmalı. Zira Yeni CHP Hüseyin Aygün’ün iddialarını haklı çıkarmıştır. Aygün, “Dersim katliamının sorumlusu devlet ve CHP'dir. Atatürk'ün de bu olaylardan haberi vardı." demesine rağmen CHP’den vekil olmuştu.
Hüseyin Aygün’ün “serbest” bırakıldıktan sonra yaptığı açıklamaları aktaralım; “Benden parlamentoda Kürt sorununun çözümü, ateşkesin sağlanması için daha fazla rol üstlenmem konusunda ricacı oldular. CHP'nin izlediği politikaların, Kürt sorununun çözümü yönünde de olumlu olduğunu, dikkatle izlediklerini ve beğendiklerini ama bütün partilerin daha fazla çaba harcaması gerektiğini bildirdiler… Yeni CHP'nin Dersim milletvekili olduğum için gurur duyduğumu, Yeni CHP'nin benim gibi insanları partiye kabul ederek dönüşümün işaretlerini çoktan verdiğini belirttim.''
HELALLEŞTİNİZ DE BİZİM Mİ HABERİMİZ YOK
Aygün, 21 Kasım 2021 tarihli twitinde, Sol Parti (eski ÖDEP), EMEP ve TKP’nin 2023’te en azından ilk turda bir cumhurbaşkanı adayı çıkarmasını ve Millet İttifakı ile temas kurulmasını tavsiye etmektedir. Mevcut Erdoğan hükümetini “Osmanlı'dan 500 yıl sonra değişen bir şey yok. Karşımızda yine barbar, çocuk öldüren, kalp söküp yiyen birileri var. Mezhepçi, Alevi ve Kürt düşmanı” olarak tanımlayan Aygün, bu politikaların mimarı, uygulayıcısı, söylem ve eylemlerin sorumlusu, Balyoz-Ergenekon kumpasları için delillendirin diyen, Bağdat’a ilk bomba düştüğünde 1 Milyar hibe alacağız diye müjdeler veren ve bugün Millet İttifakının parçası haline gelmiş Davutoğulları, Gülleri, Gülenleri, Babacanlar ile nasıl temas kurulacakmış? Bu güruh siz “solcularla”, “sosyalistlerle” helalleşti de bizim mi haberimiz olmadı? Siz “solcu“ ve “sosyalistler”, “bizim onurumuz ve sırtımızı dayandığımız YPG/PKK”nın, bölgeyi ateşe veren, bölen, parçalayan, soykırımcı, talancı, siyonist, faşist ve emperyalistlerin projelerinde memur olduklarını göremeyecek kadar basiret ve izandan yoksun mu oldunuz?
ÜNİVERSİTE MEZUNU OLMAK BİR KISTAS MI?
Hüseyin Aygün, sinema ve tiyatro sanatçısı Müjdat Gezen'e ait olduğunu iddia ettiği bir twit paylaşmış; “Türkiye’de en az üniversite mezunu olan ilçe yüzde 3 ile Urfa’nın Harran ilçesi. AKP’nin aldığı oy yüzde 97. En fazla üniversite diplomasına sahip il yüzde 93 ile Tunceli. AKP’nin aldığı oy yüzde 3.” Bu ifadeye binaen bir ülkede, bir vilayette, bir ilde, bir ilçede veya bir köyde üniversite mezunu ne kadar çok ise o mekân zihinsel açıdan çok gelişmiş ve doğru seçim algıları o derece isabetlidir iddiası var. Cahiller sürüsü AKP’ye, okumuş, iyi eğitim almış ve üniversite mezunu olmuşlar ise Tunceli’de olduğu gibi başta CHP’ye oy verirmiş. Bu zihniyetin düştüğü vahim hatayı rakamlarla göstereceğiz.
Ülkeyi yöneten ve tümü üniversite mezunu olan yüksek bürokrat ve idarecilerin Türkiye’yi her alanda dünyanın en müreffeh, çok iyi gelişmiş, yaşam standartları çok yüksek ülkeleri arasına taşımış olmaları beklenirdi. Üniversite mezunu olmak, doğru seçim ve doğru karar için kıstas olsaydı, İsrail alemin demokrasi, insan hakları ve özgürlükler sayfası pırıl pırıl olurdu. Üniversite mezunu olmak, doğru seçim ve doğru karar için kıstas olsaydı dünyanın en şaşalı üniversitelerine ve yüksek sayıda üniversiteli sayısına sahip İngiltere, Fransa, ABD halen alemin kanını emen, işgaller, talan ve soykırımlarla anılan ülkeler olmazdı. Üniversite mezunu olmak, doğru seçim ve doğru karar için kıstas olsaydı, Japonya’nın 1945’e kadar kanlı ve karanlık tarihi olmazdı.
Üniversite mezunu olmak, doğru seçim ve doğru karar için kıstas olsaydı, beyaz ve çok iyi eğitimli Avrupalının Güney Afrika’da inşa ettiği Apartheid faşist, ırkçı, soykırımcı ve talancı rejimi demokrasi, adalet ve eşitlikte tüm altın madalyaları kazanan şampiyon olurdu. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Üniversite mezunu olmak, doğru seçim ve doğru karar için kıstas olsaydı tarihte rekor oyla CHP demiş Hatay’da AKP bir fazla vekil ile bu resmi ters yüz etmezdi. Üniversite mezunu olmamak, yanlış seçim ve yanlış karar için kıstas olsaydı “en az üniversiteli yer” diye burun kıvırttığınız Urfa/Harran geçmişte neden hep CHP derdi de şimdi sırtını döndü diye kafa yorardınız? Sözüm meclisten dışarı, üniversiteli olmak kıstas olsaydı; “Mey biter saki kalır, Her renk solar hâkî kalır, Diploma insanın cehlini alsa da; Hamurunda varsa eşeklik, baki kalır” der miydi Fuzuli?