Dışarıda ödül içeride nasihat -(TAMAMI)
Herhangi bir uluslararası film festivaline katılıp da ödül almayan bir filmimiz yok gibi bir şey. Hiçbir filmimiz eli boş yurda dönmüyor. Bu verimliliğe dayanarak sevinip, Türk sinemasının büyük bir değişim-dönüşüm içinde olduğu duygusuna mı kapılmak gerekir, yoksa bu verilen ödüllerin verilme nedenlerini mi gözden geçirip irdelemek gerekir, bilemiyorum. Ama daha ilginci, dışarda onca ödül kazanan filmlerimizin, bizim ulusal festivallerde hiçbir ödüle layık görülmeyip ödül almaması ya da bizim jürilerimizin dışarda ödül kazanmış filmlere pek rağbet etmemesidir.
Bu çelişkili gibi görünen duruma çeşitli açılardan yaklaşıp değerlendirmek mümkündür. Bu açılardan biri, belki de en önemlisi, yabancı ve yerli jürilerin filmlere bakış açısı ve değerlendirmede öne çıkardığı kıstaslardır. Dışarda ödül alıp da, içeride umduğunu bulamayan Türk filmlerine bakıldığında, içerik olarak benzer temaları-konuları işleyip, adeta birbirlerini yinelediğini görmekte gecikmeyiz. Gerçekten de az gelişmişliğin öne çıkarılıp bu durumun kaçınılmaz olan sorunlarını, töre ya da etnografik olarak tanımlayacağımız sosla bulamak, ne yazık ki bu filmlerimizin dışarıda, bir başka kültürün özgün örnekleri olarak değerlendirilip ödül verilmesinde önemli bir etken oluyor. Dışarıda ödül kazanan filmlerimizin içeriklerine bakıldığında bu temanın ya da benzer sorunların öne çıkarıldığını rahatlıkla görebiliyoruz. Eskiden dışarıda ödül kazanan yerli filmleri küçümseyen ulusal sinemacıların “Bizim filmlerimize değil, kilimlerimize ödül veriyorlar” deyişlerine hiçbir zaman katılmamakla beraber, günümüz Türk sinemasının dışarıda kazandığı ödüllerin özünde bu duruma doğru bir gidişi görmemek mümkün değil.
İkinci bir durum da, yerli jürilerin dışarıda ödül almış olan filmlere karşı peşin hükümlerinden kaynaklanmaktadır. Bu peşin hükümlülük yalnızca dışarıda ödül alan filmlerle sınırlı kalmayıp, bol övgü alan filmler için de geçerli olmasıdır. Örneğin son Adana Altın Koza Film Festivali’nde her iki konuda da “peşin hükümlü” olmanın hallerini gördük. Ne baştan favori gösterilen filmler ne de dışarıda hatırı sayılır ödüller almış olan yapımlar, Altın Koza’da istediklerini ya da umduklarını bulamayarak neredeyse ödülsüz olup festivalden elleri boş döndüler. Yani yarışmaya katılan herhangi bir filmin dışarıda ödül almasıyla, vizyona girdiği dönemde bol övgü alması; onların lehine değil de, bizim festivallerimizde ne yazık ki aleyhine oluyor. Bu durum da filmlerin niteliğinden çok, jürinin bu filmlere öznel bakış açısından kaynaklanıyor. Ya da bize öyle geliyor.
Amacım ne dışarıda ödül kazanan filmlerimizi küçümsemek, onların film değil de eski ulusal sinemacıların dediği gibi kilim olduğunu ima etmek ne de jürilerin asla tartışılmayacak kararlarını eleştirmek. Yalnızca içerideki ve dışarıdaki çelişkili bir duruma dikkatleri çekerek bunun gerçek nedenlerini bulmak, bulabilmektir.
Sonuçta uluslararası film festivallerinin jürileri mi, yoksa bizim jürilerimiz mi yanılıyor? Ya da değerlendirme ölçütlerimiz mi birbirlerinden çok farklı? Düşünmeye ve de giderek tartışmaya değmez mi?