Distopya kurbanı ilk Türk: Özgür Özel
Gelecek distopyaları her zaman çok ilgi çeken kurgular oldu. Distopya dediğimiz ütopyanın zıttı, çok kötü işlerin döndüğü gelecek senaryosu. İnsanların distopik toplum tasarımlarına ilgisi her zaman çok yüksek oldu. Özellikle de teknolojik ilerlemenin insanı mahvedeceğine dair yazılanlar.
Orwell’in 1984’ü, Zamyatin’in Biz’i, Huxley’in Cesur Yeni Dünya’sı, Bradbury’nin Fahrenhayt 451’i, Lem’in Gelecekbilim Kongresi ve Atwood’un Damızlık Kızın Öyküsü romanları….
Bunlar ilk aklıma gelenler.
Edebiyatta ve sinemadaki teknolojik felaket senaryoları saymakla bitmez. İnsanlar sevdiği için mi böyle, yoksa birileri daha güçlü görünmek için insanların korkularını özellikle mi gıdıklıyor bilinmez. Sonuçta distopya hikayelerinin modası hiç geçmiyor.
Şu sıralar en gözde konu yapay zeka. Yapay zekanın dünyayı ele geçirdiği ve insanları köleleştirdiği senaryolar iyi gidiyor. “Kardeşim bu meret de sonunda elektrikle çalışmıyor mu, bilgisayarın fişini çekersin olur biter” diyenlere de kimsenin kulak astığı yok. Ya da felsefenin “Ürün üreticisinden her zaman daha geridedir” postulası da pek alıcı bulmuyor. Daha yapay zekanın ne olduğunu bile tam anlamadan hepimiz oturmuş yapay zekanın insanları “ham yapacağı” anı bekliyoruz.
Sanıyorum bazı olaylar bizim beklentilerimize göre gerçekleşiyor. Memleketimiz, daha yapay zeka ile tam tanışmadan ona ilk kurbanını vermiş olabilir. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’den söz ediyorum. Özgür Bey, “Belediye başkan adaylarını yapay zeka ile belirledik” demişti. Bu sözün üzerine “Yapayı bu ise doğalı ne olacaktı” veya “keşke kendi zekanızı da kullansaydınız” gibi bazı hafif espriler de yapılmadı değil.
Şaka bir yana, yapay zeka, herhangi bir partinin belediye başkanlarını belirleyebilir. Bugün yapay zeka teknolojisi tahminleme konusunda son derece ileri imkanlar sunuyor. Ancak sorun şu ki yapay zekanın bir işi yapmadan önce o işe dair olabildiğince iyi şekilde eğitilmesi lazım. Buna “istem mühendisliği” (prompt engineering) deniyor. Yapay zekayı 0 km. Bir çocuk zihni gibi düşünün. Siz sorular sorarak ve veriler paylaşarak onu eğitiyorsunuz.
CHP’nin aday seçme işini gerçekten yapay zeka yaptı ise ona bu işlemi birilerinin tarif etmesi ve geçmişteki verileri onunla paylaşması gerekir. Ve şayet bu ilk öğretme işi CHP’liler tarafından yapıldıysa, yandı gülüm keten helva! Çünkü bugüne kadar CHP’nin girdiği seçimlerde elinde biriken veri daha çok yenilgi verisi. Bu gariban yapay zeka çok az galibiyet verisi ile ne yapsın da kazanacak adayları bulsun?
Bir diğer ihtimal, yapay zekaya Kılıçdaroğlu veya İmamoğlu’nun adamlarının sızmış olması. Yani üç başlı CHP’de “yapay zekanın zekası” da bir ganimet kavgasına konu olmuş olabilir. Öyle ise yapay zekayı ele geçiren CHP’yi de ele geçirir, bizler için değilse de Özgür Bey için vahim bir distopya! Bir sabah geliyor ki yapay zeka kendisini de genel başkanlıktan alıp baş eczacılığa atamış.
Ama durun, hepsinden korkunç bir ihtimal daha var: Ya yapay zeka, CHP içinde doğrudan bir taraf olduysa? Kemal Bey, Özgür Bey, Ekrem Bey birbirleri ile “benim adaylarım olacak” diye kavga ederken yapay zekaya olaya el koyup “hayır hepsi benim adayım olacak” dedi ise? Bu durum sadece Özgür Bey’i değil, diğerlerini de üzer. Ancak CHP için gerçekten hayırlı olabilir. Yapay zekanın bir gün insan duygularını da öğreneceği söyleniyor fakat henüz o noktada değil. Dolayısı ile CHP’ye egemen olan ihtiras ve ego rüzgarlarının yapay zekacığımızı etkilemesi zor. İşleri tamamen yapay zekanın ele alması CHP’nin kurtuluşu için bir ışık olabilir.
Öte yandan, yapay zekanın CHP’deki rolü ve seçimlerin sonucu ne olursa olsun Özgür Bey’in kaderi pek değişecekmiş gibi durmuyor. Heyecanlı nutuklar ile başladığı yolculuğun sonunda, yapay zeka distopyalarının ilk kurbanı olarak tarihe geçebilir.