Döner partisi ve ters kelepçe
Patiswiss adlı şirketin sahibinin bir müşteri şikayetine verdiği yanıt gündemi salladı. Nasıl sallamasın? Patron kadın, tek suçu “falan parti numaralı çikolatanızda küf çıktı” demek olan müşteriye bir kamyon hakaret ve tehdit ile yanıt veriyor. Koskoca “CEO’da” öyle bir üslup var ki Sulukule’deki mahalle kavgalarını gölgede bırakır.
“Yüksek tahsilli CEO’nun mesajında imla hatası mı daha çok yoksa hezeyan mı” diye sorarken, bu kez de hakkındaki tuhaflıklar konuşulmaya başladı. Şirket, nasıl olmuşsa olmuş, üç beş yıl içinde bir tepsi kekten Türkiye’nin en büyük çikolata fabrikasına dönüşmüştü! Çalışanların anlattıkları ise gerçekten korkunçtu. Yasal hakların kullanımına tahammülü olmayan patron Hanım, şirketini deyim yerinde ise “kocasının çiftliği” gibi yönetiyordu.
Tepkiler çığ gibi büyüyünce önce kabahatinden büyük bir özür diledi, baktı olmuyor “istifa ediyorum” dedi. Tam bir komedi! Adını CEO koymuşlar ya hani, güya şirket yönetimini bırakmış oluyor. Ulan sizin CEO dediğiniz bildiğiniz şirket patronudur işte, kimi yiyorsunuz? Patron şirketten istifa falan etmez, çok pişmansan kaparsın dükkanı olur biter.
İLETİŞİMDE DEĞİL AHLAKTA SORUN VAR
İşin beni en çok güldüren taraf ise, ortaya dökülen iletişim uzmanlarının, yönetici danışmalarının abuk yorumları. Bir tanesi aynen şöyle diyor: “gördünüz mü doğu iletişimin ne kadar önemli olduğunu, devasa bir markanın değeri bile bir anda sıfırlanabiliyor”.
İyi de arkadaş, ortada yanlış iletişim yok ki. Kadın gayet doğru iletişim kuruyor, karakteri neyse aynen o şekilde yanıt veriyor. Sorun şirketin iletişim dili değil, iş ahlakı. Ahlak sahibi işletme, müşterinin velinimet olduğunu bilir, ürününe, işine ona göre özen gösterir. Bir patronun seviyesi, velinimetine küfür edebilecek kadar düşüyorsa orada ahlaka dair bir sorun var demektir.
Boykot gibi teşebbüslerden pek ümidim yok ama, ben kendi adıma bundan böyle Patiswiss ve yan şirketlerinin hiçbir ürününü almayacağım, satan yerleri de elimden geldiğince uyarıp boykot edeceğim. Bunu kendi onurum için yapıyorum. Helal parası ile alışveriş yapıp bir de üstüne hakaret işitmeye razı olana salak denir.
DÖNER PARTİSİ NE İÇİN?
Alman Cumhurbaşkanı bir baton döner alıp arkadaşları ile Sirkeci’de toplanmış. Kimler yok ki! Ekrem İmamoğlu, yeni pişekarı İlber Ortaylı ile gelmiş. Yanlarında bütün CHP erkanı, Abdullah Gül, eski HDP Eş Başkanı Mithat Sancar… Turizm Bakanı Mehmet Ersoy bile orada.
Alman basını, bu muhabbetin haberini kaç gün önceden vermişti: “Ştaynmayer’in ziyareti ilişkilerin normalleşmesi için bir fırsat olabilir.”
İlber Ortaylı uzun uzun hikaye anlatırken İstanbul’a Konstantinapol, Edirne’ye Andrianopl dedi.
İmamoğlu, çatapat İngilizcesi ile “okuduğu lisenin mimarından” söz etti.
Her ulusal bayramda hastalanma becerisi gösteren Abdullah Gül, bu kez gayet sağlıklıydı, koşa koşa gelmişti.
CHP tam kadro, HDP’den bir temsilci ve hükümetten de bir bakan “mübarek dönerin” başında hazır bulunuyordu
Demek ki Almanların normalleşme beklediği ekip, işte bu ekipti.
Peki ilişkilerin normalleşmesini istemeyen birileri var mıydı? Olmaz olur mu… Orada, Sirkeci Garının karşı kaldırımındaydılar. Bir avuç genç, Alman Cumhurbaşkanına “İsrail’in soykırımına ortak olma, soykırıma desteği kes” diye sesleniyordu. Güvenlik güçlerimiz tarafından elleri ters kelepçe yapılarak “etkisiz hale getirildiler”.
Kim bilir belki de “yeni bir dönem” çoktan başlamıştı!