15 Ocak 2025 Çarşamba
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Dizi dünyasının kirli çamaşırları

Burçak Evren

Burçak Evren

Gazete Yazarı

A+ A-

Muhafazakâr kesimin melodram soslu kendilerine özgü özel sorunlarıyla, düşmüş ya da düşürülmüş kadın sorunsalını erotizmin sınırlarını zorlayan bar danslarıyla seyirlik kılan mafya özentili dizilere, oradan Boğaz’ı mesken tutmuş tuzu kuru yozlaşmış burjuva bozuntularının iç ödeşmelerinden, namlunun ucundaki yapay hayatları bir rol model olarak öne çıkaran dizilere kadar her bir şeyin harmanlandığı masallar dünyasında sert rüzgarlar esmeye başladı.

Birbiri ardıca gelen suçlamalar, ilgili ilgisiz birçok kişinin topa girerek yaptıkları yorumlar, ortaya atılan iddialar sorunun giderek daha da genişleyeceğine ilişkin sinyaller veriyor. Önce savcılığın devreye girmesi sonrasında Rekabet Kurumu’nun 21 kast ajansı hakkında soruşturma gereğini duyması sorunun sektördeki bir iç ödeşme değil onun da ötesinde daha ciddi boyutlarda olabileceğini gösterdi.

Dizi dünyası her şeyin bilinip de hiçbir şeyin dile getirilmediği bir dünya. O gösterişli görkemli dünyanın üstünü sanki herkesin bildiklerinin dışa yansıtılmasını engelleyen bir korku şemsiyesi örtüyor. Boykota takılıp işsiz kalmamak, gözden düşmemek dahası sektörün dışına itilmemek bu korku şemsiyesinin bu alandaki kimi oyunculara yönelik başlıca silahlar olarak kullanılıyor.  

Kimi oyuncuları için bu korku şemsiyesi, bir garantiyi, güveni yalnızca dizilerde oynamayı değil, reklamlarda aynı kuruma ile pay devşirmeyi de beraberinde getiren bir koruyuculuk işlevini üstleniyor. Bir diğerleri ise bu şemsiyenin altında işsiz kalmamak için sabırla seçilmeyi, fark edilmeyi bekliyor. Her akşam izlediğimiz dizilerdeki gibi, birileri hükmediyor, bir diğerleri ise piyasaya egemen olan haksız rekabetle eziliyor.

Dizi dünyasındaki fırtınaların esmesinin nedenlerini farklı alanlara bağlayan değişik görüşler de var. Örneğin bir kesim bu durumun, AKP’nin altın yumurtlayan tavuk olarak gördüğü   sektörün üzerine çökme isteğine bağlıyor. İddianın ne kadar doğru olduğunu belirleyecek somut bir veri yok ama, sektörün altın yumurtladığı bir gerçek. Bu konuda birçok veriye sahibiz. Örneğin dünyada 5,5 saat ile en çok TV izleyen ülke konumdayız. İkinci ülke olan Japonya ise bizden saat olarak çok gerilerde. Reklam geliri açısından da bizim TV’lerimiz iyi durumda. Tabii bu gelirlerin yüksek olmasındaki en büyük etken diziler. Kimi veriler bu gelirin 40 milyarı aştığını gösteriyor. Yıllık ortalama dizi yapım sayısı da 70’in üzerinde. Bu üretimle dünyanın en fazla dizi üreten ülkeler arasındayız. Yani bir zamanların ailecek gittiğimiz Yeşilçam filmlerinin işlevini günümüzde diziler üstlenmiş gibi. Tek farkı ise evin içinde ücretsiz izlenmesi.

Bir dizinin bütünüyle bir bölümünün ne kadara mal olup kimi oyuncuların bölüm başına aldıkları ücretler ise deyim yerinde ise dudak uçuklatıcı. Sektörde bugüne dek bilinip de dışa yansıtılmayan kavganın bir diğer nedeni de bu gelirin paylaşımındaki adaletsizlik. Ya da eşit koşullar altında yapılmayan rekabet. Sektörü domine eren kimi bilindik kurumlar bu alanda kurdukları tekelle bu dağıtımın da tam orta yerinde. Sözü edilen kavga, bir açıdan korunanlarla korunamayanlar arasında.     

Böylesine bir sektörün tam anlamıyla bağımsız olamayacağı da bir gerçek. Sahip çıkmalar, çökmeler, tekelleşmeler, dizilerle yön tayin etmeler vs, işin içinde bir üst aklın olduğunu da ne yazık ki kaçınılmaz kılıyor. Hem oldukça cazip bir gelir temin etmek, hem de dünyanın en çok TV izlenen bir ülkesinde toplumu yönlendirmek her siyasal iktidarın ağızını sulandıracak cazip bir alandır. Hiç kimse bu alandan uzak kalmaz. Ya da bu alanı kendi haline bırakmaz…

Diziler dünyasındaki bu iddialar ve kaynatılmaya başlanan kazan, yalnızca tekelin içindekilerle dışındaki oyuncuların atışmalarıyla sınırlı kalıp kadın dayanışması gibi bahanelere yaslanarak üstü örtülecek bir durum değildir. Taraflar arasında yalnızca oyuncular değil, yapımcılar, bu sektörle ilgili kanal sorumluları da vardır. Kurcaladıkça ve de deştikçe daha birçok kirli çamaşırları pazara çıkması da kaçınılmazdır. Ancak bu kavganın içine elbette ki dizi dünyasındakileri toptan dahil etmek de mümkün değildir. İşi hakkıyla yapanları da bu kavganın dışında tutmak gerek.