06 Ocak 2025 Pazartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Divan edebiyatı: Kozmik odamız

Muhammet Nur Doğan

Muhammet Nur Doğan

Gazete Yazarı

A+ A-

Divan edebiyatı veya Eski Türk edebiyatı diye de adlandırılan Klasik Türk edebiyatı gerçek anlamda bizim kültür ve medeniyetimizin kozmik odasıdır. Dilimizin, tarihimizin, dinî ve tasavvufi bilgi dünyamızın, siyasi ve felsefi birikimimizin bütün sırları Divan şiirimizin metinleri içinde çok gelişmiş estetik örtülerin içerisinde gizlenmiş bulunmaktadır.

Eski şiirimizin ruh ve kültür dünyasına duyduğu hayranlık ile neo-klasik tarzda şiirler yazan Yahya Kemal Beyatlı eski musikimiz ile ilgili olarak şu çarpıcı beyti kaleme almıştır:

Çok insan anlayamaz eski musikimizden

Ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden

SÖMÜRGECİLİĞİN LEHİNE BİR YABANCILAŞMA

Talebesi Ahmet Hamdi Tanpınar’ın kendisi için “Divan şiirini yenileyen adam” dediği Yahya Kemal Beyatlı’nın eski musikimiz ile ilgili vardığı bu yargıyı eski edebiyatımız ve klasik şiirimiz için de tekrarlarsak hiç haksızlık yapmamış; hatta çok büyük bir gerçeğe tanıklık etmiş oluruz.

Kendisi de Divan şiiri tarzında çok başarılı gazeller, mesneviler kaleme alan Yahya Kemal Beyatlı’nın aziz hatırasına bağlılığımızı bildirerek, bu beytini şöyle söyleyelim:

Çok insan anlayamaz eski şiirimizden

Ve ondan anlamayan hiçbir şey anlamaz bizden

Gerçekten de bugün aramızda çeşitli parlak sıfatlarla anılan, entelektüel birikime sahip kimi insanlar maalesef bizim eski edebiyatımızdan ve eski şiirimizden bir şey anlamıyorlar. Hatta bırakınız anlamamayı, anlamak istemiyorlar.

Kabul edilmelidir ki; bu, hastalıklı bir ruh hâlinin ortaya çıkışı; bir kısım millet evladının maalesef sömürgeciliğin lehine ve milletimizin aleyhine olmak üzere üzüntü verici bir yabancılaşmasıdır. Bu konuyu rahmetli Alev Alatlı Hanımefendi çok güzel ifade etmiştir. Yıllar önce izlediğim bir televizyon programında Sayın Alatlı şöyle söylemişti: “Dünyada entelektüeller bildikleri ile iftihar eden insanlardır. Türkiye’nin kimi entelektüelleri ise bilmedikleri ile iftihar ediyorlar. Meselâ Osmanlıca bilmediğini veya hayatında hiç Kur’an (meali) okumadığını bir aydın marifeti gibi takdim eden insanlar tanıyorum…”

Tarihimize, kültürümüze, millî kültürümüzün temel kodlarına karşı olmayı, toplumunun yürekten bağlı olduğu değerleri aşağılamayı aydın olmak sanan bu çevreler ve kişiler aslında bu hâlleri ile, öz toplumlarının ruhuna yabancılaşmanın trajik örnekleridir.

VAZGEÇİLMEZ BİR HAZİNE

Hâlbuki büyük bir dünya devletinin kurucusu olmuş ve buna paralel olarak kudretli bir dünya dilini ve edebiyatını insanlığa armağan etmiş bulunan milletimizin vücuda getirdiği bu ihtişamlı edebiyat geleneği gerçekten de bütün bilgi, kültür, düşünce, siyaset, devlet geleneğimiz, tarihimiz, poetik ve estetik değerlerimiz ve sanat ontolojimiz bakımından ihmal edilemez; vazgeçilemez bir hazine değerini taşımaktadır.

Nâzım Hikmet, Cahit Sıtkı Tarancı, Attilâ İlhan, Sezai Karakoç, Ece Ayhan gibi modern Türk edebiyatının öncü kişilikleri işte bu büyük edebiyat geleneğinin bizim için ne anlamda büyük bir değer taşıdığını değerlendirmesini bilen edebiyatçılarımızdan bir bölüktür.

Attilâ İlhan, Divan edebiyatının estetik ve yapısal özelliklerini modern şiire taşımış bir şairdir. İlhan'ın şiirlerinde Divan edebiyatının sesi ve biçimiyle modern toplumsal ve siyasi konular birleştirilmiştir. Babasının eski edebiyata olan bağlılığı ve çocukluk anılarında baskın olan Divan şiiri estetiği, şiirlerinde belirgin bir iz bırakmıştır.

Nâzım Hikmet de şiirlerinde Divan edebiyatının etkilerini modern bir yorumla yansıtan önemli bir şairdir. Divan edebiyatının klasik formlarını doğrudan kullanmasa da, bu edebiyatın estetik anlayışını ve dil zenginliğini kendi şiir diline uyarlamıştır. Nazım Hikmet özellikle Divan şiirinin ritim, ses ve ahenk unsurlarını, toplumsal ve politik içeriklerle birleştirerek modern Türk şiirine yeni bir soluk getirmiştir.

Cahit Sıtkı Tarancı da modern Türk şiirinin önemli isimlerinden biri olarak, Divan edebiyatının estetik ve dil zenginliğinden etkilenmiştir. Ancak bu etki, doğrudan bir biçim ya da tema kullanımı şeklinde değil, daha çok dilin melodik yapısı ve imgelerin zenginliğinde kendini gösterir. Cahit Sıtkı'nın, şiirlerinde Divan edebiyatının ritmik ve melodik yapısını modern bir şekilde yeniden yorumladığı görülür. Şiirlerinde kullandığı dil ve ses ahengi, klasik şiirin estetik unsurlarını yansıtır.

Ece Ayhan ise Divan edebiyatının dil oyunları ve karmaşık imgelerinden esinlenmiştir. Şiirlerinde, geleneksel Türk şiirinin estetik unsurlarını modern bir biçimde kullanarak, yeni ve özgün bir şiir dili yaratmıştır; Divan edebiyatının etkilerini modern şiirin içerik ve biçiminde birleştirmiştir.

Sezai Karakoç ise, Divan edebiyatının mistik ve manevi boyutlarını modern şiirine taşımakta büyük bir başarı sergileyen efsane şairimizdir. Özellikle “Mona Roza” ve “Gül Muştusu", “Hızırla Kırk Saat”, “Leyla ve Mecnun” adlı eserlerinde, Divan edebiyatının derinlikli ve tasavvufi temalarını modern bir bakış açısıyla işlemiştir. Karakoç'un şiirlerinde, Divan edebiyatının estetik ve dil zenginliğinin izlerini görmek mümkündür.

Divan şiirinin estetik gücünü ve çok zengin anlam dünyasının unsurlarını modern Türk şiirinin değerleri ile birleştiren bu şair ve edebiyatçıların sayısını daha da artırmak mümkündür. Örnek olarak Ahmet Hâşim, Necip Fazıl Kısakürek, İlhan Berk, Edip Cansever gibi önemli şairleri de bu kategoriye dâhil edebiliriz.

DİL VE KÜLTÜR ARKEOLOJİSİ

Kırk yılı aşkın bir süredir Divan şiirinin sanat harikası metinlerini psikolojik, sosyolojik, tarihsel, dinî, felsefî ve kültürel açılardan şerh etme yolunda önemli birikime sahip bir akademisyen olarak bu edebiyat geleneğinin taşıdığı stratejik değerin ve büyük önemin farkına varmış olmaktan cesaret alarak söylemek isterim ki; Klasik Türk edebiyatının düşünce, ruh ve estetik hazinesinin ayırdına varamamış bir kişinin iyi bir şair ve yazar, iyi bir tarihçi, iyi bir sosyolog, iyi bir ilahiyatçı, iyi bir düşünür, iyi bir entelektüel olma şansı yoktur. Bu stratejik alanlarda kalıcı başarının yolu bugün artık bizim için bir dil ve kültür arkeolojisi sahası hâline gelmiş bulunan klasik edebiyatımızın anlam dünyasına nüfuz edebilmekten geçmektedir.

Yeniden dirilişin güçlü ve aydınlık yarınlara ulaşmanın, kendi ruhumuzla ayağa kalkmanın, kendimize gelmenin yolu; bizi medeniyetimizin özü, toplum, insan ve devlet anlayışımızın değerler dizisi ve kurucusu olduğumuz evrensel barış ve adalet sisteminin temelleri ile buluşturacak olan klasik edebiyatımızın kozmik odasına girebilmektir.

Önümüzdeki yazılarda bu konuya daha yakından eğilmeye çalışacağız.

Edebiyat Türk Edebiyatı Şiir