DOĞU TABLETLERİ Otuzuncu Tablet, Bastil
Ben Bastil! Devrimin meydanıyım. Söz bende.
Burada bekliyorum, Fransa’nın rahminde,
Burada bekliyorum, yüz elli yıldır, yüreğim elimde.
Bakmayın üzerimde gezen kuru kalabalığa,
Öyle yalnızım, öylesine sıkılıyor ki canım, ah!
Beynimi kemiriyor, ciğerlerimi yiyor kendi yurttaşım.
Meydan dolusu öfke içimde, meydan dolusu kin,
Velâkin, çok heyecanlıyım bugünlerde...
Devrimciler gelecek, diyorlar, Türk devrimcileri,
Öyle özledim, öylesine özledim ki kanat açmış sözleri:
Asya’nın isyankâr çocuklarını bekliyorum,
Doğunun arslanlarını bekliyorum: Doğu’yu ve arkadaşlarını.
Yolu aç polis, çek elini savcı, kenara çekil tetikçi,
Taçlandırsın Paris’i bayrakların kardeşliği.
Ey süslü parlamenter! Hiç duydun mu adını Genç Türkler’in?
Utanıyorum senden, çünkü Fransız adı taşıyorsun,
Utanıyorum senden: İçiyorsun Babeuf’ün içtiği kadehten.
Basit neon ışıklarından utanıyorum senin.
Bekliyorum, ne zaman bulacak Fransa kendi fikrini?
Nerede özgürlük için canını veren yurttaş?
Temmuzun çocuklarına ne oldu, atardamar durdu mu?
Yüzüm Ruso’nun yüzü, kalbim Robespiyer’in kalbi.
Cezayir’de kurşuna dizildi liberte ve egalite ve
Kardeşliği boğdunuz Atlantiğin dibinde...
Şırrak, şırrak diye inerdi giyotin, ebedi eşitlik için,
Bebeklerin başı için düşürdüm kralların kellesini sepete!
Jak Şirak! Amerikanca konuşmayı bırak,
Başını kaldır da gözlerimdeki ateşe bak:
Vive la Commune! Vive la Commune! Ya istiklal ya ölüm!
Not: Emperyalizmin kuşatmasını yaran Talât Paşa Komitesi akıncılarının, yeni zaferlere doğru Atina seferinde yolları açık olsun.