Dostu düşmanı bellemek
“Facianın boyutlarını tarif etmek mümkün değil, eşi benzeri görülmemiş, tarihsel olarak benzeri olmayan bir afetle karşı karşıyayız. Buraya kaç kurtarma ekibi gelirse gelsin, ihtiyacın yüzde 5'ini bile karşılayamayız. Çünkü felaketin yayıldığı alan çok büyük, takip etmeniz mümkün değil.”
Bu sözler depremin ilk gününden itibaren Hatay’da çalışan Yunan kurtarma ekibi EMAK’ın başındaki isim Eftimios Lekkas’a ait. Lekkas, herhangi biri değil, bu konuda Yunanistan’daki en güvenilir uzman ve Yunanistan’ın AFAD’ı diyebileceğimiz OASP’ın Başkanı.
Günlerdir sahada olan Lekkas ve ekibi, 24 saat çalışmalarına rağmen sadece dört canı kurtarabildiler. Yıkımın korkunçluğuna dikkat çeken Lekkas, “Bu boyutlardaki bir afette dört can kurtarmak bile insanüstü bir çaba gerektiriyor” diyor.
Yunan itfaiyesinden General Athanasios Balafa da Lekkas’ın tespitlerini doğruluyor. “Yıkımın boyutları o kadar büyük ki 2,5 gündür aynı bina bloğunda çalışıyoruz” diyor.
Bay Lekkas’ın Türkiye’deki siyasi çekişmelerle ilgilendiğini sanmıyorum. Ülkemize geliş amacı sadece insani yardım olan önemli bir bilim insanından söz ediyoruz. Bugüne dek pek çok deprem görmüş, deprem nedir, facia hangi boyutlarda nasıl yönetilir iyi bilen biri. Yaşanan felaketin “baş edilemeyecek kadar büyük” olduğunu açıkça ifade ediyor. Bırakın deprem bölgesinin tamamını, sadece Hatay’da gördükleri bile onu dehşete düşürmeye yetiyor.
Bay Lekkas, konuşmasını yine de ümit var sözlerle bitiriyor: “Dayanabildiğimiz kadar burada kalacağız, gücümüz yeterse yardım için Suriye’ye geçeceğiz”
***
Bay Lekkas ve ekibinin canla başla çalıştığı yerin birkaç yüz metre ilerisinde kurulmuş sahne ışıkları var. Siyahlar giyinmiş bir adam, Lekkas’ın tam tersi yönde, öfkeli ve karamsar sözler söylüyor. Sanki büyük bir afet değil de çok basit bir kaza yaşanmış, devlet bile bile müdahale etmemiş, insanları ölüme terk etmiş gibi konuşuyor.
Sözlerine bakılırsa Yunan uzmanların gördüklerini görmüyor. Dört yanında binlerce insan can kurtarmak için koştururken “burada hiçbir şey yapılmıyor” diyor. Daha da ileri gidiyor, devletin yardım eden insanları tutukladığını söylüyor. “Hadi gelin beni tutuklayın” diyor. İnsanlar umut verici birkaç cümle, dayanışmaya çağıran sözler beklerken o, marjinal bir örgütün üyesi gibi kışkırtıcı sloganlar atıyor.
Muhakeme kabiliyetini yitirmiş gibi konuşan bu adam, Yunanistan’dan ya da başka bir ülkeden gelmedi, buralı. Üstelik CHP adlı “yapının” genel başkanı!
Arkasına kendi avanesini takması uzun sürmüyor. Kerli ferli siyasetçiler “Türkiye’de devlet yok” diye bağrışmaya başlıyor. Dakikalarla yarışıyoruz ama, bu karanlık adamlara kalırsa önce birbirimizle kavga etmemiz, gırtlak gırtlağa gelmemiz ve mümkün olursa yeni bir devlet kurmamız gerekiyor! Bu sırada enkaz altındakiler ölmüş, yukarıda bekleyenler kahrolmuş, halk aç-açıkta kalmış, ne gam! Önce onlara güzel, konforlu, sırtlarını sıcak tutacak iktidar koltukları tahsis etmeliyiz!
***
Bir yanda Fatma’yı kurtardığı için gözyaşlarına boğulan Yunan itfaiyeciler, diğer yanda bu kara vicdanlılar….
Her felaket öğreticidir. Milletimiz bu depremden de çok şey öğrendi, öğrenecek. En çok da dost kim, düşman kim onu belleyecek.