29 Eylül 2024 Pazar
İstanbul 26°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Dördüncü siyaset tarzı -(TAMAMI)

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

Dünkü yazım şöyle bitiyordu: “Avrupa Şampiyonası’nda sahaya çıkan futbolcuların ulusal marşlarına nasıl katıldıklarına dikkat ettiniz mi? Başta Buffon olmak üzere bütün İtalyan futbolcular yırtınarak ulusal marşlarını söylüyordu. İspanyollara gelince: Ne teknik ekip ne de futbolcular ulusal marşı söylüyordu. Mırıldanmıyorlardı bile. Sorun neydi? Tarih, İspanya vatandaşı yani İspanyalı’yı üretmiş ama İspanya ulusu yaratamamıştı.”

Bu çok doğaldı: Çünkü İtalya’nın devlet oluşumu ile İspanya’nın oluşumu aynı değildi:

İtalya’nın birleşmesi

19. yüzyıl ile 20. yüzyılın başlarında İtalya yarımadasında bulunan devletleri tek bir çatı altında birleştirmeyi amaçlayan siyasi ve toplumsal hareket. Bu süreç İtalya’da 1848 devrimleri ile başlamış, 1886 yılında tamamlanmıştır. Roma İmparatorluğunun çökmesiyle İtalya’da irili ufaklı devletler ortaya çıkmıştır. Venedik Cumhuriyeti, Ceneviz Cumhuriyeti, Papalık Devleti, Lombard Birliği, Napoli Krallığı ve Floransa Cumhuriyeti gibi...

Viyana Kongresi, İtalya’nın Fransız işgalinden önce yöneten hanedanlara geri verilmesini öngörüyordu. Böylece Papalık Devleti, Sardinya-Piemonte Krallığı, Toskana Grandüklüğü, Modena Düklüğü ve Lombardiya-Venedik Krallığı tekrar kuruldu. Ancak Carbonari adı verilen gizli dernekler İtalya’nın birleşmesi için çalışmaya başladılar. Giuseppe Mazzini ve Giuseppe Garibaldi birleşme hareketinin öncüleri arasında yer alıyorlardı. Ayrıca Sardinya Kralı II. Vittorio Emanuele de bu birleşme hareketini destekleyenler arasındaydı. İtalya’da birkaç yerel dil konuşulur ama genel ve resmi dil İtalyancadır.

Sonuçta İtalya birliği kuruldu ve ortakların gönüllü katılımıyla İtalyan ulusu oluştu. Bu nedenle İtalyan futbol milli takımı ulusal marşlarını birlikte söyledi. Ama gariptir, bu, İspanya milli takımına 4-0 yenilmelerine engel olamadı.

İspanya’ya gelince

İspanya 17 özerk bölgeye (Aragona, Asturias,Balear Adaları, Bask Bölgesi, Endülüs, Ekstremadura, Galiçya, Kanarya Adaları, Kantabria, Kastilya-La Mancha, Kastilya ve Leon, Katalonya · La Rioja, Madrid, Murcia, Navarra ve Valensiya) ve 2 özerk şehre (Ceuta ve Mellilla) ayrılmıştır. Chafarinas Adaları, Perejil adası, Peñón de Alhucemas, Peñón de Vélez gibi üç bağımsız bölge vardır.

İspanya’nın resmi dili İspanyolcadır. Özerk bölgelerde 5 yerel dil konuşulur.

150 yıl içinde İtalya’da ulusal birlik kurulmuş ama aynı birlik 1.500 yılda İspanya’da kurulamamış. Ancak şunu belirteyim ki günümüzün 17 özerk bölgesi Romalılar zamanında da vardı. Her zaman vardı. Bilindiği gibi İspanya’nın iki ünlü özerk bölgesi Bask Ülkesi ile Katalonya. Bu iki özerk bölge kendi milli takımlarını kurmak istemekte ve her an bağmsızlıklarını ilan etmeyi düşünmektedir. Ama bu, İspanya formasıyla İtalya’yı 4-0 yenmelerine engel olmadı!

Gelelim Türkiye’ye

Günümüz Türkiyesi Yusuf Akçura’nın üç siyaset tarzının ürünü değil. Ziya Gökalp’in Türkleşmek-İslamlaşmak-Çağdaşlaşmak (Muasırlaşmak, 1918)) üçlemesinden Türkleşmek ve Çağdaşlaşmak’ı cumhuriyetin yapısında bulabiliriz. Ancak, AKP marifetiyle İslamcılaşarak çağın dışına çıkmaya başladı...

Yusuf Akçura, mevcut Osmanlı devletini meşruti monarşi olarak korumayı hayal ediyordu.

Ama yeni kurucuların, özellikle de Mustafa Kemal’in kafasında cumhuriyet düşüncesi oluşunca işler tamamen değişti. Bu değişime Misak-i Milli sınırları yön verdi. Bu sınırların içinde İtalya, İspanya ve Almanya örneklerinde olduğu gibi bağımsız devletler, beylikler ve kentler yoktu. Yani Türkiye Cumhuriyeti, halklarının kimlikleri kemikleşmiş bağımsız krallıkların, beyliklerin birleşmesiyle kurulmadı. Nüfus, belli bir sınır içinde kimler yaşıyorsa onlardan oluştu . Türkçe dışında ikinci bir resmi dil ve Müslüman olmayan hakların konuştuğu bir “lingua franca” da yoktu. Bu nedenle, Kürt meselesi de “kof” alternatif tarihçilerin iddia ettiği gibi değildir.

Türkiye için “Mikro Osmanlı devleti” derler ya bu da doğru değil. Justin McCarthy’ye göre (“Ölüm ve Sürgün”. Kitabın tamamı ve özellikle S.373) Osmanlı devleti bozguna uğraya uğraya yıkılırken Balkanlar’da 5,5 milyon şehit bırakmış ve Anadolu’ya 5 milyonu aşkın göçmen, “muhacir” göndermiştir. Buna Kafkas ve Kırım göçmenlerini, Yunanistan mübadillerini ekleyin. Bu insanlar Anavatan saydıkları topraklara gelmeden ve gelirken çoktan Türkleşmiş ve uluslaşmışlardı. İvo Andriç, Sırbistan’da Müslüman olana “Türk oldu!” dediklerini yazar.

Osmanlı, egemenliği döneminde “Türk’ün yüksek yönetici olması”na izin vermemiştir ama dilinin, toplumsal geleneklerinin ve kültürünün baskınlık kazanmasına engel ol(a)mamıştır.

Ulus devlet

Osmanlı’dan çıkacak ulus devletin ulusu vardı ama o ulus kendini henüz bilmiyordu, kuracağı devlet konusunda da hiçbir fikri yoktu. Cumhuriyet “Ulus Devlet”i kucağında buldu ya da ikisi birlikte doğdu. Ulus devletin oluşumunda herhangi bir zorlama ve yapaylık söz konusu değil. Tarihsel, coğrafi ve siyasal topludurum (konjonktür) Anadolu’da bir Türk ulus devletinin oluşumuna el verdi, kolaylaştırdı, dahası bunu zorunlu kıldı. Arap devletleri Lozan’la ayrılmamış olsaydı Türkiye Cumhuriyeti ulus devleti kurulamazdı. İsrail de kurulmazdı. Ama tarihte “teyzemin taşakları olsaydı dayım olurdu” varsayımına yer yok.

Osmanlı’nın resmi dili ve Anadolu’nun “lingua franca”sı Kürtçe olsaydı; Osmanlı imparatorluğunda Türklerin oynadığı rolü Kürtler oynasaydı, Anadolu’daki devletin adı Kürdiye olurdu. Ülkenin nüfusunun yarından fazlasını oluşturan “muhacirler”, toprağın ve ülkenin adı Türkiye olduğu için güvenerek geldi buraya.

Tarihin bellek defterinde yer almak suç değildir ve kimse kendine önceden yer ayırtamaz. Defterde yerin yoksa, bulduğun yere oturursun