Dış politika çökerken-(TAMAMI)
Hürriyet Gazetesi Yazarı Ertuğrul Özkök, Türk dış politikasının nerelere geldiğini, çökme noktasında olduğunu anlatan bir yazı kaleme aldı. Bence bu Özkük’ün hayatının yazısıydı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu eleştirirken AKP lideri Tayyip Erdoğan’ın karizmasına da silinmez bir çizik attı.
Yazının başlığı “Yalvarırım bir de Rusya’yı sarma başımıza” Ertuğrul Özkök şöyle yazıyor: “Şimdi de Rusya’yı saracak başımıza. Bir “sıfır problem ayarı da Rusya’ya çekecek. Korkum odur ki arkasından Çin de gelecek... Öyle bir stratejik iştah ki; doyur doyurabilirsen.
Hedef büyümüş, bölgeden çıkmış; cihanı versen dişinin kovuğunda kalacak...” (11.07.2012, Hürriyet, Ertuğrul Özkök)
Farklı olsaydı uyutabililirdi!
Özkök; Ana Muhalefet Partisi YCHP’nin başında olsaydı ve bunları Meclis kürsüsünden söyleyebilseydi kim bilir, ‘ülkesine hizmet işte böyle olur’ diyerek alkışlardık. Ne var ki Özkök yazdığı gazetenin başına gelenleri de, şimdi yerinde oturan Genel Yayın Müdürü Enis’in, üzerinde “Türkiye Türklerindir” yazısı bulunan o büyük amiral gemisini batırma marifetlerini de içi sızlayarak izliyordur. Elbette Erdoğan karşısında teslim bayrağı çeken, bir zamanların amirali Aydın Doğan gibi.
Durum farklı olsaydı iktidarın başı o hitabetiyle eşbaşkanı olduğu proje yönünde talihsiz kamuoyunu uyutabilirdi. Bazı konularda uyuttuğu gibi. Halkın tepkisi karşısında, ‘özel yetkili mahkemeleri değiştireceğim’ diyerek nasıl bir balans ayarıyla aynen koruduysa! Ülkemizde 88 yıldır herkese eşit işleyen hukuk sistemimizi ikili hukuk sistemine dönüştürdüğü, Bahçelievler katliamcılarına hapishane kapılarını ardına kadar açtığı gibi.
12 Eylül referandumundan sonra insanların kanını donduran domuz bağı cinayetleri suçlularını serbest bıraktıkları gibi...
Tahliye kararını imzalayan hakimlere: “vicdanım sızlıyor” dedirtecek kadar akıl almaz bir hukuk rezaletinin üstünü örttükleri gibi.
Ertuğrul Özkök yazısında: “Birilerinin Dışişleri Bakanı’na ‘dur’ deme zamanı geldi. Biz söylüyoruz dinlemiyor. Sözünü dinleyeceği makul bir insan bulup ona rica etmeliyiz. Demeliyiz ki; ‘Yeter kardeşim yeter artık” diyor.
Asıl hedef kim?
Ne varki bu olayda durum farklı.
Sorun, dünyaya cihat çağrıları yaparak Osmanlı’nın yükselme devrinin hayalini kuran, “Suriye politikasını değiştirmezse Rusya’yı izole etmek lazım” diyen, Sayın Erdoğan’ı dünyaya kafa tutan bir lider haline getirmek isteyen hayalperest Dışişleri Bakanı mı?
Açık ve net görünüyor ki, tahtadaki asıl hedef dış politikanın yılmaz savunucusu sayın AKP lideridir. Onca şöhretli ama korkak yazar dururken, Özkök iyi koku almasa bunları yazmazdı. İşte bu politikayı dünyaya anlatmanız ve dünya kamuoyunu uyutmaya çalışmanız asla hayalden öte bir anlam taşımıyor.
ABD hani en yakın stratejik ortağınız ve müttefikinizdi? Bakın nasıl kenara çekildi. Türkiye’nin etrafında bir tek dost bırakmayan bu politika çökerken AKP’nin elindeki kozlarda birer, birer yok oluyor. Yani AKP gerisindeki oy kalabalığıyla bile olsa artık devrini doldurmuş bir parti haline geliyor. Eğer öyle olmasa Erdoğan, koskoca grupta adam kimse kalmamış gibi, kendisine halef olarak Has Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş’u seçer miydi? Yani artık Bülent Arınç ya da Babacan’a da yer yok. Bu demektir ki Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanlığına uzanan yolda parti içinde bu politikaya destek verenleri yok sayarak yürüyecek. Dış politikayı bu hale getiren ve PKK olayını ‘açılım’ adı altında Başbakan’a kabul ettirip Türk dış politikasının dünyadaki itibarını böylesine yerlerde sürünecek duruma sokan bir Bakanı’nı orada tutmanın ne yararı olacak ki? Türk dış politikası çöküyor. Onunla beraber AKP’nin ve onun liderinin bırakın Cumhurbaşkanlığını, dünya önünde elbette İslam dünyasında eski saygınlığını koruması da zorlaşıyor.
Film devam ediyor ve ne zaman son diyecek onu bekliyoruz. Üstelik ABD’nin yeni alternatifinin kendisi olduğunu düşünen YCHP lideri Kemal Bey gizli eşbaşkanlıktan açık eşbaşkanlığa terfi etmeyi beklerken.