22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Dünya işçileri yürüyor

Seyyit Nezir

Seyyit Nezir

Eski Yazar

A+ A-

Biden’ın aşı dayatmasına karşı Chicago işçilerinin başlattığı savaşı ABD genelinde tüm çalışanların desteklediği konusunda sürekli yeni haberler geliyor. Biden; dijital teknolojinin BigTech olarak anılan devleri öncülüğünde küresel oligarşinin kapitalizme yeni olanaklar açmak üzere insanlığın başına bela ettiği küresel Kovit19 salgınından çalışanları sözde koruma niyetiyle kapsamını her gün genişlettiği aşı dayatmalarına karşı nicedir türlü pasif direniş yöntemlerine başvuran işçiler, sonunda çareyi sokağa dökülmekte buldular. Nâzım, yaşasaydı, “Açlık Ordusu Yürüyor” şiirini, “Dünya İşçileri Yürüyor” varyantıyla yeniler; Turgut Uyar da eklerdi: “Chicago’da ve her yerde”...

CANLI EMEĞİN SERFLEŞMESİ

Önce ideolojilerin sonunu ilan edip sonra da bilim, sanat ve felsefeyi dijital donanımlı Yeni Ortaçağ’ın hurafelerini üretme görevine koşan küresel oligarşi, insanlığın binlerce yıllık birikimini silmeye yönelik postmodern tüketim kültürünün sözüm ona büyüleyici yükselen değerleriyle aydınları saf dışı ederek halkları sersem sepelek bıraktı. Öyle ki, yurda ve dünyaya ilişkin kalıcı değerler konusunda kitlelerin yediemin gördüğü saygın kişiler ve aydınlar bile Marx’ı ve çağımızın Marksist düşünürlerinin yapıtlarını geçersiz saymakta azıcık tereddüt etmeksizin, BigTech’le aynı görüntüyü vermekte hiçbir sakınca görmediler. Oysa daha Kapital’de, Marx; sermayenin güvenliğini işçilerin yerine zihinsel ve bedensel yetiler yüklenmiş makineler koymakta bulan ve bilgisayarlar tasarlayan Babbage gibi şarlatan bilim adamlarının çabalarını sezinlediğinde, Grundrisse’deki öngörüsünü de doğrulamıştı: Canlı emeğin köleleşmesi olasılığı... Bu olgu, bilimin de gerçek niteliğini yitirip varlığını doğrudan sermayenin varlığına armağan ettiği, dijital donanımlı Yeni Ortaçağ’ın maddi temelini oluşturuyordu.

AŞI ETRAFINDA KOPAN KIYAMET

Günümüzde bilim adamları; bir yanda, tasarlanmış Kovit19 saldırısı karşısında kapitalizmin krizini aşma derdi ve şirketlerin çıkarları için öbekleşenler, bir yanda onların her yaptığına tepki duymakla birlikte dünya düzeni adına büsbütün sessizleşenler olmak üzere, laboratuvara iki politik tavrın yörüngesinde giriyor. Aşı olgusuna mRNA kapsamında eğilen tartışmaların özündeki teknolojik gerçek, şöyle önümüze konuyor:

Robotta üslenen robot... Aşı işleminde görevli nanobot, Mars'a gönderilen uzay aracı gibi çalışıyor vücutta. Üzerine görevle gönderildiği virüsü etkisiz hale getirirken virüste kendini canavarca savunma güdüsünü de kışkırtıyor; yanı sıra virüs, aşının yüklendiği (tanımlanmış) görevi başaramaması için biçim değiştiriyor, hedefi saptırıyor. Aşıdaki nanobotlar, diyelim ki virüse bu imkânı vermedi, onu etkisizleştirdi, dahası yok etti. Peki nanobot kendini nasıl imha edecek --ya da aşı dizileri, vücutta nasıl bir koloni yaratacak? Biontech çevresindeki kıyamet bu kaygılardan kopuyor...

POLİTİKLEŞEN BİLİM

BigTesh’le uyumlu bilim adamları her varyant için aşı dizisini gerekli görüyor. Ticari kaygıları kamusal yararın önüne çıkaranlar karşısında güçsüzlüğü nedeniyle susanlar, salgının yol açtığı can kayıplarını en aza indirme ihtiyacına öncelik veriyor, aşının yan etkilerinin zaman içinde aşılacağı umarıyla tutum izliyor. Bunlar dışında, konuya bilim ve tıp ilkeleri ve ahlakıyla eğilenler, düpedüz söyleyişle, insan gerçeğini tüm değerlerin üstünde tutan az sayıda ama dünya çapında saygın bilim adamı, ne adına olursa olsun, insan sağlığına omuz silken hiçbir girişime göz yummak istemiyor; kamu sağlığına saygının temel hak ve özgürlüklere karşıt düşemeyeceğini belirtiyor. İnsana yönelik her türlü zihinsel ve bedensel karşıtlığı, hele toplum sağlığının korunması için her durumda kilitlemeyi çare gören anlayışlara karşı örgütlü savaşta yer alıyor. Bu örgütlü çabalar, küresel oligarşinin aşı dayatmasına karşı, işçileri daha kararlı ve kitlesel eylemlere yöneltiyor.

“HURDA ALIMI”

Atatürk, basın özgürlüğünün sakıncaları yine basın özgürlüğüyle aşılacaktır, demişti. Tam da bu bağlamda, denebilir ki, bilimin politikleşmesi yine politikanın imkânlarıyla ve örgütlü savaşımla aşılacaktır. Sanatçıya bu doğrultuda gelenek ve yenilik, hakikat ve gelecek bileşkesinde ışık tutacak güç, dijital teknolojinin post insan tasarımına direnecek büyük insanlığın birikiminde saklıdır. Bu birikimden yararlanmanın bütün zorunlu ve olanaklı biçimleri için Brecht’in yapıtı, Turgut Uyar’ın deyişiyle, “her şeyin naylon” ve gitgide “dijital” olduğu dünyada hep geçerli olacaktır. Günün teknolojisi insanın ve dünyanın sürekli tükenişini zorluyorsa, çıkış yolu hurda alımıdır.