Doğu Perinçek yine haklı çıktı
Bu sabah televizyonda TUİK'in açıkladığı işsizlik rakamlarını dinlerken sayın Doğu Perinçek'in Tekirdağ'da partisinin düzenlediği kongrede yaptığı konuşma aklıma geldi. Perinçek konuşmasında ne demişti hatırlayalım:
"Türkiye'nin yeri Atlantik değil, Türkiye’nin yeri Asya. 1945 yılından beri Atlantik’te geldiğimiz nokta nedir? Atlantik’te boğuluyoruz. Atlantik’te ekonomimiz boğuluyor. Atlantik’te borç batağına battık. Atlantik sisteminde samanı bile ithal eder hale düştük. Atlantik sisteminde sanayimizi ne hallere düşürdük, küçük ve orta büyüklükteki sanayicimizi tahrip ettik, sanayi üretimimizi yıktık, dışarıdan her şeyi ithal eder hale geldik. Tarım ürünü, sanayi ürünü dışarıdan, ne karşılığı? Borçlanarak.”
Bu konuşmanın, kelimesi kelimesine doğru olduğunu açıklanan her makro ekonomik veri ispat ediyor. Nasıl mı? Adım adım gidecek olursak ilk önce gelen büyüme rakamlarına bakmamız gerekli.
2016 yılının ikinci çeyreği (Nisan-Haziran) bir önceki yılın aynı çeyreğine göre sabit fiyatlarla %3,1’lik artışla 33 milyar 61 milyon TL oldu.
Ekonomistlerin ve piyasa uzmanlarının büyüme beklentisi %3,7 iken, %3,1 olarak gelen rakam hayal kırıklığı yaratmıştı. Uzmanlar Türkiye'nin darbe süreci öncesindeki son büyüme rakamı olan %3,1'i gelecek dönemde de korunmasının zor olduğunu düşünüyor. Başarısız darbe girişiminin inşaata dayalı ekonomik modeli olumsuz etkilediği artık bir sır değil.
Bu olumsuz etkiyi bertaraf etmek için hükümet yoğun bir çaba içine girdi ancak sayın Perinçek'in ve partisinin sürekli söylediği "Üretim Ekonomisi" kavramından uzak çözümler sadece ağrı kesici ilaç yutmak gibi.
ÜRETİM YETERSİZ
Büyümenin içine baktığımızda ne yazık ki üretim göremiyoruz. Azalmasını beklediğimiz büyüme bile harcama üzerine kurulu. Model, konut üret,üretilen konutlar diğer sektörleri çalıştırsın, ekonomi büyüsün şeklinde olunca milli gelir bir noktaya kadar artıyor. Ekonominiz dış ve iç şoklarda kırılgan ve kredi notu her an düşmeye hazır hale geliyor.
Peki "Üretim Ekonomisi" olmazsa ne olur? Bazıları; "Hepimizin 40 ay taksitli bir otomobili ve 240 ay taksitli bir evi yok mu? Nankörlük etmeye ne gerek var!" diyebilir. Lakin gerçekte olanı bu sabah TUİK söyledi. Üreterek değil harcayarak büyürseniz, ekonominin üretim kapasitesi artmaz. Üretim kapasitesi artmayan bir ekonomi, artan nüfus içindeki genç işgücüne iş bulamaz.
Şimdi alın size harcama ve ticarete dayalı, kendisine ait bir dünya markası bile oluşturamamış, sadece tekstil ve montaj otomotiv üretimine dayalı ekonomik modelinizin sonucunu:
"Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2016 yılı Haziran döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 247 bin kişi artarak 3 milyon 127 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,6 puanlık artış ile %10,2 seviyesinde gerçekleşti.
Aynı dönemde; tarım dışı işsizlik oranı 0,5 puanlık artış ile %12,2 olarak tahmin edildi. Genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik oranı 1,7 puanlık artış ile %19,4 olurken,15-64 yaş grubunda bu oran 0,7 puanlık artış ile %10,4 olarak gerçekleşti."
Bu arada hala nankörlük ettiğimi düşünen varsa onlara tavsiyem şu: İş olanakları bu ekonomik modelde daralmaya devam edecek. Biran önce taksitlerinizi bitirin, Amerikalıların bastığı bol para ile görülen refah rüyası bitmek üzere.