22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Dünya ve Türkiye’nin durumunu Amerika’dan öğrenmek

Semih Koray

Semih Koray

Gazete Yazarı

A+ A-

AMERİKA’nın sorunu, uluslararası ilişkilerde “dayatan ve kazanan” taraf olmaktan çıkmış olmasıdır.

Özellikle 1990’larda ABD’nin dilinden düşmeyen “kazan-kazan”, Amerika kaybederken başkaları kazandığı için, yerini artık “öyle yağma yok”a bırakmıştır. “Her tarafa kılıç sallama”,

Trump’ın “siyaset ve strateji bilmezliği”nden çok, ABD’nin giderek derinleşen “yalnızlaşma süreci”nden kaynaklanmaktadır.

“ABD yandaşlığı”nın geçer akçe olmaktan çıktığı bir dünyada, Trump, Suudi Arabistan yönetimine dahi “desteğim olmasa iktidarınızı 15 gün bile sürdüremezsiniz” diye “aba

üstünden sopa gösterme” ihtiyacını duymaktadır.

GÜNDEMDEN DÜŞEN ‘AMERİKAN RÜYASI’

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra kısa bir süreliğine tek kutuplu hale gelen dünya sahnesinde, yeni bir “Amerikan rüyası”

kurgulandı. Rüya, ABD’nin rakipsiz dünya jandarması olarak, yeryüzünde üretilen bütün zenginliklerde “hak sahibi” kılınmasıydı.

Bu “hak”ka dayanarak toplanacak “haraç”, Amerika’yı “çalışmadan kazanan” ve “üretmeden tüketen” bir güce dönüştürecekti. Zenginliklerin ABD’ye aktarılması da, suyunu mali sermaye araçlarının oluşturduğu bir “devridaim makinesi”yle gerçekleştirilecekti.

Küreselleşmeden kasıt, milli devletlerin yıkılarak mali sermayenin dolaşımı önünde engel olabilecek bütün ülke sınırlarının ortadan kaldırılmasıydı. Milli devletlerin yıkımı, Amerika’nın

dünya jandarmalığına rakip olabilecek güçlerin daha büyümeden ortadan kaldırılmasını esas almaktaydı. Bu dönemde çıkarılan ABD Strateji Belgelerinin hepsi, dünyanın neresinde olursa olsun, bu “rüya”yı gölgeleme olasılığını içinde barındıran oluşumlara “anında müdahale hakkı”nı kendisine temel almaktaydı.

İNSANLIĞIN DEVRİM VE UYGARLIK BİRİKİMİ

Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla insanlığın “devrim ve uygarlık birikimi”nin de yok olduğunu varsayan bu yaklaşım, tarih açısından rekor sayılabilecek kadar kısa bir sürede

çökertildi. Üstelik bu süreçte Ezilen Dünya, emperyalist sistemin asalaklığını sınırlamanın çok daha ötesine geçerek, kendi içinden emperyalist sisteme hayatın her alanında

rakip olan bir Gelişen Dünya çıkardı. Bugün 1990’larda Yeni Dünya Düzeni adı verilen neoliberal uluslararası düzen işlerliğini yitirmiş olup, dünya eşitlik ve karşılıklı egemenliğe

saygı temeline dayalı yeni bir düzen oluşturmanın sancılarını yaşamaktadır. Günümüzde Amerika’nın izlediği siyasetin temel hedefi, artık kendi gerileyişini frenlemek haline gelmiştir.

AMERİKA’NIN ‘TÜRKİYE PROGRAMI’

Bugün Trump’ı ABD’nin bütün ikili ilişkilerini “kazanan kim, kaybeden kim?” ölçütüne göre yeniden düzenlemeye zorlayan süreç, budur. Çünkü Amerika artık “oyun kurucu” rolünü büyük ölçüde

yitirmiş ve siyasetlerini rakiplerinin oyununu bozma ve onları yıpratma temelinde belirlemeye başlamıştır. Bu esas, ABD’nin ülkemizle olan ilişkileri açısından da geçerlidir. Amerika’nın kısa ve orta erimli Türkiye Programı, Türkiye’yi hizaya getirip yeniden kendi safına kazanma değil, Avrasya’ya güçten düşmüş bir Türkiye bırakma üstüne kuruludur.

ABD Kongresi üye ve komitelerini gündemdeki konulara ilişkin bilgilendirme amacını taşıyan “Congressional Research Service”, 31 Ağustos 2018 tarihinde Jim Zanotti ve Clayton Thomas tarafından hazırlanmış “Turkey: Background and U.S. Relations” (Türkiye:Arka Planı ve ABD İlişkileri) başlıklı bir rapor yayımladı. Bu raporun gündeme getirerek irdelediği temel sorunsal, “Türkiye’nin ABD ve NATO ile olan müttefikliği”dir.

Rapor, Kongre üye ve komitelerine, Türkiye’ye ilişkin kararlarını, “Türkiye’yi diğer bölgesel aktörlere göre güçlendirmenin ne ölçüde Amerikan çıkarlarına hizmet edeceği” sorusunu yanıtlayarak almalarını tavsiye etmektedir. Bu sorunun yanıtı, raporun “statü”süne uygun bir dille raporun içinde de yer almaktadır. Türkiye ile ABD arasındaki bütün çatışma konularının sergilendiği

rapor, ülkemiz açısından da “ışık tutucu” bir nitelik taşımaktadır. Önümüzdeki hafta bu raporun “yol göstericiliği”nden yararlanmayı sürdüreceğiz.