Dün ile bugün arasındaki farkı anlamak
Ülkemize yönelik dayatmalar yoğunlaşarak sürüyor. Talep edilen, Türkiye’nin PKK’yı çökertme harekâtından vazgeçip “açılım süreci”ne geri dönmesi, Suriye’deki “PYD kantonları”nı tanıması ve rotasını yeniden Amerika-İsrail yapımı “koridor” planlarıyla uyumlu hale getirmesidir. Kalleşçe şehit almaya devam eden bombalar da, Alman Meclisi’nin “Ermeni Soykırımı Yalanı”nı kabulü de, Amerikan kuruluşlarının gün aşırı dillendirmeye başladıkları darbe senaryoları da, hep bu amaca yöneliktir.
TERTİPÇİLERİ ULAŞILABİLİR HEDEFLERDEN YOKSUN BIRAKMAK
Tertipler, sonuç almalarına uygun ortamların varlığından beslenir. Bugün ülkemizin içte ve dışta birliğe ihtiyacı vardır. Bir yandan ülkenin devleti ve milletiyle topyekûn birliği, diğer yandan bölge ülkeleriyle işbirliği ve dayanışma, Türkiye’nin vazgeçilmezleridir. Ülkemiz, ancak böylelikle önündeki sorunların üstesinden gelebilir. Öte yandan bu iki düzlemdeki kurcalanmaya müsait her çatlak ve gedik, tertipçilerin iştahını kabartır ve tertiplere zemin hazırlar. Tertipleri önlemenin en etkin yolu, tertipçileri ulaşılabilir hedeflerden yoksun bırakmaktır.
DOĞRU SAFLAŞMANIN YARATACAĞI RÜZGAR
Kimi zaman safını belli etmek, kısa erimde kalıcı bir sonuç getirmez. Bayrağı yüksekte tutmanın işlevi, umudu geleceğe taşımaya indirgenir. Kimi zamansa tek başına doğru saflaşmanın ilanı, dünyadaki bütün dengeleri değiştirir. Bugün bölge ülkeleriyle etkin bir işbirliği ve Avrasya’yla dayanışmanın eşlik ettiği güçlü bir Türkiye Cephesi, böyle bir etkiye sahip olacaktır. İçte ve dışta çatlak ve gediklerin onarılmasına yönelecek ilk doğru adımlar, hızla yükselecek ve karşısında kimsenin tutunamayacağı bir rüzgar yaratmaya adaydır.
APAYRI İKİ DÜNYA
Irak’ın iki aşamalı işgali sırasındaki dünya ile Suriye’ye karşı kirli savaşın yürütülmekte olduğu dünya, birbirinden dünyalar kadar farklıdır. ABD’nin Irak’a ve Suriye’ye saldırılarının ortak paydası, Akdeniz’e açılması sayesinde sürdürülebilir kılınmış bir “İkinci İsrail” hedefidir. Bu planın birinci ayağını oluşturan “Barzani Devleti”, “peşmerge”nin savaşıyla değil, doğrudan Amerika’nın silahlı gücüyle oluşturulmuştur. Suriye’ye karşı başlatmış olduğu kirli savaşta ise, Amerika’nın “Ortadoğu’daki kara gücü” olarak PKK-PYD’yi kullanmaktan başka çaresi kalmamıştır.
Amerika, Irak’ı kısa sürede işgal etmiştir. Bu ülkedeki başarısızlığının nedeni, işgal sonrasında İkinci İsrail hedefiyle uyumlu bir yönetim oluşturmada seçeneksiz kalmasıdır. Suriye ise, Beşar Esad önderliğinde ülkenin toprak bütünlüğünü yeniden kurmanın tek seçeneği olarak kahramanca mücadele etmeye ve başarılar kazanmaya devam etmektedir. Ülkemizdeki siyasal iktidar, Amerika tarafından Irak’ı işgal takvimi uyarınca şekillendirilmişti. Bugün ise Türkiye, PKK’ya karşı amansız darbeler indirmekte ve ABD’nin beşinci kolunu oluşturan Gülen Örgütü’ne karşı kararlı bir mücadele yürütmektedir. Irak’ın işgaline karşı Avrasya’dan yükselen sesler, safını belli etmekle sınırlıydı. Oysa bugün Avrasya’nın güçleri Suriye’de eylemli olarak Amerikan planlarının karşısına dikilmektedir.
IŞİD, tasarımı ve biçkisi ABD tarafından yapılmış bir “model düşman”dır. Ama böyle bir tasarıma duyulan gereksinim, Amerika’nın gücünün değil, güçsüzleşmesinin bir göstergesidir. Emperyalizm, gücü dahilindeyse, kestirme yolları tercih eder. Dolaylı ve çapraşık yollar, inisiyatif kaybetmekte olan bir gücün, inisiyatifi yeniden ele geçirme çabasının ürünü olarak ortaya çıkar.
AYAĞI TÜRKİYE TOPRAĞINA BASAN HERKESE DÜŞEN GÖREV
Bugün ayağı Türkiye toprağına basan bütün güçlerin bu mazarayı duru bir biçimde görmelerinin önemi büyüktür. Dar “pay kapma” uğraşı, ortada paylaşılacak bir şeyin kalmamasına yol açar. Türkiye Cephesi’nde ve bölge ülkelerinin birliğinde derinleştirilecek her çatlak ve büyütülecek her gedik, ülkemizin yeni ve daha büyük tertiplerle karşı karşıya bırakılmasını tetikler. Aynı zamanda içte ve dışta emperyalizme karşı birliğin önderliğini yapmak, her parti, örgüt, kurum ve kişi için siyasal güçlenmenin anahtarıdır.