Yandex
30 Mart 2025 Pazar
İstanbul 11°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Dizilerin verdiği yanlış mesajlar ve toplum

Berna Bridge

Berna Bridge

Gazete Yazarı

A+ A-

Geçmiş günlerde bir haber okuyoruz, paylaşılan son derece mütevazi bir fotoğrafla “Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen, İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, Norveç Başbakanı Jonas Gahr Støre ve Finlandiya Cumhurbaşkanı Alexander Stubb ile evinde akşam yemeğinde bir araya geldi. Frederiksen, bu anlara ilişkin kareyi sosyal medya hesabından paylaştı ve 'İskandinav meslektaşlarımı evimde yemeğe davet ettim' ifadelerini kullandı” diyor haber…

Dizilerin verdiği yanlış mesajlar ve toplum - Resim : 1

Fotoğrafta garson yok, hizmetçi yok, hizmet eden yok. Ne güzel bir görüntü. Eğitimli olmanın getirdiği bir mütevazilik, doğallık. Benzerini İngiltere’de öğrenciyken gördüm, yıllar önce. Hocalar, dekan, hatta rektör kendi çay, kahvelerini yapıyordu, bize de kendileri ikram ediyordu, hizmet eden bir sekreter veya odacı yoktu. Çok hoşuma gitmişti.

TÜRKİYE’DE İNSAN KULLANMA ÖZENTİLİĞİ

Türkiye’ye döndüğümde kendi müdürlük yaptığım okulda gelen misafirlerime çayı ben ikram ettiğimde ise arkamdan dedikodu başladı, “Çay tutacak kişiye verecek parayı mı hesap ediyor” diye! Çok şaşırmıştım, elimle, mütevazilikle ikram ettiğim çayın insanları mutlu etmek yerine böyle yorumlanmasına çok da üzülmüştüm.

Hemen bu görevi sekreterime havale etmiştim üzülerek. Şu anda Oxford’da çalıştığım eğitim kurumunda da en yukarıdan en aşağıya herkes kendi çay ve kahvelerini yapıyor, bizlere hizmet eden bir kimse yok ve ben çok mutluyum. Hiçbir zaman bana hizmet edilmesi beni mutlu etmedi…

DİZİLERİN ÖZENDİRDİĞİ GÖRGÜSÜZ GÖSTERİŞ

Türkiye’deki dizilere bakıyorum, çoğunda hizmetçi, şoför, görgüsüz bir gösteriş hâkim. Ben dizi takip etmiyorum ama ülkenin sosyal nabzını tutmak için birçok dizinin bir tek bölümünü izliyorum ve bir izlenim ediniyorum. Dizilerin çoğunda bu görgüsüz gösterişi görüyorum. Örneğin, bana önerilen ve çok izlenen bir dizi; Kızılcık Şerbeti.

Dizilerin verdiği yanlış mesajlar ve toplum - Resim : 2

Dört kadının oturduğu sıradan bir daire (köşk, yalı filan değil) evin hanımı emekli okul müdürü (yani orta direk) ama sabahın erken saatlerinden aşama kadar onlara hizmet eden, ellerine çay, kahve servisi yapan bir hizmetçi. Bu dört kadın bu kadar mı tembeller? Halkın bu dizilerle böylesine şımarıklığa özendirilmesi ne hazin…

SEVGİYE VE İLGİYE AÇ ÇOCUKLAR BÜYÜYOR

Bu görüntüler olanağı olanı gördükleri bu dizilere özendiriyor ve evlerinde hizmetçi, çocukları hizmetçi elinde büyürken genç hanımlar kuaförde, kafede, sokakta, alışverişte zaman öldürüyor. Çocuklar anne sevgisine, ilgisine hasret, mutsuz ve yalnız. Hizmetçi tutmaya olanağı olmayanlar ise kendini eksik hissetmekte, bu yapay hayatlara özenmekte, hatta kıskanmakta…

Bu diziler toplumumuza bu açıdan çok zarar veriyorlar. Oysa eli ayağı tutan her insanın kendi çayını, kahvesini yapması, evini temizlemesi, ailesine yemek yapması, çocuğuna bakması büyük mutluluk. Bunlarla sevgi yumağı olunuyor, aile olunuyor, kuaförle, süs püsle, alışverişle değil. Gerçek, derin, huzur veren ilişkiler emekle kuruluyor. Umarım diziler bu yönde ilerlemek yerine İskandinavya örneğindeki gibi daha mütevazi hayatlara özendirecek bir çizgiye girerler.

İÇ DEĞERLER GİTTİKÇE AZALIYOR

Dizilerin özendirdiği diğer bir husus da görünüş. Dudağına dolgu yaptırmamış genç bir hanım görmek bugünlerde çok zor. Hepsi botoks, dudak dolgusu, estetikle meşgul. Çok insan kilo almamak için diyette, aç geziyorlar ve açlığın getirdiği asabiyetle hoyrat davranıp insanları kırıyorlar. Kısacası ilişkiler gittikçe sığlaşıyor, çünkü yalnızca dışa odaklanıyor, iç değerler yok sayılıyor, hayatlar böylece plastikleşiyor.

Akşamları televizyon karşısında oturan seksen milyon kişiye daha güzel örnekler yaratacak filmler, diziler olanaksız mı? Aynı konular daha az hizmetçiyle, çalışkan, kendi hizmetini gören, mütevazi insanlarla da işlenemez mi? Yapımcılar bu dizileri yaparken toplumun değerlerini ve ruh sağlığını da göz önüne almalılar…

İsveç
Yorumlar (4 yorum) Yorum yapmak için tıklayınız
Yükleniyor...