Doğu tabletleri: On Beşinci Tablet, Talât
Talât Bey, ne düşünüyorsunuz böyle hüzünle,
Biraz dalgın, biraz dargın, başınızı hafifçe geriye atmış.
Üç yüz yıl kan kaybeden bedenden doğduk biz,
Ağır rahmin cansız ceninler sunduğu ilginç zamanda.
Koyu bir kanda yattık meydanda, sokakta, üniforma yok,
Yüzümüz ak, ruhumuz gergin ve kalbimiz yüklü,
Kalbimiz nar şurubuydu Manastır’da ve bütün Van’da.
Talât Bey, elleriniz kavuşmuş arkanızda, göğsünüz önde,
Kar yağıyor Berlin’e, sine sine. Kar yağıyor üstüne devrimin.
Berlin’de caddeler ışıltılı, ama kapkaranlık bir hukuk.
İttihat denince, orada dur: Kafanda devrim saatini kur.
Barut akıyor damarlarında memleketin: Kırmızı ve ak!
Gereklidir infilak. Buluşacağız bir yerde, mutlak.
Çatlayan damar açıktı. Gelibolu’da bir düşün içine girdik,
Oradan geniş, ışıklı bir yol döşedi köylü çocukları.
Çünkü bilir bütün şehitler, devrime giden bütün yolları.
Vatanı savunduk, nasıl savunursa kurt kendi kanını.
Hayallerimiz yüksek, canımız alçaktaydı ki o kadar,
Hatta daha aşağıda bile, feda olsun! Biz isyankârdık.
Haydi vurdurun beni. Çeksin tetiği zavallı biri… heyhat!
Arkasında İngiliz hükümeti… Biliyor Talât!
Terakki dedim de, hücrelerdir. Kimi canlı, kimi baştan ölü.
Okulluyduk biz, orada öğrendik can verme yollarını,
Şahadetnamemiz, vatanın koynunda gizlidir!