Dünya, Kuşak Yol ve şiir 2: Kuşak Yol’un şiire ihtiyacı var
İnsanlığın umudunu bağladığı Yükselen Asya Uygarlığının inşa sürecindeyiz. Siyaset, bütün cephelerde kendi yöntemleriyle ve yoğun programlarıyla çalışıyor. Ekonomik ilişkiler aynı paralelde sürdürülüyor. Bu tarihsel gelişmenin asıl yükünü üstlenecek halklar arasındaki yakınlaşmaya, kaynaşmaya hizmet edecek kültür ve sanat alanları neredeyse boş duruyor. Unutulmamalı ki, tarihsel derinlikten gelen farklı etnik, inanç ve farklı devlet yapıları içinde boy atan milletlerin birbirini anlaması, evrensel insani değerlerin bölüşülmesiyle sağlanacaktır. Bu ihtiyaç da ortak destanlarla beslenen halkların yine aynı yüce değerleri yeniden üretmesi ve yaygınlaştırmasını zorunlu kılıyor. Özetle söylemek gerekirse, yolda en büyük görev Asya’nın şairlerine düşmektedir.
BİR KUŞAK, BİR YOL, BİN ŞAİR
Bu büyük hamlede sanatın diline gereksinim vardır. Girişim sürecinde karşılaşılan, fakat siyasetin çözemediği, üstesinden gelemediği sorunları şiirle çözeceğiz. Kuşak Yol Girişimi’nin başarısı için vicdanları harekete geçirmede Kuşak Yol şairlerine büyük görevler düşmektedir.
Şairin görevi, ortaya koyduğu yapıtıyla ve eylemiyle bir vicdan hareketi işlevini görür. Bu işlev mücadele süreçlerinde somutlanır. Vicdan, her insanın dünyaya gelişinde içinde kazanılmış değer olarak vardır ve bir bakıma insanın toplumsal özününün bireyde yoğunlaşan manevi gücüdür. Toplumsal yaşamın ilerlemesinde görev üstlenen vicdani sorumluluk duygusu, gerçeğin savunulmasında birinci derecede önem taşır.
Sağduyunun yanı sıra vicdanın yeniden harekete geçmesi ancak ve ancak onun, sanatın şiirsel özüyle buluşmasıyla olanaklıdır. İşte o sanat gücünün kaynağında yoğunlaşan doğrudan hedefe giden şiirin gücüdür.
Şiirin ve sözün gücünün hedefi, insanın insanı ezmediği, öldürmediği bir dünyada yeryüzünü savaşsız, sömürüsüz bir Büyük Vatan yapmaktır. Bu hedef insanoğlunun yetkinleşme evriminde bugüne dek yaratılmış her türden sanatın da asıl hedefidir. O nedenle gelişmeyi, yetkinleşmeyi sağlayacak baş çelişme gelecekte insanla insan arasında değil, insanla doğa arasında gerçekleşecektir. İşte şair de yaratıcı emeğini o büyük hedefe ulaşmak için ortaya koyarken, kendi çağında üzerine düşen işi başarmak zorundadır. Bugünün milli devletlerini savunmak, yarının “Büyük Vatan”ı, yani dünyamızı savunmak demektir. Büyük Vatan olan dünyayı Yunus Emre şöyle betimliyor:
“Bu dünya bir gelindir yeşil kısıl donanmış
İnsan böyle geline bakar bakar doyamaz.”
İnsanın özünü yansıtan şiir yapıtlarında gerçekliği ve onun ışığında geleceği görebiliriz. Kuşak Yol mücadelesinin halkların gönlünü kazanabilmesi için, hareketin özündeki devrimciliğin ve insaniliğin vicdanlara iyi yansıtılması gerekmektedir. Vicdan devrimcidir. Vicdanın ürünü olan şiir de devrimci bir erdemliliktir. İnsanlık tarihi boyunca en yüksek saygıyı görmesi bundandır.
O nedenle sanat ve şiirin kazandırdığı olanaklar, Kuşak Yol Girişimi için de yaşamsal bir değer ve önem taşımaktadır. Farklı anlayış, inanç ve kültürlere sahip halkları benzer nesnel koşullarda oluşmuş ortak duygularda buluşturmak kolay bir iş değildir. Başta büyük devrimler olmak üzere, tarih boyunca dönüştürücü toplumsal hareketlerin hepsi devrimci savaş ile devrimci kültür ve sanatın aynı cephede buluşmasıyla zafere ulaşmıştır.
Çin Devriminin önderi Mao Zedung şöyle diyor: “Çin Halkının kurtuluşu uğrundaki mücadelemizde çeşitli cepheler vardır. Kalem ve silah cepheleri. Yani kültürel ve askeri cepheler de bunların arasındadır. Düşmanı yenmek için özellikle silahlı orduya dayanmak zorundayız. Ama bu ordu tek başına yeterli değildir. Saflarımızı birleştirmek ve düşmanı yenmek için mutlaka bir kültür ordusuna da sahip olmamız gerekir.”
Kuşak Yol Girişimi’nde bütün şairlere acil görevler, yakıcı sorumluluklar düşmektedir. “Ey Şairler, gelin Şiirin İpek Yolu Kuşağı’nı birlikte kuralım,” çağrısı işte böyle bir gerekliliğin ürünüdür. Başarısızlığa yol açabilecek emperyalist ve gerici, kültürel ve sanatsal saldırılar milli, demokratik, devrimci, toplumcu kültür, edebiyat ve şiirin yumuşak gücüyle bertaraf edilebilir. Özellikle şiir insanın içindeki vicdan yağmurunu usul usul yağdırır ve bencillik kirini, korkaklık pasını temizler, ona yaşama sevinci ve cesaret aşılar. Şiir bireyi insanlığın geleceğe uzanan kutlu yolunda ilerlemeye yönlendirir, yüreklendirir.
Aynı zamanda şiir insanda erdemli düşünce ve davranışları harekete geçirir. Kuşak Yol Girişimi şiirle aşılanmazsa cansız, güdük ve ruhsuz kalacaktır. Bugüne dek insanlık tarihi sanat ve şiir desteği olmayan hiçbir kitlesel hareketin zaferini kaydetmemiştir.
Büyük eylemci gövdemiz olan Kuşak Yol Girişimi’nin organlarını ve kas dokularını, edebiyat ve şiirin kılcal damarlarıyla taze oksijenle besleyebiliriz. Bu bilge hareketin kendi içindeki çeşitliliğinin bir gönül bütünlüğüne ulaştırmamız gerekmektedir. Eğer yapamazsak, dev gövde hantallaşacak, isteksizleşecek ve hedefine ulaşmada zorluklarla karşılaşacak, hatta küçülüp güdükleşip bir kenara atılacaktır.
Küreselci Emperyalizm, tam da bu nedenle uzun yıllardan beri halkların kültürel, sanatsal birikimlerini bozmakta, gelişmesini engellemekte, milletleri etnik kültürün tuzağına çekme çabasını genişleterek sürdürmektedir. Kuşak Yol Girişimi’nin görevi her ülkede, bu türden gerici saldırıların karşısına birlikte dikilmeyi örgütlemektir. O nedenle biz şairlerin işi, saldırıları doğdukları yerde göğüsleyip ortadan kaldırmak için, kurulmakta olan yeni dünyanın kültür ve sanat kuşağını inşa etmektir.
Bunun için Kuşak Yol Ülkelerinde “Şiirin İpek Yolu Birlikleri”ni kurarak binlerce şairi seferber etme görevi önümüzde duruyor. Yaşasın “Bir Kuşak Bir Yol, Bin Şair!”
ŞAİRLERİN ÖNE ÇIKMA VAKTİDİR
Avrasya’nın değişik bölgelerinden gelen olumlu ya da olumsuz haberler, Kuşak Yol Girişimi’nin dünyayı her geçen gün biraz daha etkilediğini gösterirken, Kuşak Yol’a duyulan ihtiyacı da belirginleştirmektedir. Milli Devletlerin güç birliğinin yolu, Kuşak Yol Girişimi’nin sağladığı milli devletlerin birbirine yakınlaşmasıyla açılacak ve güven altına alınacaktır.
Halklar arasındaki geçmişe dayalı yanlış önyargılar ancak sanatla, edebiyatla, şiirle yıkılır. Eğer büyük Rus edebiyatı ve Türk milli edebiyatı olmasaydı, Rusya ile Türkiye arasındaki Çarlık-Sultanlık döneminden kalma, zihinlere yerleşmiş olumsuz duygular ortadan kaldırılamazdı ve Rus Devrimi ile Türk Devriminin dayanışması sağlanamazdı.
Kuşak Yol Girişimi’nin verdiği esinle Asya milletlerinin doğasında var olan yoğun şiir sevgisi, şairlerin çabasıyla büyük bir güce dönüştürülmelidir. O nedenle şairlerin kurumsal örgütler kurarak öne çıkma zamanı gelmiştir. Büyük değişim sürecinde şairler öne çıkacak ve halkları birbirlerine yakınlaştıracaktır.
Tarih içinde kanıtlandığı gibi bugün de Kuşak Yol Girişimi’nin başarısı için şiirin desteğine acil ihtiyaç vardır. Eğer Xi Jinping’in gündeme getirdiği, “Kültürel yumuşak gücümüzü artırmak ve bütün dünyada güçlü bir ahlaki destek” arıyorsak, İpek Yolu Şiir Kuşağı bize bu olanakları sunuyor! Siyasetin girmekte zorlandığı gönül evlerine şiir yoluyla konuk olacağız. İpek Yolu’nu insanlığın özgür geleceğine uzanan ipekten bir ahlak, erdem yolu yapmak istiyorsak, bu yolda bütün şairlerin kollarını sıvaması gerekiyor.
(‘KUŞAK YOL ŞAİRLERİNE ÇAĞRI’ İLE DEVAM EDECEK)