28 Aralık 2024 Cumartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Doğa Okulları örneğinde özel okullar sorunu

Refik Saydam

Refik Saydam

Eski Yazar

A+ A-

Geride bıraktığımız haftalarda Özel Doğa Okulları’nda yaşanan sorunlar, Türk eğitim sistemi içinde giderek yaygınlaşan özel okulculuğun durumunun sorgulanması yönünde yakıcı bir gündem oluşturdu. Öğretmen maaşlarının aylarca ödenmemesi nedeniyle öğretmenlerin, öğrencilerin ve velilerin yaşadığı mağduriyet elbette yalnız adı geçen özel öğretim kurumuyla sınırlı değildir. Öğrenci sayısı bakımından özellikle küçük ve orta boyutlu çok sayıda özel okulun kontenjanlarının yarıdan çoğunu dolduramadığı, kapanma riskiyle karşı karşıya olduğu belirtilmektedir. Adında "Millî" sözcüğünü taşıyan bir bakanlığa bağlı olan ve Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana devlete ait bir görev olan eğitim öğretimin özel kişiler, kurumlar eliyle yürütülmesi, bu alanda yaşanan sorunların daha da büyümesine yol açmıştır.

1961 VE 1982 ANAYASALARI
Eğitimi paralı duruma getirme ve özelleştirme girişimleri 12 Eylül 1980 darbesinden sonra hız kazanmıştır. 1961 Anayasası’nın 50. Maddesinde yer alan "Halkın öğrenim ve eğitim İhtiyaçlarını sağlama Devletin başta gelen ödevlerindendir" hükmü, devletin bu alandaki görev ve sorumluluğunu net biçimde tanımlamaktaydı.
1982 Anayasası’nın eğitim ve öğrenim haklarını düzenleyen 42. maddesinde bu tanım, yerini "Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir" ifadelerine bırakmıştır. Maddenin devamında İlköğretimin zorunlu ve devlet okullarında parasız olduğu belirtilse de en baştaki yukarıda yer alan ifade, eğitim öğretim alanında devletin görev ve sorumluluğunu belirsizleştirmiştir.
24 Ocak Kararlarının 12 Eylül sopasıyla uygulamaya konulduğu 1980’li yıllardan itibaren emekçi ücretlerinin satın alma gücü hızla azalırken (zorunlu temel gereksinimlerdeki diğer giderlerle birlikte) eğitim öğretim giderlerinin katlanarak büyüdüğü görülür. Bu süreçte bir yandan devletin adeta gözden çıkardığı kendi okullarında zorunlu kayıt ücretleriyle, zorunlu vakıf ücretleriyle, paralı hafta sonu kurslarıyla, taşerona devredilen hizmetli ve memurların ücretleriyle eğitim yükü velinin sırtına yıkılmış; diğer yandan paralı özel dersaneler ve özel okullar hızla yaygınlaşmaya başlamıştır. Özel okul ve dersaneler devlet okullarının en deneyimli, başarılı öğretmenlerinin önemli bir bölümünü de kendi bünyesine alarak devlet okullarını zayıflatmıştır.

ÖZEL OKUL SAYILARINDA GEOMETRİK YÜKSELİŞ
1990’lı yıllarda ve 2000’li yılların başından bu yana iktidarların da desteğiyle özel öğretim kurumlarının ve dersanelerin sayısı geometrik olarak artmıştır. Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, 2006-2007 eğitim ve öğretim yılında tüm özel okullarda kayıtlı öğrencilerin toplam öğrenci sayısına oranının (açık öğretim hariç) yüzde 2,53 iken 2018-2019 eğitim ve öğretim yılında bu oranın yüzde 8.2’ye yükseldiğini; özel okul sayılarının toplam okul sayısına oranının ise yüzde 17.8 olduğunu belirtmiştir. 12 yılda özel okulların toplam okullar içindeki oranı üç kattan daha fazla artmıştır. Devlet okullarında yönetimsel boyutta yaşanan bazı sorunların, kimi okullarda yaşanan laiklik karşıtı uygulamaların, öğretim kadrolarındaki, eğitim ortam ve olanaklarındaki yetersizliklerin yarattığı "devlet okullarının niteliğinin düştüğü" algısı velileri, bütçelerini de zorlayarak çocuklarını özel okullara göndermeye yöneltmektedir.
DİE verilerine göre 2018 2019 Eğitim Öğretim yılında sayısı 12 bin 809’a ulaşan örgün özel öğretim kurumuna 1 milyon 440 bin 577 öğrenci devam etmekte; bu kurumlarda 169 bin 740 öğretmen görev yapmaktadır. Örgün özel öğretim kurumu sayısının tüm okullara oranı yüzde 19.16’ya; derslik sayısı oranı yüzde 19.07’ye; bu kurumlarda görev yapan öğretmen sayısının oranı da yüzde 15.76’ya ulaşmıştır. Özel okullarda bir öğretmene 8.5 öğrenci, bir dersliğe 10.7 öğrenci düşerken devlet okullarında bir öğretmene 16.62 öğrenci, bir dersliğe 26.41 öğrenci düşmektedir.

ÖZEL OKULCULUĞA DEVLET ELİYLE PARASAL DESTEK
1965 tarihli 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu yürürlükten kaldıran 2007 tarih 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun Ek 1. maddesi uyarınca özel okullarda öğrenim gören Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı öğrenciler için devletçe eğitim ve öğretim desteği verilmesi gündeme gelmiştir. Devlet okullarındaki devletin görev ve sorumluluğunu ihmal ederek buralara yeterli kaynak ayırmayan iktidar, özel öğretim kurumlarına desteğe soyunmuştur.
Önümüzdeki süreçte özel öğretime teşvik uygulamasının kademeli olarak azaltılarak kaldırılacağı, dezavantajlı durumda olan resmi okullardaki niteliksel ve nicel gelişime destek verileceği geçen yıl Bakan Ziya Selçuk tarafından açıklanmıştı. Bu açıklama doğrultusunda 2019- 2020 eğitim ve öğretim yılında, eğitim desteği ilkokul 1. sınıflar için düşünülmemiş; ikinci sınıftan itibaren lise son sınıfa kadar öğrenci başına yıllık 3 bin 960 TL ile 4 bin 610 TL arasında bir destek ödemesi yapılması kararlaştırılmıştır.

ÇÖZÜM DEVLET OKULLARININ GÜÇLENDİRİLMESİNDEDİR
Özel Doğa Okulları örneği, Türk eğitim sisteminin bünyesine uymayan ve yapay olarak şişirilen özel okulculuğun çıkmazını gösteren en somut örnek olarak karşımızda durmaktadır. Özel okulculuk, devletin görevi olan eğitim öğretimin patronların eline bırakılarak "millîlik" ilkesinden uzaklaşılması demektir. Özel okulculuk, 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununda öngörülen eğitimde fırsat ve olanak eşitliğinin ortadan kaldırılmasıdır. Özel okulculuk öğretmenler açısından iş güvenliğinin ortadan kaldırılması, sendikasızlaşma, yoksullaşma demektir. Çözüm, devlet okullarının güçlendirilmesi, eğitim öğretime ayrılan kaynakların çoğaltılması; verimli ve yerinde kullanılması, atama bekleyen öğretmenlerin atamalarının yapılarak okulların öğretmensiz bırakılmamasındadır. Çözüm, öğretim programlarının ülkenin, ulusun gereksinimleri ve çağın gereklilikleri gözönünde bulundurularak uzmanların, eğitimcilerin demokratik katılımlarıyla güncellenmesindedir. Çözüm Atatürk’ün bağımsızlık, halkçılık, aydınlanma düşüncesinin eğitim öğretim alanında da yeniden yaşama geçirilmesidir. 21. yüzyılın çağdaş, gelişmiş, öncü ülkelerinden biri olmaya aday Türkiye, özel okullar kamburunu daha uzun süre sırtında taşıyamaz.