22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Dünya’nın sonu nasıl gelecek?

Uğur Güven

Uğur Güven

Gazete Yazarı

A+ A-

Evrenimiz bilim adamlarının en son yaptığı çalışmalara göre yaklaşık 15 milyar yıl yaşında. Bu tabii bize oldukça büyük bir rakam gibi gelse de esasında evrenin ve var oluşun genel tablosu içinde baktığımızda esasında çok kısa bir zaman. Hatta evrenin kendi zaman referansı açısından bakarsak bir göz açıp kapama kadar bile kısa olabilir. Mevcut evrenin genişleme hızı ve operasyon dinamiklerine baktığımızda ise evrenin daha milyarlarca yıl hatta trilyonlarca yıl var olabileceğini tahmin ediyoruz. Evrenin bitiş teorilerine baktığımızda ya her şeyin enerjisizlikten dolayı (tüm yıldızların ömrünü tamamlayıp yok olmasından dolayı) donduğu Büyük Donuş; evrenin sürekli büyümesinden dolayı sonsuza kadar büyüyüp genişlediği Büyük Büyüme ve evrenin çekim gücünün belirli bir noktadan dolayı küçülerek sonunda yok olduğu Büyük Küçülme gibi farklı teoriler var. Şu an için bunların hangisinin geçerli olacağını bilmiyoruz ve ne zaman olacağını da bilmiyoruz, daha çok veri toplamamız lazım.

Dünya’nın sonu nasıl gelecek? - Resim : 1

GÜNEŞ’İN YOK OLUŞU

Ancak evrenden bağımsız olarak az çok dünyamızın daha doğrusu esasında güneş sistemimizin muhtemelen evrenden çok daha önce yok olabileceğini biliyoruz. Bunun sebebi güneşimizin füzyon denilen bir reaksiyonla var olduğunu biliyoruz. Yüksek ısı ve basınç altında güneşin içinde var olan hidrojen atomlarının birleşerek helyum oluşturduğunu ve aradaki kütle farkının Einstein’ın meşhur E=mc2 denklemi çerçevesinde enerjiye dönüştüğünü biliyoruz. Bu enerjide hem ısı, hem ışık, hem de elektromanyetik anlamda muhtelit dalga boylarında yayımlanmakta ve Dünyamızda yaşamın var olması için gereken enerjiyi sağlamaktadır. Burada Hidrojeni bir nevi yakıt gibi düşünebiliriz ve yakıt deposunu da Güneş’in tamamı olarak düşünebiliriz. Dolayısıyla önünde sonunda güneşimize hayat veren bu füzyon reaksiyonu bitecektir ve nihayetinde Gneşimiz ısı ve enerji üretemeyecek ve yıldızların hayat döngüsünün sonu çerçevesinde önce Süper Patlama aşamasına geçip Merkür, Venüs ve Dünya’yı yutacak daha sonra küçülerek beyaz cüce denilen bir yıldız haline gelerek bir nevi yok olacaktır. Bunun tam zamanı bilinmemekle beraber ortalama 5 milyar yıl sonra Güneş’teki füzyonun kendine yetecek imkanı kalmayacağını ve ardından 2-3 milyar yıl sonra güneşin beyaz cüce ve sonra kara cüce olacağı bilim adamları tarafından tahmin edilmektedir. Tabii ki bu zaman dilimi sadece bir tahmindir ancak Güneş’in içindeki hidrojenin bir gün biteceği ve füzyon reaksiyonunun sona ereceği kesin bir bilgidir. Yani bir nevi Güneşimiz evrenden daha önce yok olacaktır ve bu yok olma esnasında Dünyamızın da sonunu getirecektir.Dünya’nın sonu nasıl gelecek? - Resim : 2

KURTULUŞ UZAYDA MI?

Peki bu kadar uzak olan bir son için şimdiden endişelenmemiz gerekiyor mu? Her şeyden önce çok zaman var ve muhtemelen bilim ve teknoloji bu hızda gelişmeye devam ederse bu sondan çok çok önce insanoğlu Güneş Sistemi ve dışına çıkacak ve koloniler kuracaktır. Dolayısıyla zamanla insanlık bir şekilde var oluşuna devam edecektir ve belki de daha bilge olmayı başarıp zamanla evrende başka uygarlıklarla da karşılaşabilecektir. Ancak bu olgu günün birinde insanlığın ilk var olduğu Güneş Sistemi’nin yok olmasını engelleyemeyecektir.

Merhum bilim adamı Stephen Hawking gibi insanlığın yok olma olasılığının çok çok önce olacağını söyleyenler de vardır. Hawking'in mantığı, insanlığın önünde sonunda yok olma düzeyinde bir felaketin kurbanı olacağıydı. Onu endişelendiren şey, sözde düşük olasılıklı, yüksek etkili olaylardı; gezegenimize çarpan büyük bir asteroit bunun klasik örneği olarak gösterilebilir. Ancak Hawking aynı zamanda bir dizi başka potansiyel tehdidi de algıladı: yapay zeka, iklim değişikliği, virüsler ve nükleer savaş bunlardan birkaçı olarak söylenebilir.

2016'da BBC'ye demecinde şunları söyledi: "Belirli bir yılda Dünya gezegeninin başına bir felaket gelmesi ihtimali oldukça düşük olsa da, zamanla artar ve önümüzdeki bin veya on bin yıl içinde neredeyse kesin hale gelir. O zamana kadar insanların kozmosa yayılacağından emin olan Hawking şunu ekledi: "En azından önümüzdeki yüz yıl boyunca uzayda kendi kendine yetebilen koloniler kurmayacağız, bu yüzden bu dönemde çok dikkatli olmalıyız."

Burada Hawking'in görüşleri, düşünceleri geniş çapta ilgi çeken bir başka bilim süperstarı olan girişimci ve SpaceX’in sahibi Elon Musk'un görüşleri ile de örtüşüyordu. Musk 2013'te bir konferansta şunları söyledi: "Ya Dünya'yı diğer gezegenlere yayarız ya da yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalırız. Bir yok oluş olayı kaçınılmazdır ve giderek kendimizi buna mecbur bırakıyoruz."

Dünya’nın sonu nasıl gelecek? - Resim : 3

MİLYARLARCA YIL SÜRE

Peki Dünya’nın bu şekilde yok olması kaçınılmaz mı? Ben bir bilim adamı olarak merhum Hawking’in görüşlerine katılmıyorum. İnsanlık ne kadar kötü trajediler yaşarsa yaşasın her şeyin üstünden gelecek kadar kuvvetlidir ve önüne gelen her ne olursa olsun bir şekilde insanlık üstesinden gelecektir. Yani merak etmeyin daha dünyanın sonunun gelmesine çok var ve büyük ihtimalle milyonlarca hatta milyarlarca yıl bunu düşünmemiz gerekmeyecek.

Bu arada Alper Komutanımızın uzaydaki kalışı ve deneyleri devam ediyor. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim üzere amaç sadece ilk Türk Astronotunun (Gökmenin) uzaya gitmesi değil, aynı zamanda bu deneylerle bilimsel ve teknolojik yeterlilik ve tecrübe kazanmak ve gelecekteki uzay çalışmalarının altyapısını hazırlamak. Böylece uzaya gidecek nice astronotlar yetiştirip nice uzay çalışmaları yapabileceğiz. Kim bilir belki de değerli okurlarım siz olmasa bile bir gün sizin çocuklarınız veya torunlarınız bir sonraki astronot olabilir. Yüce Önderimiz Atatürk’ün ve Alper Komutanımızın da uzayda dediği gibi “İstikbal Göklerdedir”.

Uzay