Dün beni ‘idam eden’ dostlara!
Dün Özgecan’la ilgili yazımda kadınların, çocukların öldürülmesini nasıl önleyebileceğimizi sormuş ve hiç istememekle birlikte idam cezasının, sadece bu tür suçlar için yeniden getirilmesinin uygun olabileceğini belirtmiştim.
Bizde düşünce açıklamak, büyük risktir.
Bakın beni nasıl eleştirdiniz ve hatta “idam” ettiniz:
***
Selma Ersöz: Bu ülke yaşı büyütülerek idam edilen çocuklar gördü... Yapmayın!
Esin Okçu: İnanamıyorum! Nasıl idamı desteklersiniz? Nasıl da tuzağa düştünüz? Akhükümet’in nasıl da işine gelir idam! Aman! Sakın bu yazınızı burada tutmayın ve silin.
Levent Cibooğlu: İdam cezası geri gelirse, asılanlar yine Deniz’ler, Yusuf’lar, Hüseyin’ler, yaşı büyütülen Erdal’lar olur. Tecavüzcüler değil...
Sevinç Bilge Yürür: Bence idamı geri getirmek doğru olmaz!
Gizem Coskun Çiçek: Devletin insan öldürmesine karşıyım. Adalet düzgün işlesin yeter.
Timur Erdin: İdam, cinayetin, sapıklığın, sadistliğin bir başka çeşididir. İnsanlık onuruna yakışmaz!
Ayşe Büyükgençler Öncül: Ayağınıza kurşun mu sıkıyorsunuz? Bunlara böyle bir imkan verilirse Taksim’de sallandırırlar muhaliflerini!
Evren Fırat: Bari siz yapmayın. Bataklığı kurutmaktan söz etmeniz gerekirken siz sinekleri öldürmekten söz ediyorsunuz.
Cemil Genç: İdama ve hadıma hayır... Sayın Mutlu; doğru tespitler yaptığınız kadar kendinizle de çelişiyorsunuz!
Nazlı Dokumacı: İdam onların kurtuluşu olur... Müebbet verilmeli, hiçbir aftan hafifleticiden faydalanmamalı, yaşarken ölmeli!
Zeki Poyraz: Kafanı ampule mi çarptın?
***
Öncelikle belirtmeliyim ki; hepinizin “idam” konusundaki endişelerinize katılıyorum.
Çünkü adil yargılamanın yapılamadığı bir ülkede idam, dönüşü mümkün olmayan hatalara neden olabilir; insanlar boşuna asılabilir! Bunun farkındayım ve sırf bu nedenle bile en az sizin kadar idama karşıyım!
Aranızda, “Bataklığı kurutmazsak, sinekleri öldürmek çare değil” diyenler ve eğitimin önemine dikkat çekenler var ki; onlara da yürekten katılıyorum.
Elbette bataklığı kurutacağız dostlar; ama tabii biz bataklığı kurutana kadar, sinekler bizi bitirmezse!
Ve siz, bu bataklığı bugünkü 4+4+4’lü eğitim sistemiyle kurutacağımızı sanıyorsanız, gerçekten yanılıyorsunuz!
***
Ben o öneriyi neden yaptım biliyor musunuz?
Sadece bir dakikalığına kendimi Özgecan’ın babasının yerine koydum da ondan!
O büyük acıyı sadece bir dakikalığına yaşama cesaretini gösterdim.
Beni şiddetle eleştiren, “Kafanı ampule mi çarptın?” diyerek AKP’nin emrine girdiğimi utanmadan ima eden dostlar:
Hadi, yüreğiniz yetiyorsa, bana söylediklerinizi Özgecan’ın babasına da söyleyin!
***
Ve sevgili kadınlar:
Görünen o ki en çok siz karşı çıkıyorsunuz bu tür suçlara idam cezası getirilmesine... O zaman size de soruyorum:
Özgecan’ın yaşadıkları sizin ya da kardeşinizin, kızınızın, yeğeninizin başına gelseydi; bana yine de “Sakın bu yazınızı burada tutmayın, silin” der miydiniz?
***
İçimizdeki bazı sapıkların, “Nasıl olsa ucunda idam yok... Alt tarafı mahkemede kravat takarım, üç beş yıl yatarım” diyerek kadınlarımızı ve kızlarımızı katlettiği bir dönemde, bunların idamına karşı çıkanların, bir çözüm yolu önermeleri de gerekiyor...
“Eğitimi iyileştirmeliyiz”, “Adaletin tecelli etmesini sağlamalıyız” gibi boş ve uzun vadeli öneriler istemiyorum:
Bu cinayetleri bıçak gibi kesecek bir öneriniz var mı?
Yoksa... Umarım, şansınız size hep güler de bu tür adamlar sizin ve yakınlarınızın karşısına asla çıkmaz!
HUBER (102)
İnanması zor; 100’ü geçtik...
Hatta 100’üncü yazıda dünyanın dört bir yanından koşup gelen okurlarımla, beyefendinin işgal ettiği Huber Köşkü’nün önüne gittik...
Tamam; bağırmadık, çağırmadık, pankart açmadık ama, “Giiiiit, iş işten geçmeden git, günahıma girmeden, katilim olmadan git” diye şarkı söyledik...
O ne yaptı?
Gitti ama sadece üç dört saatliğine!
Sonra geri döndü ve Köşk’teki saltanatını sürmeye devam etti.
Adamları diyor ki, “Ay sonunda çıkacağını açıkladı işte, niye bu kadar acele ediyorsunuz?”
O Köşk’te bir dakika bile oturmaya hakkı yok da ondan!
Ayrıca daha önce de yılbaşında gideceğini açıklamıştı; ne oldu, gitti mi?
***
Abdullah Bey, nefret edilen bir kişi haline geldiniz...
Bilmem farkında mısınız?
GÜNÜN SORUSU
Kadın cinayetleri son yedi yılda yüzde 1400 arttı... Ülkede her dört kadından biri şiddet mağduru haline geldi. Sorum, beni “Kafayı ampule mi çarptın Mustafa?” diye suçlayanlara:
Sorunun çözümü konusunda hiçbir öneri getiremediğinize göre asıl siz kafanızı nereye çarptınız?
GÜNÜN İSYANI
RTE’nin kardeşi Mustafa Erdoğan, oğlu Bilal Erdoğan ve eniştesi Ziya İlgen’in ortak olduğu BMZ Group Denizcilik Şirketi, 140 metre boyunda, 16 metre genişliğinde ve 7 bin 100 DWT kimyasal ürün taşıma kapasitesine sahip, M/T SHOVKET ALEKPEROVA isimli nehir tankerini saktın almış... 18 milyon dolarcığa! İsyanım ortaya:
Neden Özgecan gibi yoksul çocuklarının şansına hep ölüm düşerken, bazıları gemicik üstüne gemicik alabiliyor usta?