22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Dostoyevski’yi yasaklamak yetmez (2)

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

Edward Hallett Carr, hem çok başarılı bir edebiyat incelemesi hem de ilginç bir biyografi olan kitabı “Dostoyevski”de (çev: Ayhan Gerçeker, İletişim Yay., 1990) yazarın hayatının son dönemlerindeki ahlaki-dini-milli inancının formülünü, karşıt iki cephe üzerinden şöyle tanımlıyor:

“Bir yanda bencillik-Katoliklik-İsa düşmanlığı-Avrupa; diğer yanda kardeşlik-Ortodoksluk-İsa-Rusya.” (s.249)

Bu, bizim de örneğin “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” diyen, Batı’ya karşı Türkiye’nin istiklâli için marş yazan Mehmet Âkif’e rahatlıkla uyarlayabileceğimiz bir formül olarak çıkıyor karşımıza.

DOSTOYEVSKİ’NİN İKİ RUSYA’SI

Batı uygarlığının birey üzerine, “ben”in kendini empoze etmesi üzerine kurulduğunu fark eden Dostoyevski’nin Rusya ile Batı arasındaki “ebedi karşıtlığa” dikkat çeken, Rusya ve Avrupa ayrımına vurgu yapan son dönem düşünce sisteminin belirişini görüyoruz bu formülde. Carr, “Rus uygarlığının bencillik ilkesinden habersiz olmasını ve evrensel kardeşlik kavramına dayanmasını”, formülün temeline yerleştirmeyi ihmal etmiyor. Şu satırları da önemli:

 “Dostoyevski kendi kişiliğinde, Rus aydınlarıyla Rus halkı arasındaki boşluğu –karşılıklı anlayış eksikliğini- gösteriyor. Bu Rus tarihinin gerçekten somut bir sorunudur ve Dostoyevski bunu yazan ilk kişi değildir, ama kimse onun kadar üzerinde durarak yazmamıştır (…) Dostoyevski iki Rusya’dan, aydınların Rusya’sıyla halkın Rusya’sından söz ederken işi pek abartmıyordu.” (s.247)

Dönelim Dostoyevski’nin ünlü Puşkin konuşmasına ve devamında kopan tartışmalara…

AVRUPALILAŞMIŞ LİBERALLER

Dostoyevski “Not Defteri” dergisinde Gradovski’ye verdiği yanıtta, altını çizerek belirteyim, “ağzında tek dişi kalmamış liberal kuşkuculardan” söz ederek, “kamuoyu için yazıyorum” diyor ve 1880’de günümüz Türkiye’sini de çok ilgilendiren şeyler söylüyor:

“Yüzyıllardır bu halkın nelere katlandığını bir gözlerinizin önüne getirin. Hayvana benzemesinin suçu kimindir; bir düşünün ve suçlamayın! Bizim Avrupa kafalı liberallerimiz Rus halkının dikine gitmeye, Rus halkını inkâra bir kere başlamasınlar… Rus’un kendi kişisel benliği yokmuş, Rusların kendi ulusal benlikleri bile yokmuş! Batı’da nereye giderseniz gidin, hangi ulusu seçerseniz seçin, daha mı az sarhoşlukla, soygunculukla karşılaşacaksınız? Aynı hayvanlık yok mu sanki orada da? Üstüne, bizim halkımızda hiç de göremeyeceğiniz bir inatçı, bir dikine katı yüreklilik vardır, görünce donar kalırsınız. Kara cehaletin, medeniyetsizliğin dik âlâsıdır orada karşılaşacağınız. Zaman zaman öyle korkunç bir başıboşlukla el ele gider ki nerede olduğunuzu şaşırırsınız. Batı’da kanunu hiçe sayma, başıboşluk, günah değil doğruluğun ta kendisi sayılmaya başlanmıştır. Bizim halkımız arasında hayvanlık, günahkârlık almış yürümüş olabilir, doğru; fakat bugün bizim halkımızın olan bir şey var, kimse bunun varlığını inkâr edemez: Rus halkı, hiç olmazsa bütünüyle, yalnız ülkü katında değil, doğruca günlük gerçek katında, günahı doğrulukla bir tutmaya ne razıdır, ne de böyle bir isteği var.” (“Puşkin Üzerine Konuşma”, çev: Tektaş Ağaoğlu, BFS Yay., 1987, s.54)

Ve Dostoyevski’nin aynı yazıda geçen bir sorusu ve bu topraklarda da sıkça duyduğumuz bir cümlesiyle bitirelim. Dostoyevski, dünkü ve bugünkü Gradovski’lere soruyor:

“Sorarım size niçin, niçin bizim Avrupalılaşmış liberallerimiz Rus halkına böyle düşman olurlar? (…) Şöyle bitireceğim sözümü: iş, bilim yöntemini almaksa, başımızın üstünde yeri var. Yok aydınlanma ise, hiçbir Avrupa kaynağından ışık almaya ihtiyacımız yok bizim.”