Dünya Kurtuluş Savaşı!

DÜNYAMIZ, 21. yüzyılla birlikte, kapitalizmin yıkılış aşaması küreselci emperyalizmin tehdidi altına girdi. Gerçekte tehdit edilen, insanlığın bütünüdür.

Bu bütünlüğe mazlum ve gelişen Asya, Latin Amerika, Afrika milletleri gibi İngiliz, Alman, Fransız, Amerikan vb. Atlantik safında yer tutan devletlerin milletleri de dahildir.

Sıkça dile getirilmeye başlanan büyük savaşın, bundan önce yaşanan 1. ve 2. Dünya Savaşlarıyla benzer yanları olmayacağı açık. Öncekiler emperyalistler arasında gerçekleşen birer paylaşım savaşıydı.

Olası dünya savaşı bu kez, emperyalistlerin kendi arasında değil, emperyalist devletler ile mazlum ve gelişen devletler arasında geçecek.

Görünen odur ki, küreselci emperyalizmin mazlum ve gelişen ülkelere saldırmaktan kaçınmayacağı bir küreselci işgal savaşıyla yüz yüzeyiz.

Daha doğru adıyla insanlık bir Dünya Kurtuluş Savaşı’na doğru hızla gitmektedir. Bugün bütün yığınak bu büyük savaş gerçeğine göre yapılmaktadır.

Bir yanda milli duvarları aşıp küreselleşen emperyalist güçler, öte yanda mazlum ve gelişen devletler konumlanmakta.

Bugün Afganistan, Irak, Suriye, Libya, Ukrayna, Venezuela, İran vb ve Türkiye’nin vermekte olduğu Vatan Savaşları bunun ön safhasındaki bölgesel çatışmalardır. Gelecekte Vatan Savaşlarının toplamı Dünya Kurtuluş Savaşı olarak anlam bulacaktır.

Bu süreçte Çin ve Rusya gibi belirleyici güçlerse ortak savunma hedefine doğru, bütün dikkat ve enerjilerini düşman kuvvetlerin üzerinde toplamaktadırlar. Hatta Atlantik kuşatmasına karşı bir işbölümünden (mevzilenmeden) söz edebiliriz: Pasifikte Çin, Akdeniz ve Atlantik’te Rusya ağırlığı.

Anlaşılacağı gibi emperyalizm dünyayı, bir nükleer savaşa sürüklemektedir. İnsanlık birikimi dünyayı yıkıma götürmekte olan bu topyekun savaşa bir çözüm üretebilecek midir?

Bunun için emperyalist devletlerin halkları da harekete geçecek, kendi başlarındaki gözü dönmüş yönetimlere engel olmaya çalışacakları umulmaktadır.

Daha da önemlisi mazlum ve gelişen devletler, saldırganın karşısına onu caydıracak birleşik gücü yığmak zorundadır, yığmaktadır. Şu günlerde gerçekleşen İran ve Rusya genel kurmay başkanlarının Türkiye ziyaretleri bu gerçeğin ışığında okunmalıdır. Aynı şekilde AnkaraŞam yakınlaşması, giderek stratejik ortaklığı kaçınılmaz olarak bilince çıkmaktadır.

Mazlumlar açısından bakılınca ezilen dünya ilk kez bir Dünya Kurtuluş Savaşı’nın eşiğine gelmiştir... Sonunda bütün gücünü ortaya koyan insanlık, savaş çetelerini teslim alarak cezalandıracak ve bu beladan zaferle çıkacaktır.

Yükselen Asya milletleri ne denli kararlı ve ne denli ekonomik, siyasi ve askeri açıdan güçlü olursa yaşanacak acılar o denli tahammül edilebilecek sınırlara gerileyecektir.

Diren Türkiye, diren Suriye, diren İran, diren Venazuela... Diren Kuzey Kore, diren Filistin... Diren yükselen Asya, diren ey mazlum ve gelişen dünya!

Gelin, Vatan Savaşları veren yükselen Asya’yı Güneşin Oğlu Chavez için yazdığımız şiirin ilk ve son bölümleriyle selamlayalım:

Toprak! Kıskanıyorum seni,

Aldın yanına Chavez’i, yiğit Şavo’yu.

Evleşti evren, aşk ailesi büyüdü,

Nasıl büyürse karanlıkta gözbebeği.

Gloria al Bravo Pueblo

(.....)

Ömrünü halka veren ömür bulur:

Hey gidi Kemalist Chavez,

Hey gidi Bolivarcı Mustafa Kemal!

Sıra bizde Şavo, az kaldı,

Bütün bedeniyle gülen savaşçı.

Sıra bizde Şavo, göreceksin!

Güldürdün yüzümüzü, çok yaşa.

Selam, selam yiğit Hugo’ya,

Güneşin oğluna bin selam!

Diren şiir, diren sanat, diren ey insanlığın ölümsüz ruhu!